Harekete Geçmenin Paradoksu

Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi, insan özgürlüğe mahkûmdur.

İnsan zihni harekete geçmek ve hareketsiz kalmak arasında sıkışıp kalmıştır. Bazen bu sıkışmışlık, kararsız düşüncelerin gölgesinde şekillenir; bazen ise korkunun yankılarıdır bizleri içten içe durduran, esir alan zihni. Peki, harekete geçmek neden bu kadar zor? Bu paradoksun kökleri, hem felsefi hem de psikolojik derinliklere iniyor.


Jean-Paul Sartre


Özgürlük ve Kısıtlılık: Sartre’ın Bulantısı 

Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi, insan özgürlüğe mahkûmdur. Seçme özgürlüğü, beraberinde sonsuz seçeneklerin ağırlığını bindirir sırtımıza. Her hareket, bir başka olasılığın ebediyen yitirilmesine sebebiyet verirken bu durum Sartre’nin de deyişiyle “bulantı” adlı o tuhaf duyguyu yaratmaktadır. Aslen harekete geçmenin özgürlüğü, aynı zamanda hareketsizliğin cazibesini katlanarak besler. 

Çünkü ya yanlışı seçersek? Ya işler planladığımız gibi gitmezse? 

Bu tip sorunların içimizi bir fare gibi kemirmesi gitgide hareket yetimizi yitirmemize sebep olurken başkaca olasılıkları da yitirdiğimizi farketmemiz bile hareket etmemizi sağlamaz. Aksine insan daha da streslenir, daha da içinden çıkılmaz sorular sorar kendine. 

Ancak, özgürlüğün kamçıladığı ağırlık kaçınılmazdır ki zamanla bir paradoksa evrilir. İnsanlar bir seçim yapmadığında özgür olduklarını sanma gafletinde bulunurlar. Oysa hareketsizlik, varoluşsal bir hapishane yaratmaktan öteye geçmez.

Belki de modern dünyanın yenice tuzağı olan “her şeyi seçebilirsin”, bu paradoksun ana kaynağıdır. Daha fazla seçenek, teoride daha fazla özgürlük anlamına gelirken, pratikte bu özgürlük, insanı sıkışmış ve karar veremez bir hale getirir.


Barry Schwartz


Barry Schwartz’ın The Paradox of Choice: Why More is Less kitabı, bu kavramı detaylı bir şekilde ele alır. Schwartz’a göre, daha fazla seçeneğin mutlaka daha fazla özgürlük ve mutluluk getireceği fikri bir yanılsamadan ibarettir. “En iyiyi seçmeliyim” düşüncesi, zihnimizde bir labirent yaratır ve bizi o labirentin çıkmazlarında yormaktan öteye gitmez. Her karar, geride kalan tüm ihtimalleri sorgulamamıza neden olur. Tatmin yerini hayal kırıklığına, özgürlük ise sıkışmışlık hissine bırakır.


Barry Schwartz - The Paradox of Choice: Why More is Less

Peki ya çare? Hayatın karmaşasında sadeleşmek. Mükemmeli aramaktan vazgeçip “yeterince iyi”nin zarif dinginliğine sığınmak. Çünkü bazen mutluluk, sonsuz seçeneklerde değil, bilgece çizilmiş sınırlarda gizlidir. Ve belki de özgürlük, seçimlerimizin azlığıyla daha anlamlıdır.

Seçimlerinizi kolaylaştırmak ve bu paradoksun kara büyüsünden sıyrılmak isterseniz, Schwartz’ın tılsımlı kitabı, size yeni bir bakış sunabilir. 

Çünkü gerçekten, daha az bazen daha fazladır.