Surrealistic Talks

Neden kimse modern toplum ve safsatalarını konuşmuyor? Neden insanlar monolog durumlara düşüyor, neden dünya artık koca bir kadavra?

Neydi aidiyet? Nedir bu herkesin peşinden koşup durduğu kimlikler? Safsata yüzler mi, tutulan çeteleler mi, sahiplenilen bireyler mi yoksa plastik bedenler miydi bizi bir şeylere, birilerine ait kılan? Dünyanın dönüşü tam olarak neye denk geliyor peki, dünya her dönüşünde vücutlarda kaç yara, kaç öpüş, kaç iz bırakıyor? İçimizde kaç insanı barındırıyoruz, içimizde kaç düşüş’le sevişiyoruz, içimizde hangi kimliği büyütüyoruz? Öfkesel nöbetler hangi güne denk geliyor peki, günlük olarak tüketilebiliyor mu yabancılaşmış bedenler? Soru işaretleri bu gece ona katlanıyor, midemde büyük bir yara var dünyayı küçültüp yatakları yücelten. Özenle kurulan öfkem aidiyetsizliğimle birleşiyor bu gece: eksik yataklar, açılan bedenler, mutsuz devrimler, edilgenliğe bandırılmış hisler.

hiçlik

pis lik!

Sevdiğim kelimeler oyuna dahil oldu, yatağımda sağa döndüm ve yarın ne yiyeceğimi düşündüm: seçeneklerde koca bir nah vardı. Şıklarda koca bir ben vardım- asla randevusuz ulaşamayacağınız, sonsuz bir ben döngüsü. (I)şıkları yuttum, kendimi tükürdüm. Kemiksiz mutluluğunuz sizin olsun, bu gece gecesiz kalmak istiyorum. Tüm duyularımı, organlarımı, huylarımı kaybederek koca bir hiçlik oldum, erotik ataklar geçirip kendimi benimsedim, dünyayı ahlakından kopardım, dünyanın son tüketim tarihini aştım ve adını koca bir kadavra koydum.

Arabaların kesişmediği ışıksız, ince yollarda tesadüfen dünyaya çarptım, anatomisini bozdum, genlerini çaldım, kromozomlarını yuttum. Dünya hafıza kaybı geçirdi ve toplu taşımaları, toplu gaz odalarını, dört katlı apartları, çift kişilikli yatakları, çok fonksiyonel mide bozukluklarını unuttu. Hangi tenle düşünce yapısına hükmedildiğini, hangi yaşamla reenkarne olunduğunu, hangi morfinlere takıntılı olduğunu unuttu.

‘’Güneş’i göremiyorum, nefes almayı bile unuttum.’’

‘’Olur öyle arada, al bir sigara iç, iyi gelir.’’

‘’Sen beni öldürmeye, six feet under bir yere sürüklemeye çalışıyorsun.’’

‘’Ben yalan söylemem ama sonumuzun Ali İsmail gibi olmasından korkuyorum; polislerden, devletlerden, darbelerden, ekonomilerden, alçalıp yükselen bulutlardan ve hava sirkülasyonundan korkuyorum. Elektrik direkleri gözüme çarpıyor, gözümde büyüyor."

‘’Seni anlamayı dün bıraktım ben, kazadan hemen sonra. Kendime gelemedim, ağladım ve gözlerimi kaybettim, kirpiklerim de bir yerlerde-’’

‘’Al, sigara iç.’’

‘’..’’

Bilinçli duygular bilinçsizliğe dönüştükten sonra içimdeki bensizlikleri aklımdaki soru işaretleriyle çarptım. Dengesiz bir denklem yarattım, eşitlemesi sonsuz bir uyku oldu. Neydi aidiyet? Neredeydi eşitlikler, hangi cephelerde yatıyordu fonksiyonlar, ne zaman ortaya çıkacaktı yelkovanlar ve kopmuş zaman dilimleri? Havuz problemlerine kendimi bıraktım, yatağım sonsuz bir başarısızlığın simgesi oldu. Soyumdan soyuldum, tabağa konuldum; son tüketim tarihi geçmiştir! Afiyetle yiyiniz.