Alexandre Dumas-Kamelyalı Kadın: Marguerite
Alexandre Dumas Kamelyalı Kadın romanı ne anlatıyor? Marguerite ve Armand arasındaki etkileyici aşkın romanı.
Kamelyalı Kadın Ne Anlatıyor?
Kamelyalı Kadın annesi tarafından dövülmeye dayanamayan genç bir kadının Paris’e kaçma hikâyesini anlatıyor. Romanın başkahramanı Marguerite Gautier ve Armand Duval arasındaki yasak aşkı izlerken 19. Yüzyıl Fransa’sına da arka planda şahitlik ediyoruz.
Alexandre Dumas-Kamelyalı Kadın Konusu - Özeti
Roman, açık artırmaya katılan bir kişinin, bu açık artırmadan satın aldığı kitabın içinde Armand Duval’ın imzasının bulunduğunu fark etmesiyle birlikte başlıyor. Bu kişinin hukukçu olan Armand Duval’la tanışmasıyla birlikte adım adım ikilinin imkansız aşklarını okumaya başlıyoruz.
Marguerite ile Armand ilk tanıştıkları anda Armand şiddetli bir aşk duygusu hisseder. Fakat Marguerite ona karşı ilgisini belli eden bu adama karşı bir anda güven duymaz ve ondan uzak durur. Zamanla Armand’ın aşkına inanan ve ona karşı bir şeyler hissetmeye başlayan Marguerite, ona karşılık vermeye karar verir. Armand kamelyaları çok seven bu kadının yalnızca ona ait olmasını ve fahişeliği bırakmasını ister. Bunu sesli bir şekilde dile getiremez çünkü Marguerite’in yüklü miktarda borcu vardır ve Armand’ın bu borcu karşılayacak bir maddi durumu yoktur.
Romanın bu aşamasında ikilinin arasındaki güçlü duygularla birlikte yer alan çaresizliğin ikisini de içten içe ne denli mutsuz ettiğini görüyoruz. Marguerite, Armand tarafından kabul görmüş olsa da fahişelik damgası yemiş bir kadın olması ikisinin arasındaki en büyük sorundur. Armand’ın babası bu aşkı öğrenince Paris’e gelerek Marguerite ile görüşür ve oğlundan ayrılmasını ister. Marguerite, Armand’ın babasını dinler ve ayrılır. Nedensiz ve ani olan bu ayrılık Armand’ı derinden sarsmıştır. En başta kuvvetli bir acı daha sonra öfke duymaya başlayan Armand, Marguerite’den intikam almak için uğraşır.
Marguerite bu ayrılığın acısından daha da çok etkilenmiş görünüyor. Bir yandan Armand’ı bırakmak zorunda olmanın acısı bir yandan da aşkı için terk etmeye hazır olduğu hayatına yeniden bütünüyle dönmüş olması onu derin bir üzüntüye sürüklemiştir. Armand’ın ayrılıktan sonraki öfkesiyle Marguerite’e çektirdiği acılar bu yalnız ve kimsesiz kadın için dayanılmaz bir hâl alır.
Romanın içerisinde fahişe olan bir kadının hem kendi hakkındaki düşüncelerine hem de toplumun onlar hakkındaki kabul görmüş düşüncelerini okuyoruz. Bu kadınların ölümleri dahi kimseye üzüntü vermemektedir. Yazar bunu şu sözlerle ifade etmiştir:
Alıntılar
“Kalp istediği şeye erişmek için ne yollardan geçiyor, kendine ne gerekçeler buluyor!”
“Sabırsızlıkla beklenen yanıtlar her zaman evde değilken gelir.”
“Sanıyorum ki kaderimde Marguerite’e âşık olmak vardı ve bunu seziyordum.”
“Günümüzde, yirmi beş yaşına vardığınızda, gözyaşları o kadar ender bir şey haline gelir ki, her önüne gelene dökemezsiniz.”