Sığınma Hakkı
"Sığınma Hakkı zulme karşı koruma talep edenlerin temel hakkıdır. "
İltica veya sığınma hakkı, bazı ülkelerin başvuru sahiplerine belirli koşullar altında sağladığı yasal ve siyasi bir haktır. Sığınma hakkı, uluslararası hukuk tarafından tanınan bir insan hakkıdır. Bu, bireylerin kendi ülkelerindeki tehditler veya insan hakları ihlalleri nedeniyle başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunma hakkını ifade eder.
Bu, mültecilerin güvenli yerler bulmaya çalıştıkları süreci tanımlar. Sığınmacı, zulüm veya ciddi insan hakları ihlallerinden korunmak için ülkesini terk eden ve başka bir ülkeye sığınan, ancak henüz yasal olarak mülteci olarak tanınmamış ve sığınma başvurusunun sonucunu bekleyen kişidir.
Sığınma başvurusunda bulunmak bir insan hakkıdır. Sığınma hakkı, çağdaş uluslararası hukukun önemli bir parçası olarak kabul edilir ve evrensel insan hakları ilkelerine dayanır. Sığınma hakkı, özellikle siyasi, dini, etnik veya diğer nedenlerle zulüm görenleri korumak için yaratılmıştır. İltica hakkı, mülteci statüsündeyseniz ve ülkenizden kaçmak ve güvenli bir yer bulmak için başka bir ülkenin korumasına ve yardımına ihtiyacınız varsa geçerlidir. Sığınmacıların çatışma bölgelerinden, zulümden, baskıdan, işkenceden, insan hakları ihlallerinden, doğal afetlerden ve diğer ciddi tehlikelerden kaçma hakları vardır.
Sığınma hakkının temel amacı, kişilerin insan haklarının korunmasını sağlamak ve onları yaşama yönelik tehdit, zorla tahliye gibi olumsuz durumlardan korumaktır. Mülteci statüsü elde etmek için meşru gerekçelerin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi için iltica başvurularının ilgili ülkenin göçmenlik ve iltica yasalarına uygun olarak işlenmesi gerekir.
Bu tanım, ülkelerdeki sığınma başvurularını değerlendirirken uluslararası hukuk ve insan hakları normlarının dikkate alındığı karmaşık süreci yansıtmaktadır. Her ülkenin kendi göçmenlik ve iltica politikası vardır ve iltica başvuruları dikkatle incelenir. Bu sürecin amacı, mültecilere yaşama hakkı ve kendilerini güvende hissetme fırsatı vermektir.
a) Tarihsel Süreç
Sığınma hakkının tarihi uzun bir süreçtir ve insanların çeşitli nedenlerle ülkelerini terk edip güvenli bölgelere sığınmak için yüzlerce yıllık ihtiyacı yansıtmaktadır. İltica hakkı, çeşitli toplum ve medeniyetlerde tarihsel olarak gözlemlenen bir olgudur. Eski zamanlarda insanlar savaş, zulüm veya felaketle karşı karşıya kaldıklarında mahallelerine sığınırlardı. Modern zamanlarda, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, 1948'de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul edildi ve ilk kez sığınma hakkı verildi. Bildirge'nin 14. maddesi "Herkesin zulümden arınmış bir ülkeye sığınma ve iltica etme hakkı vardır" der.
Eski zamanlarda, insanlar savaşlar, zulümler veya felaketlerle karşı karşıya geldiklerinde, güvenli bir yer arayışı içinde mahallelerine sığınırlardı. Topluluklarına yakın olan insanlar, komşularının ve akrabalarının yardımına başvurur ve birbirlerine koruma sağlama geleneğini sürdürürdü. Aynı zamanda dini mekanlar, özellikle tapınaklar ve kiliseler, güvenli bir sığınak olarak kabul edilir ve zulümden kaçanlar için güvence sağlardı. Bu dönemlerde, dayanışma ve toplumsal bağlar, insanların hayatta kalma mücadelesinde önemli bir rol oynardı.
