Üstad ve Margarita
Özgün Rusça'nın kafa karıştırıcı hikayesi.
Yelena Bulgakova, onun son günlerinde, anılarına “Yatağının yanı başında yere koyduğum mindere oturdum,” diye not eder ve şöyle devam eder: “Bazen bakışlarıyla bir şey istediğini anlatırdı. Ağrı kesici mi, yoksa içecek mi, yoksa içecek bir şeyler mi istediğini anlamak için sorardım. Çoğunlukla istediği bunlar olmazdı. O zaman “seninkini mi istiyorsun?” “Üstat ile Margarita’yı mı?” derdim. Evet, anlamında kafasını sallar ve sadece iki sözcük dökülürdü dudaklarından:
“Yeter ki bilsinler, yeter ki…”
Bir kitaba çok saçmaydı denmesini saçma buluyorum asıl, kitapların anlamını bulmak için okuyorum. Anlaşılması için çaba sarf edilen bu çevirisinde girişte karakter fazlalığından ve Rusların lakap takma özelliğinden, çevirmenin eklediği isim analizi var. Basımı yazılmasından 33 yıl sonra gerçekleşmiş. Yani,
‘Doğru yok edilemez.’
Kitap yarım kalmış ve Bayan Burgakov kitabı tamamlamıştır. Kitabın yazarın tamamladığı halini okumak fikri hala içimi kemiriyor.
Bu tarz yoğun ve olay fazlalığı olan kitapların çevirisi benim için çok önemli, olayların peşinden sürüklenmek için değerli.
Woland adında bir şeytan, muavinleri ile bir takım oyunlar yaparak; aynı dünyadan farklı insanların yolsuzluklarını ve entrikalarını ortaya çıkararak bir nevi iyilik yapar. Bir şeytanın iyilik yapması sizi çelişkiye düşürecektir. İsa’nın varlığına hatta şeytanın varlığına inanmayan iki kişi ile Profesör kılığında bizzat konuşup, birinin ölümünü tahmin eder ve birini şizofreni hastalığına sürükler. Olaylar burada gelişmeye başladı.
Yerlaşaim kentinin valisi Pontius'un idam cezası vermek üzere önüne getirilen İeşua olayı; aslında İsa'nın çarmıha gerilme olayından bahseder ve Vali bu kişiyi idamdan kurtarmak için çabalamış ama şehrin düzenbazları tarafından engellenmiştir. (otoriteye mesaj)
Kitabı okurken bu bölümlerden anlam çıkarmak zor olacaktır. Daha sonraları, aslında Yerlaşaım şehrindeki olayların Usta adındaki bir yazarın özenle yazdığı romanı ve yayınevleri tarafından aykırı olarak düşünülüp reddedildiği için tek bir an düşünmeden yaktığı kitabıdır. ( yazarın kendi hayatından, kitaplarının basılmamasının yasaklanması ile ilgili mesajı)
Tüm bu olaylar koca şehrin her bir yanına, kandırılma ile, dünyanın bir ucuna fırlatılma ile, sihirbazlık ile.. Korku dolu hikayeler olarak yayılmıştır.
Şeytanın, şehrin önde gelen insanlarını bir tiyatro salonunda toplayıp, muavinlerinin sihirbazlık gösterisi ile, gökten para yağdırarak, kadınlara yeni elbiseler, aksesuarlar hediye ederek gözlerini boyamış ve yazar bu bölümde insanlığın paraya, kadınların gösterişe düşkünlüğü ile ilgili de mesajlar vermiştir.
Usta'nın Margarita adındaki güzel ve alımlı aşkı, onun için tüm fedakarlıklara göğüs gerecek hatta şeytan ile işbirliği yapıp, onların büyülü hayatına katılacak kadar seviyordur Usta'yı ve hatta onun romanını.
Şeytan ile katıldığı büyülü gecede şeytanın partisinde ev sahipliği yapmış, tabutlarından çıkıp yürüyerek gelen insanların gerçek hayatta yaptığı hataları, entrikaları ve başka insanların hayatlarını nasıl etkiledikleri ile anıldığını görmüştür.
Kitabın sonuna doğru Şeytanın etkilediği, şizofreni ettiği, delirttiği tüm insanların Usta'nın romanını yani İsa'nın varlığını anlatmaya çalışan (Usta romanı bildikleri ile değil hayal gücü ile yazmıştır) romanın basımını kabul etmeyen, şeytanın varlığına inanmayan insanlar olduğunu göreceksiniz.
Woland, konuştuğu insanın ölüm kaderinin nasıl olacağını bilen, her istediğini yapabilen, yaptıklarını yok edebilen, gerçek anlamda büyülü olayları ortaya çıkarabilen o görkemli şeytan, kavuşmaları imkansız olan Usta ile Margarita'yı birleştirmiş onları yazdığı romanın içine Yerlaşaım'e göndermiş ve mutlulukları için onları ölümden sonraki hayata inandırmıştır.
Kediler ile verilen mesajlar, onların kendileri savunmak için tek aracı olan asık suratları, ve kitaptaki kedi karakteri yazarın kedilere verdiği değeri içime işletti.
Aşkın, fantastiğin, maceranın, verilen mesajların, kedi figürünün, dönemin entrikalarının, insanların yaşantılarının ve üçkağıtların, gösterişe düşkünlüğün tüm bunları bir kitapta toplayan ve yazdıkları ile insanları korkutup bastırılamayan kitapları ile Bulgakov'un değeri bilinmelidir.
Belki de otoriteyi ve inançsızlığı direkt eleştiremediği için bu tür fantastiğe bağlamıştı diye düşünüyorum. Bundan bile korkan bir otorite varken, bu kaleme nasıl saçma denilebilir?