Frankenstein - MARY SHELLEY
Kitaba Ufak Bir Bakış
Canavarın yaratılışı aslında insanın çocukluktan başlayarak benzersiz bir varlık olma sürecini içerir. Frankenstein tarafından yaratılan canavar başlangıçta dünyaya, çevresine ve kendi varlığına dair hiçbir bilgiye sahip değildir ve bu büyük, karmaşık dünyada bir başına kalmıştır. Canavar saf ve masum bir varlık olarak tıpkı bir bebek gibi çevresindeki dünyayı öğrenme arzusuyla doludur.
Ancak canavarın bu bilgi yolculuğunda karşılaştığı acı ve hüsran, bilgi edinmenin ve dünyayı anlamanın beraberinde getirdiği sorumlulukları ve zorlukları gösterir. Canavar, insanların duygusal karmaşıklıklarını ve toplumsal normlara uyum sağlama çabalarını anlamaya başladıkça, bu bilme hali ona farkındalıkla birlikte yalnızlığı da getirir. "Keşke hiçbir şeyi bilmeseydim" der, zaman zaman cehaletin içinde huzur bulma arzusunu dile getirir. Bilgi sahibi olmak bir yandan insanın dünyayı anlaması ve gelişmesi için gereklidir ancak bu yolculukta edindiği tecrübeler, zor ve meşaketlidir.
İnsanlar, doğası gereği bilgi ve anlama arzusuyla doludur. Dünyayı anlamak ve keşfetmek, insanlığın var oluşundan beri temel dürtülerimizdendir. Ancak bu arayış çoğu zaman netlikten uzaktır ve belirsizliklerle doludur. Bilgiye ulaşmanın zorlukları, insanı sorgulamaya ve düşünmeye iter. Kaç ya da savaş dürtüsüyle insanlar, bilgiye ulaşmanın zorluklarını ve sınırlarını kabul etmekle yetinmezler; aksine bu zorlukları aşma isteğiyle hareket ederler. İnsanın doğasındaki bu paradoks, sürekli bir keşif ve öğrenme süreci başlatır. İnsanlar bilgiye ulaşmak için çaba sarf ederken, aynı zamanda bu bilgiyi anlamak ve anlamlandırmak için de çaba sarf ederler.
Bu noktada yaratıkta kendinin farkına vardıkça yaşamda bir yerinin olmasını ister. Yaratığın, ormandaki ailenin kulübesinde saklanırken okuduğu üç kitap vardır. Bunlar; Paradise Lost (Cennein Kaybı), Sorrows of Werter (Werther'ın Acıları), Plutarch's Lives (Plutarkhos'un Hayatları). İlk kitap yaratığın, insanlığın doğası ve kendisinin yerine dair düşüncelerini etkiler. Yaratık, kendini bu eserdeki Şeytan'a benzetir ve kendi yalnızlığını ve kaderini onun hikayesiyle kıyaslar. Werther'in Acıları'ndan kendi dışlanmışlık hissiyle bağdaştırır. Werther karakteri, içsel acılarla mücadele ederken, toplumun beklentileriyle çatışır ve sonunda trajik bir sona doğru sürüklenir. Yaratık, Werther'in yaşadığı duygusal acıları ve yalnızlığı anlayarak kendi durumuyla özdeşleştirir. Plutarkhos'un Hayatları kitabında birçok önemli tarihî figürün hayatını ve karakterini ele alır. Tarihî figürlerin hayatları ve deneyimleri, yaratığın insanlar hakkında daha geniş bir perspektif kazanmasına olanak tanır. Plutarkhos'un sunduğu bu derinlikli portreler, yaratığın insan doğasını daha iyi anlamasına ve kendisiyle ilgili daha fazla içgörü elde etmesine yardımcı olur.
Yaratık kitaplarda yer alan yaşamları inceleyerek, insanların nasıl davrandıklarını, ne tür zorluklarla karşılaştıklarını ve nasıl liderlik ettiklerini öğrenir. Öğrnedikleri, yaratığın kendi deneyimlerini, duygularını ve kararlarını daha iyi anlamasına yardımcı olur. Ayrıca insanlığın çeşitliliğinin ve karmaşıklığının farkına varır.
Kitabın sonlarına doğru insanlar tarafından aşağılanan, öldürülmek istenen ve aralarına kabul edilmeyen yaratık onlardan farklı olduğunu anlar. Bu insanlardan beklediği ve umduğu sevgiyi bulamayanca, kendisine yol göstermesi için yaratıcısını aramaya koyulur. Tıpkı biz insanlar gibi. Yaratık ve Frankenstein arasında Tanrı, kul ilişkisi vardır. Yaratık da insanlar gibi akıl vermesi için, ona yol göstermesi için yaratıcının, tanrının peşinden gitmeye karar verir. Ondan yardım talep eder, istekte bulunur. Yaratık, canlı bir varlık olarak mutlu olma hakkı olduğunu savunur ve Frankemstein'dan kendisi gibi bir kadın eş yaratmasını diler. Sonrasında eşiyle beraber insanlardan uzağa gidecek ve bir daha Victor'un karşısına çıkmayacaktır.
Kendi gibi bir eş arzusu, yaratığın insana özgü ilişki kurma ve bağ kurma ihtiyacından doğar. Yaratık, kendi türünden biriyle birlikte olmanın ve insanlardan uzaklaşmanın onun için bir tür kurtuluş ve mutluluk getireceğine inanır. Victor Frankenstein, canavarın soyunu devam ettirmesi halinde dünyadaki düzenin altüst olacağından korkar ve canavarın bu isteğini yerine getirmez. Yaratık, o andan itibaren yaratıcısından intikam alacğına yemin eder ve hayatını zorlaştırmak için elinden geleni yapar. Bu noktada Frankenstein Tanrı rolünde olmaya devam ederken, yaratıcısı tarafından huzurundan kovulan yaratık artık şeytan rolündedir.
Yaratık bu dünyaya gelmeyi kendi seçmemiştir. Varoluşu tamamen Frankenstein'ın bilimsel merakı ve hayal gücü tarafından şekillenmiştir. Frankenstein canavarı yarattığında onun yaşamı ve kaderi üzerinde büyük bir etkiye sahip olur. Çünkü bir varlığın yaşamını başlatmak, o varlığın kaderini belirlemek anlamına gelir. Ancak Victor Frankenstein yaratığın ihtiyaçlarını, duygularını ve haklarını göz ardı ederek, onu toplumun dışına ve yalnızlığa terk ederek büyük bir hata yapar. Yaratık, kitap boyunca kabul görmek ve mutluluğu bulmak için çırpınırken, Frankenstein korku ve intikam duygularıyla boğuşur.