Şahit Olmak

Destanın yaşayan şahidiyle tanışmak.

Bu topraklar birçok destana şahit oldu. Birçok kahramanlık hikayesi yazıldı, birçok zaferler gördü bu topraklar. Fakat içlerinden biri var ki karanlığın içindeki bir ışık gibi doğdu bütün ümitsiz kalplere. Bitti denilen o yerde yeniden başladı her şey. Ve şimdi de o destanın izleriyle duruyor kanlı canlı, her santiminde şahitliğini yapıyor.

Yıl 1915. Birinci Dünya Savaşı sürmekte. Güçsüz görülen Osmanlı'ya Çanakkale üzerinden önce deniz ve sonrasında da kara yoluyla saldırıyorlar. Amaçları boğazı geçip İstanbul'a varmak. Fakat hesaba katmadıkları bir şey var, bu milletin direnci. Öylesine bir destandı ki bu Çobanlı Cevat Paşa'nın emriyle Erenköy açıklarına yatay bir biçim döktürdüğü mayınların konumlarını rüyasında görerek döktürmüş ve üç gemi de geri çekilirken mayınlarla batırılmıştı. Ve tabi herkesin bildiği Seyit Onbaşı. 270 kiloluk mermiyi sırtlayıp taşıması. Tıpkı bir destan gibi içinde mucizeler barındıran bir kahramanlık hikayesi. Zaten destanın da kendisi. Bir milletin umudunun ve tarihinin yeniden yazıldığı ve ''Çanakkale Geçilmez'' dediğimiz o destan. Belki onlarca defa okudun ve izledin. Fakat işte destan orada o dönemden kalan biri gibi anlatıyor yaşadıklarını her santiminde, tabii bakmasını bilene. Her gezen anlamaz, her bakan görmez. Önce bilmek gerekir hikayesini de sonra baktığın şey anlam kazanır. O zaman o topraklar anlatır bütün yaşadıklarını tıpkı şiirde de dediği gibi:



Önce eğilip kulak vermen gerekir, anlaman bilmen. İşte o zaman bir manası olur. Gezmeye değil de şahit olmaya gidersin o zaman. Ve her Türk gencinin de tarihini bilmesi ve atalarının yazdığı bu destanlara şahit olması elzemdir. Çünkü Tarih, ezberlenmesi gereken sayılardan, savaşlardan daha fazlasıdır. Tarih, sadece geçmişin izlerini taşıyan tozlu sayfalardan ibaret değildir. O, aynı zamanda kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi hatırlatan bir pusuladır. Çanakkale, bu pusulanın en parlak yıldızlarından biridir. Her karışı kanla sulanmış bu topraklar, bize yalnızca bir zaferi değil; inancı, azmi, fedakârlığı ve imkânsızlıklar içindeki mucizeleri anlatır. Geçmişin emaneti, geleceğin sorumluğudur.