Sığınma hakkı, mülteciyi "ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle haklı nedenlere dayanan bir zulüm korkusu taşıyan ve vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu korku nedeniyle o ülkenin korumasına başvuramayan veya başvurmak istemeyen kişi" olarak tanımlayan 1951 Birleşmiş Milletler Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ‘de daha ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. O zamandan bu yana, kapsamını ve uygulamasını şekillendiren çeşitli uluslararası anlaşmalar ve ulusal yasalarla birlikte sığınma hakkı gelişmiştir. Ancak, temel ilkeler aynı kalır. Zulümden veya diğer tehlikelerden kaçan kişiler, başka ülkelerde koruma arama ve koruma alma hakkına sahiptir.
Orta Çağ'da, zulüm görenlere sığınak sağlamak için kiliselerde, manastırlarda ve şehirlerde gelenekler gelişti. Ancak modern ilticanın temelleri 20. yüzyılın başlarında insan hakları hareketinin yükselişiyle atıldı.
a) Uluslararası İlişkiler ve İltica
Sığınma hakkı, uluslararası ilişkilerin önemli bir yönüdür. Birçok uluslararası araç ve anlaşma, mültecilere ve sığınmacılara insanca muamele ve koruma sağlamayı vaat ediyor. Özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra mültecilere yardım ve koruma sağlamak için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) gibi kuruluşlar kurulmuştur. 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi ve 1967 Protokolü, mültecilere uluslararası koruma sağlamak için önemli bir yasal dayanak oluşturmaktadır.
“Modern sığınma ve sığınma hakkı, 20. yüzyılın başlarında insan hakları hareketinin etkisi altında doğdu. Bu süre zarfında mültecilerin korunması ve insanca muamele edilmesi daha önemli hale geldi. 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi, mültecilerin uluslararası korunmasını sağlamak için temel önlemlerden biri haline geldi. 1967 Protokolü daha sonra korumayı diğer savunmasız mültecileri de kapsayacak şekilde genişletti. Bugün insan hakları hareketi, sığınmacıların ve mültecilerin haklarını korumak için çalışmaya devam ediyor.”
“Cenevre Sözleşmeleri, savaş zamanlarında ve işgal durumlarında sivillere ve askeri personele insanca muamele ve koruma sağlamayı amaçlayan uluslararası yasal belgeler ve anlaşmaların bir koleksiyonudur. Bu antlaşmaların amacı, savaş esirlerini, yaralıları ve sivilleri savaşın zararlarından korumaktır. Cenevre Sözleşmeleri, uluslararası toplum tarafından savaşta insanlık dışı muameleyi önlemek ve korunmaya muhtaç kişilerin temel haklarını güvence altına almak için kabul edilmiştir.”
“1967 Protokolü, savaş durumunda uluslararası korumaya tabi olmayan sivillere ve savaş esirlerine insanca muamele ve koruma sağlamayı amaçlayan, Cenevre Sözleşmelerine ek olarak 1967'de kabul edilen uluslararası bir yasal belgedir. Protokol ayrıca Cenevre Sözleşmeleri uyarınca korumadan yoksun bırakılan belirli grupları da korudu ve savaş esirleri için daha geniş haklar tanıdı.”
B.1. ABD Göç Politikaları
Amerika Birleşik Devletleri, özellikle son yıllarda, iltica yasalarını uygulamasıyla ilgili tartışmalarla karşı karşıya kaldı.
2018'de Trump yönetimi, ABD-Meksika sınırındaki aileleri ayırma politikası uygulayarak yaygın eleştirilere ve yasal zorluklara yol açtı.
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sığınmacı gözaltı tesislerinin kullanımıyla ilgili olarak, kötü koşullar ve taciz raporları ile tartışma da patlak verdi.
