Türkçe'de Neolojizmlerin Sözlükleşme Sorunu

Geçici kelimeler ve kalıcı hafızalar:Türkçe İngilizce karşılaştırması

Dil, yaşayan bir organizmadır; toplumsal değişimlere, teknolojik gelişmelere ve kültürel etkileşimlere göre sürekli evrilir. Türkçe, yapısal esnekliği sayesinde yeni sözcük ve deyimlerin türetilmesine oldukça elverişli bir dildir. Günlük konuşmada, özellikle sosyal medya aracılığıyla hızla yayılan neolojizmler (yeni kelimeler) ve argo kullanımlar, bunun en görünür örnekleridir. Ancak bu kelimeler sözlük kurumlarının onayından geçmediğinde, edebiyatın resmi belleğine dâhil olamazlar.

Burada temel mesele, dilin yaşayan pratiği ile kurumların dil anlayışı arasındaki gerilimdir. Türk Dil Kurumu gibi normatif yapılar, dildeki yenilikleri “resmileştirmedikçe”, bu kelimeler tarihsel bir iz bırakamaz. İnsanlar konuşur, paylaşır, sosyal medyada üretir; fakat bu üretimler kalıcı yazınsal eserlere yansımaz. Çünkü edebiyat, büyük ölçüde meşru kabul edilen kelime dağarcığını kullanır. Sonuçta dilin sözlü ve gündelik katmanı ile yazılı ve kurumsal katmanı arasında bir kopukluk oluşur.

İngilizce’de ise durum farklıdır. Oxford English Dictionary (OED) ve Merriam-Webster gibi sözlükler, dile giren yeni kelimeleri ve argo ifadeleri düzenli olarak kayda alır. Sosyal medyada türeyen “selfie”, “tweet”, “ghosting” gibi kelimeler kısa süre içinde sözlük maddesi hâline gelir. Bunun nedeni yalnızca sözlük kurumlarının daha esnek yaklaşımı değil, aynı zamanda İngilizcenin küresel bir lingua franca olarak sürekli yeni bağlamlara uyum sağlamak zorunda olmasıdır. İngilizce’de “slang” başlı başına bir araştırma alanıdır ve “ciddiyetsizlik” değil, dilin dinamizminin göstergesi olarak değerlendirilir.

Türkçedeki durum ise daha katıdır. Sosyal medyadan türeyen kelimeler, TDK’ye girmedikçe “geçici”, “ciddiyetsiz” veya “edebi olmayan” birer kullanım olarak kalır. Günlük yaşamda kullanılan pek çok ifade, kayıt altına alınmadığı için kaybolur. Çağdaş edebiyat, bu kelimeleri kullansa bile, kurumsal olarak tanınmadıkları için “marjinal” veya “gayriresmî” bir ton kazanır.

İngilizce’de sosyal medyadan edebiyata geçen kelimeler, kısa sürede kalıcı bir kültürel araca dönüşebilirken; Türkçede aynı süreçte kelimeler silinir, yok olur. Bu fark, yalnızca dil kurumlarının yaklaşımından değil, aynı zamanda edebiyatın dil anlayışından da kaynaklanır. Türkçe edebiyat, hâlâ “resmî” ve “meşru” kelime haznesiyle özdeşleşmiş durumda.

Sonuç olarak, Türkçe’nin doğal esnekliği ve üretkenliği, kurumsal düzeyde desteklenmediği için eksik bir hafıza üretir. Sosyal medya çağında hızla dolaşıma giren kelimeler, edebiyatın ve sözlüklerin dışında bırakıldıkça, gelecek kuşakların dil hafızasında yer bulamayacaktır. İngilizce’nin deneyimi ise bize şunu gösterir: dilin resmiyet ile gündeliklik arasındaki mesafesi ne kadar daralırsa, dilin kültürel hafızası da o kadar zenginleşir.