Saatleri Ayarlama Enstitüsü Üzerine Bir Yazı

Merhabalar, çok severek okuduğum Saatleri Ayarlama Enstitüsü üzerine yazmış olduğum yazıdır umarım seversiniz

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yazmış olduğu, 1961 senesinde yayımlanan Saatleri Ayarlama Enstitüsü benim gözümde üzerine oldukça düşünülmüş bir eserdir. Kitap içerisindeki kurgusu, kişilerin hayatlarının anlatılması oldukça detaylı bir şekilde ve insanı sıkmayan bir üslupla yazılmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın birçok yazısında ve romanında çağımızın büyük bir sorunu olarak görmüş olduğu “Medeniyet Buhranı ve  Zihniyet İkiliği “ konularına oldukça yoğun bir biçimde değinmiş olduğu bir eserdir. Bu sebeple, okurken her bir bölümünde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sesini kulaklarımda işittim ve bahsetmiş olduğu sorunları çok derinden hissettim.

                       *

Büyük üstad Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bu fantastik eserinde dönem eleştirileri oldukça güzel bir şekilde yapmıştır. Dönemimizde görülen yanlış batılılaşmaya, usta yazar kitabın pek çok kısmında değinmiştir. Buna örnek olarak, kitabın ilk kısımlarında , Doktor Ramiz tipinin yanlış batılılaşmaya örnek olabilecek davranışları vardır. Doktor Ramiz okumak için Almanya’ya gönderilen orada psikoanaliz üzerine eğitim almış ve ülkesine geri dönmüş bir doktordur, fakat Doktor Ramiz’in bu noktada hatası psikoanalizi ham halde Batıdan alarak ülkesine getirmiştir. Psikoanalizi kendi ülkesine ve ülkesinin vatandaşına uygun şartlara sokmadan olduğu gibi uygulamaya çalıştığı için istediği sonuçları alamamıştır. Ahmet Hamdi  bizlere Doktor Ramiz üzerinden  yanlış batılılaşmayı çok basir bir biçimde örneklendirmiştir. ülkemizde psikoanalize, metafiziğe, türevlerine kısaca felsefe bilim ve eğitime yeteri kadar önem verilmemesine, gerekli kaynakların dilimize çevirmemesi sebebiyle bir kıtlık yaşandığı konusuna vurgu yapmak istemiştir.

*

Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabında fark etmiş olduğum konulardan bir tanesi, kitabın baştan sona yalanlar silsilesi içinde olmasıdır. Hayri İrdal, hayatının büyük bir bölümünde yalanlarla yaşamaktadır. Kendisi bu durumdan her ne kadar rahatsız olsa da gidişatı değiştirmek için herhangi bir faaliyet göstermemiştir. Hayri İrdal‘ın hayatına yalanların dahil oluşu Halit Ayarcı’dan öncesine dayanır kendisinin Doktor Ramiz ile tanışması bile bir yalanın vesile olması ile olur. Bunun yanında ilk karısı vefat ettikten sonra yeniden evlenmiş olduğu ikinci karısı Pakize’ de yalanlara inanarak yaşar. Pakize hobisi olan film izlemeyi oldukça abartarak kendisini ve Hayri İrdal’ı izlediği filmlerden karakterler olarak hayal eder ve hayatını evliliğini bu doğrultuda ilerletir.  Doktor Ramiz ile gitmiş olduğu kahvenin içine girdiğimizde de bu kahvenin yalanlarla dolup taştığını görebiliriz. Hayri İrdal’ın hayatının belli kısımlarında olan yalanlar, Halit Ayarcı ile tanışmasıyla birlikte hayatının kendisi olmaya başlamışlardır. Halit Ayarcı’yla tanışmasından sonra Hayri İrdal önünü alamadığı , bir noktada önüne geçmek istemediği yalanlarla dolu, fakat yaşarken de sürekli olarak sorguladığı hayatı yaşamak zorunda kalır. Hayri İrdal yalanlarla dolu bu hayatı yaşarken Tanpınar’ın diğer eserlerinde yazılarında da oldukça denk geldiğimiz kendi olamama sorununu yaşar. Hayri İrdal ömrü boyunca kendi olamamış hayatı boyunca kendi değimi ile de “kimin ceketini giysem hayatıma o olarak devam ettim ve şimdi merhum Hayri İrdal’ın ceketini giyiyorum ve artık kendimi tam olarak o gibi hissediyorum" der ve kendi olamama sorununu anlatır. Tanpınar bütün eserlerinde bu soruna değinmiştir.

                         *

Kısaca, bu eser hayatın içinden çıkmış toplumun sorunlarını anlatan ve toplumun sorunlarına ışık tutma yolunda öncülük etmiştir.