B.2. Avrupa Birliği Yönergesi
Avrupa Birliği de iltica hakkının gerçekleştirilmesinde zorluklarla karşılaşmıştır.2015 yılında AB, sığınma başvurularının dağıtılması ve işlenmesi konusunda tartışmalara yol açan büyük bir mülteci ve göçmen akınıyla karşı karşıya kaldı. Macaristan ve Polonya gibi bazı ülkeler, kısıtlayıcı iltica politikaları ve mültecilere yardım eksikliği nedeniyle eleştirildi.
a) Kavrama Katkıda Bulunanlar
Sığınma hakkı kavramı büyük ölçüde insan hakları aktivistleri, hukukçular, akademisyenler ve uluslararası kuruluşlar tarafından şekillendirilmiştir. Albert Einstein, Hannah Arendt ve Eleanor Roosevelt gibi önemli düşünürler ve insan hakları aktivistleri, uluslararası koruma için sığınma hakkının önemini tartışmış ve desteklemiştir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler ve BMMYK gibi uluslararası kuruluşlar, mültecilere ve sığınmacılara yardım etmede ve onları korumada önemli bir rol oynamıştır.
Özetle sığınma hakkı, bir kişinin kendi güvenliğine ve insan haklarına saygı gösterilmesi amacıyla başka bir ülkeye iltica talebinde bulunmasını ifade eden önemli bir kavramdır.
Tarihsel süreçler ve uluslararası ilişkilerin gelişimi bu kavramın gelişmesine ve korunmasına büyük katkı sağlamıştır. Sığınma hakkı, uluslararası toplumun mültecilere ve sığınmacılara yeterli tedavi ve koruma sağlamaya yönelik eşgüdümlü çabalarıyla güçlendirilmeye devam etmektedir.
1. Albert Einstein:
Ünlü fizikçi Albert Einstein, Nazi Almanya'sından Amerika Birleşik Devletleri'ne kaçarak Yahudi mültecilerin haklarını savundu. Sığınma hukuku alanındaki çalışmaları, mültecileri koruma ve insan haklarına saygı duyma gereği konusunda farkındalık yarattı.
2. Hannah Arendt:
Alman-Yahudi filozof ve siyaset bilimci Hannah Arendt, Nasyonal Sosyalist dönemde kendi ülkesinden kaçtı ve Amerika Birleşik Devletleri'ne sürgüne gitti. Sığınma hakları ve mültecilerin korunmasına ilişkin fikirleri, insan haklarına ve uluslararası hukuka önemli katkılarda bulunmuştur.
1. Eleanor Roosevelt:
İnsan hakları aktivisti ve ABD'nin eski First Lady'si Eleanor Roosevelt, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi'nin hazırlanmasında kilit bir rol oynadı. Deklarasyon, sığınma hakkının altında yatan insan haklarına vurgu yapmıştır.
2. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK):
1950 yılında kurulan UNHCR, mültecilere ve sığınmacılara yardım ve koruma sağlayan kilit bir kuruluştur. Dünyanın dört bir yanındaki mülteciler için yaptığı çalışmalarla, sığınma hakkının gerçekleşmesine katkıda bulunuyor.
3. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi:
Hareket, acil durumlarda insanlığa insani yardım sağladı ve savaş esirlerinin ve sivillerin korunmasında önemli rol oynadı. Savaş sırasında insanca muamele ilkesini benimsemeleri, sığınma hakkının gelişmesine katkıda bulunmuştur.
4. Dünya İnsan Hakları Örgütü:
Dünyanın dört bir yanındaki insan hakları örgütleri, sığınma haklarının ve mültecilerin korunmasının savunulmasına katkıda bulunmuştur.
KAYNAKÇA
1. INTERNATIONAL, AMNESTY/ Mülteci Hakları / 2023
2. ÇALIK, ArĢ. Gör. Tacettin/ PROTECTION OF RIGHT OF ASYLUM / Ekim 15,2022/ sayfa 12-15
3. Buz, Sema / TÜRKİYE SIĞINMA SİSTEMİNİN SOSYAL BOYUT
4. United Nations High Commissioner for Refugees (UNHCR). (2021). The 1951 Refugee Convention and its 1967 Protocol. https://www.unhcr.org/1951-refugee-convention.html
5. UN General Assembly. (1948). Universal Declaration of Human Rights. https://www.un.org/en/universal-declaration-human-rights/