Suskunluk Sarmalı: Sessiz Çoğunluğun Psikolojisi

Farklı görüşler giderek daha da bastırılır ve toplumda bir çeşit "tek seslilik" oluşur.

Toplum içinde insanlar olarak hepimiz, fikirlerimizi açıkça ifade etme konusunda zaman zaman çekimser kalırız. Bu çekimserlik, özellikle bir konuda farklı bir görüşe sahip olduğumuzda ya da genel düşüncenin aksini düşündüğümüzde daha da artar. İşte bu noktada “suskunluk sarmalı” ortaya çıkar. Alman sosyolog Elisabeth Noelle-Neumann tarafından ortaya atılan bu kavram kişilerin toplumda azınlıkta kaldıklarını düşündükleri zamanlarda fikirlerini ifade etmekten kaçındıklarını anlatır.


Bir örnekle bu durumu daha iyi anlamaya çalışalım. Diyelim ki bir şirkette çalışıyorsunuz ve yeni bir proje için bir toplantı düzenleniyor. Herkes şirketin geleneksel yöntemlerle devam etmesi gerektiğini savunuyor, ancak siz daha yenilikçi bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Toplantı sırasında diğer çalışanların fikir birliği içinde olduğunu gördüğünüzde, kendi düşüncenizi dile getirmek konusunda tereddüt edersiniz. Çünkü farklı bir görüş dile getirdiğinizde eleştirilme, dışlanma ya da yanlış anlaşılma endişesi taşırsınız. Bu noktada, sessiz kalmayı tercih eder ve çoğunluğun görüşüne uyum sağlarsınız. Bir nevi suskunluk sarmalını başlatırsınız.


Bu sarmal, sosyal medyada da sıkça karşımıza çıkar. Diyelim ki, bir arkadaş grubunuzun bulunduğu bir WhatsApp grubunda  bir konu hakkında tartışma yapılıyor. Genel olarak herkes aynı görüşü savunuyor ve bu görüş, sizin fikrinizle örtüşmüyor. İçinizdeki ses size farklı bir perspektif sunmanız gerektiğini söylese de, "Acaba bana nasıl tepki verirler?" diye düşünürsünüz. Sonuç olarak, sessiz kalmayı seçer ve grubun genel görüşüne katılmadığınızı kimseye belli etmezsiniz.


Suskunluk sarmalı, sadece bireyleri değil, toplumların genel düşünce yapısını da şekillendirir. Azınlıkta olduğunu düşünen bireyler seslerini çıkarmadıkça, bu durum bir kısır döngüye dönüşür. Çoğunluk fikrinin daha da güçlenmesine ve diğerlerinin susturulmasına yol açar. Böylece, farklı görüşler giderek daha da bastırılır ve toplumda bir çeşit "tek seslilik" oluşur. Ancak bu tek seslilik, gerçekte toplumun çoğunluğunun görüşünü değil, sadece baskın olanların düşüncesini yansıtır.


Bu nedenle, suskunluk sarmalını kırmanın yolu, farklı görüşlerin ifade edilmesi için cesaretlendirilmesinden geçer. Her bireyin görüşü değerlidir ve toplumun sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için bu görüşlerin özgürce paylaşılması önemlidir. Her birimiz, fikirlerimizi dile getirerek suskunluk sarmalının zincirlerini kırabiliriz. Unutmayalım ki, düşüncelerimizi ifade etmek, sadece kendi özgürlüğümüz için değil, aynı zamanda toplumun çeşitliliği ve zenginliği için de gereklidir.