“Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?” Şiiri Üzerine

Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden, zamanın derin ırmakları önünde.

ŞİİR:

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır,
Değişen bir dünyaya karşı,
Kerpiç duvarlar gibi katı.

Çakır dikenleri gibi susuz. Kayıtsızca direnerek yaşarlar. Aptal, kaba ve kurnazdırlar. İnanarak ve kolayca yalan söylerler. Paraları olsa da

Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. Her şeyi hafife alır ve herkese söverler. Yağmuru, rüzgarı ve güneşi

Bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden Düşünemezler...

Ve birbirlerinin sınırlarını sürerek Topraklarını büyütmeye çalışırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar karılarını döverler Seslerinin tonu yumuşak değildir Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler. Gazete okumaz ve haksızlığa

Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar. Adım başı pınar olsa da köylerinde Temiz giyinmez ve her zaman

Bir karış sakalla gezerler.

Çocuklarını iyi yetiştiremezler

Evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur. Bir gün olsun dişlerini fırçalamaz

Ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler. Birbirlerinin evlerine ancak

Ölümlerde ve düğünlerde giderler.

Şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar Gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır

Ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar. Binlerce yılın kalın kabuğu altında

Yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır. Aldanmak korkusu içinde

Sürekli birbirlerini aldatırlar.

Bir yere birlikte gitmeleri gerekirse Karılarından en az on adım önde yürürler Ve bir erkeklik işareti olarak

Onları herkesin ortasında döverler.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler Kendilerinden olanlarla alay edip

Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.

Devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir Devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar. Yiğittirler askerde subay dövecek kadar

Ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır- Ezim ezim ezilirler.

Enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler

Cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp

On bir ay gökyüzünden bereket beklerler. Dindardırlar ahret korkusu içinde

Ama bir kadının topuklarından Memelerini görecek kadar bıçkındırlar Harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez Şehre giderler!

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?


Çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar Ayak ve ağız kokusu içinde kurulup koltuklara Herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden Kızlarının talihsizliğini

ve hayırsız oğullarını anlatırlar.

Yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde Bunun, Tanrının bir lutfu olduğuna inanırlar.

Ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta Gizli bir övünçle, uzak şehirdeki

Zengin bir akrabalarından söz ederler.

Kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar Ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre Yollara tükürürler...

Ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine

Şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.

Yarı gecelerde yıldızlara bakarak

Başka dünyaları düşünmek gibi bir tutkuları yoktur. Gökyüzünü baharda yağmur yağarsa

Ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.

Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe

-Bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-

Sonuçlarını görmeden inanmazlar.

Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.

Mülk düşkünüdürler amansız derecede

Bir ülkenin geleceği

Küçücük topraklarının ipoteği altındadır.

Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden Zamanın derin ırmakları önünde...

KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL NASIL KURTARALIM?



Şükrü Erbaş’ın “Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz” şiiri, başlığıyla okuyucuda bir şok etkisi yaratan ve aslında toplumun kırsal kesimiyle olan derin çatışmalarına, önyargılarına ve yabancılaşmasına ironik bir dille dikkat çeken bir eserdir. Şiir, köylüleri öldürmeyi savunuyormuş gibi görünsede aslında kırsal kesimde yaşayan insanların değerlerini, yaşam biçimlerini ve köylülerin maruz kaldığı dışlanmayı eleştirmektedir. Modern hayatın getirileriyle kırsaldan uzaklaşan halkın taşraya olan yüz çevirmesini gözler önüne sermek istemiştir. Kapitalizim insanları tek tipleştirirken kendinden olmayana karşı sınır çizmeyi de aşılamaktadır. İşte bu sınırı Şükrü Erbaş eserinde gözler önüne sermektedir.


Şiirde Temalar

Yabancılaşma ve Toplumsal Eleştiri: Şiir, köylü ile kentli arasındaki uçurumdan ve bu iki kesim arasındaki yabancılaşmadan bahseder. Köylüler, kentsel değerlere sahip olanlar tarafından hor görülmekte ve küçümsenmektedir. Erbaş, bu yabancılaşmayı eleştirir ve köylülere karşı beslenen önyargıları açığa çıkarır. Başlıkta yer alan "öldürmeliyiz" kelimesi, bu önyargıların aslında köylülerin yaşam tarzına ve değerlerine yönelik bir imha isteğini sembolize eder. Yani zıtlıklar üzerine kurulu bir şiirdir.

 İroni: Şiirin tamamı, ironik bir dil üzerine kuruludur. Köylüleri öldürme fikri, toplumsal bir yıkımın metaforu olarak kullanılır. Şair, bu düşünceyi dile getirirken, aslında toplumun köylüleri nasıl dışladığını, onları nasıl ötekileştirdiğini vurgular. "Öldürmeliyiz" ifadesi, bir eleştiri aracı olarak kullanılır; bu önyargılar, köylülerin yaşamının ve kültürünün ölümüne sebep olan gerçek tehlikeleri temsil eder.

Köylü Gerçeği: Şiir, köylülerin yaşam koşullarını, zorluklarını ve maruz kaldıkları adaletsizlikleri vurgular. Modernleşme ve kentleşmenin dayattığı yaşam biçimleri, köylülerin geleneksel değerleri ve doğayla iç içe olan yaşamları üzerinde olumsuz bir etki yaratmıştır. Şair, köylülüğün yalnızca bir yaşam tarzı değil, aynı zamanda derin bir kültürel kimlik olduğunu hatırlatır. Çünkü köylü medeniyeti oluşturan piramidin ilk adımıdır.


Dildeki Kullanım

Erbaş’ın dilinde sert, provokatif ve ironik bir ton hakimdir. Şiirin dili, keskin eleştirilerle doludur ve okuru düşünmeye zorlar. "Öldürmeliyiz" gibi iddialı bir ifade, şiirde köylülerin fiziksel ölümünü değil, kültürel ve sosyal anlamda maruz kaldıkları dışlanmayı ve yok edilmeyi anlatır. Bu sert dil, toplumsal eleştiriyi güçlendiren bir unsur olarak öne çıkar.


Sonuç

“Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz” başlığı, yüzeyde radikal bir ifade gibi görünse de, derinlerde topluma ve onun köylü kesimiyle olan ilişkisine dair bir eleştiri barındırır. Şükrü Erbaş, bu şiirde modern toplumun köylülüğe olan yaklaşımını sorgular, onların yaşam tarzına karşı beslenen önyargıları ve onları "yok etme" eğilimini ironiyle ele alır. Şiir, toplumun kendisiyle ve tarihsel kökleriyle yüzleşmeye davet eden bir eserdir.