The Great Gatsby'de Eril Bakış Açısı
The Great Gatsby modern dönemin en ünlü romanlarından biri olarak erkek bakış açısından kadın karakterlerin işlenişi dikkat çekiyor.
The Great Gatsby modern yazımın en sevilen eserlerinden biri olmakla beraber sık sık okullarda da okutulan bir roman. Hem tarihsel bağlamı, hem de partiler, ilişkiler ve cinayet gibi olaylar içeren olay örgüsü ile okuyucuyu ilk sayfadan itibaren tutup bırakmayan bir anlatım. Ancak bunların yanı sıra günümüzde de hâlâ bu kadar sık okunan ve kültürel önemini korumasını sağlayan ise yazıldığı bakış açısı. Bütün şaşaa, zenginlik ve entrikaların dışında olan Nick karakterinin bakış açısından yazılıyor olması okuyucunun bu dünyanın kapısını aralamasını sağlıyor. Klasik romanların Gossip Girl'ü diyebiliriz The Great Gatsby için.
Fitzgerald'ın romanını çağdaşlarından farklı kılansa tam da bu bakış açısı. Nick'in diğer karakterlerden farklı olan yaşam tarzı ve sosyo-ekonomik statüsü okuyucu olarak bizlerin, karakterlerin ne kadar abartılı hayatlar yaşadıklarını daha da iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Aynı zamanda bir karakterin bakış açısından okuyor olmak anlatıcının güvenilirliğini azaltıyor, Nick'in anlatımının aslında ne kadar gerçekleri içerdiğini sorgulatıyor.
Romanın başkarakterlerinden bir olan Daisy Buchanan doğum yaptığı çocuğun kız olduğunu öğrendikten sonraki üzüntüsü hakkında Nick'e 'Umarım aptal olur.' der. 'Bu dünyada bir kızın olabileceği en iyi şey odur: küçük güzel bir aptal.' Nick'in romanın anlatıcısı olması burada daha da önem kazanıyor. Çünkü Daisy ve o dönemin kadınları gerçekten böyle mi düşünüyordu, yoksa Nick'in düşüncesi mi bu şekilde? Acaba romanın yazarı olan Fitzgerald mı dönemin kadınlarının böyle düşündüklerini düşünüyordu? Bu soruların cevabına göre hem Daisy ve Nick'in karakterlerini hem de anlatıcıyı tanımlayan bir replik yukarıdaki. Ancak romanın birinci şahıs anlatıcı ile yazılması dolayısıyla hangisi olduğunu bilemiyoruz, karakterlere dair diğer özellikler ve ipuçları üzerinden yalnızca kendi teorilerimizi üretebiliyoruz.
Fakat buradaki ironi şu ki, okuyucu olarak hiçbir zaman Daisy'nin aptal olduğunu düşünmüyoruz. Anlatıcı ve yazar da hiçbir zaman böyle bir çaba içine girmiyor. Ancak The Great Gatsby'de karakterler kesin olarak bir şey söyleyebileceğimiz kadar incelenmiyor, hatta romanda kadın karakterler çoğunlukla bir sahne dekoru gibi kullanılıyorlar. Roman genellikle üzücü bir aşk hikayesi olarak algılanır, ama yine de düşünmeden edemiyorum, romanın geçtiği yaz aylarında acaba Daisy ne düşünüyordu. Nick'in Daisy'nin Jay Gatsby hakkında düşündüğünü düşündükleri ile Daisy'nin gerçekte düşündükleri eşleşiyor muydu?
Hem lisede hem üniversitede okumamız gerekli olan romanların çoğunun yazarları erkek. Sadece kadın yazarlar veya feminizm hakkında çalışırken kadın yazar ağırlıklı programlar görüyoruz. Ancak bundan daha önemli olanı, bu kitapların aynı zamanda erkek bakış açısından yazılıyor olmaları. Klasik kabul edilen romanlar içinde kadın başkarakterleri olan kitaplara pek sık rastlamıyoruz. Bunun nedeni kadın karakterler içeren romanların neredeyse tamamen kadın okuyucular tarafından okunuyor olması. Günümüzde bile kadın okuyuculara ya da kadın izleyicilere hitap eden kitaplar ve diğer medya türleri sanki daha az edebi ya da sanatsal değer taşırlarmış gibi muamele görüyorlar. Sanki erkeklerin bir kadın tarafından yazılmış veya kadın anlatıcılı bir romanı okumaları beklenemez bir şeymiş gibi. Eğer kadın okuyucular Nick'in anlatımını okuyor ve ilginç bulabiliyorlarsa, erkek okuyucular neden Daisy'nin bakış açısını ilgi çekici bulamasın?