The Perks of Being a Wallflower

Stephen Chbosky'nin The Perks of Being a Wallflower isimli kitabını hatırlayalım mı?

Stephen Chbosky'nin 1999 yılında yayınlanan kitabı Charlie isimli bir lise öğrencisinin hayatının bir kesitini anlatıyor. Charlie, en yakın arkadaşını kaybetmesiyle okulda yalnız kalan, çekingen bir lise öğrencisidir. Ancak bu yalnızlığı toplum tarafından dışlanmış bir grup son sınıf öğrencisiyle kurduğu arkadaşlıklarla bozulur. Charlie'nin Patrick ve Sam ile kurduğu derin bağ okurların içini ısıtan gözlerini dolduran bir bağdır.

Bu kitabı etkileyici kılan en büyük özelliği Charlie'nin kişisel problemlerini çok etkileyici bir şekilde anlatması. Okuduğumuz karakter her ne kadar topluma ve kendine yabancılaşmış bir karakter olsa da kendisi gibi yabancı kişilerle karşılaştığında onlara o kadar güzel bir masumiyet ve samimiyetle sığınıyor ki, çok insani bir yerden vuruyor okuyucuyu.

Herkes kendini bir yere ait hissetmek ister, Charlie'de bundan başka bir şey istemiyor. Bazen iyileşmek için tek ihtiyacımız olan anlayışlı bir dokunuştur, bir başka insanın sesidir... Charlie'nin Sam'e olan aşkı, Patrick'in örnek aldığı özgürlüğü onun ruhunu besliyor. En önemlisi, onların arasında zamanda asılı kalmış olan Charlie tekrar yaşamaya başlıyor. Çocukluğunda teyzesi tarafından cinsel istismara uğrayan Charlie yaşamaya başladıkça travmalarıyla da yüzleşmeye başlıyor ve dibe vuruyor ve en dipte onu soğuk beton değil, arkadaşları bekliyor. Bu da onun için iyileşmenin ilk adımını oluşturuyor.

Zorlayıcı konulara değinen kitap, bu konuları o kadar derinden ve sessizce işliyor olmasına rağmen okumayı bıraktıktan sonra bile kulaklarımız çınlamaya devam ediyor. 2012 yılında etkileyici bir kadroyla sinemaya uyarlanan kitap bugün hala çoğu kitap ve film severin favori litesinde yerini koruyor.