5 Sanatçı 5 Eser

Farklı dönemlerin 5 sanatçısına ait 5 eser incelemesi

Aslen Hollandalı olan soyut ekspresyonist ressam Karel Appel, Maskeli Hayalet (Phantom with Mask) isimli eserinde figürün gözlerini ve dişlerini şeytani bir ifadeye büründürerek izleyici üzerine odaklamıştır. Appel, boyama eylemini özgürleşme ve duyusal bir deneyim olarak gördüğünden renk darbelerini, fırça vuruşlarını meydan okuyucu konularla bir araya getirir. Resim, Kopenhag, Brüksel ve Amsterdam’dan gelen bir grup sanatçı tarafından 1948 yılında kolektif bir şekilde oluşturulan Kobra Hareketi’nin ürünüdür. Kobra sanatçıları, savaş sonrası Avrupa’da eserlere dahi işleyen soyutluluğu cansız ve pasif bularak reddetmişlerdir. Bunun yerine çocuk resimlerinden ve mitolojik karakterlerden esinlenmişlerdir. Appel’ın coşkulu eserleri de bunun bir örneğidir.

İtalyan ressam Michelangelo Merisi da Caravaggio, barok sanat akımının ilk büyük sanatçısıdır. Şüpheci Tomas eserinde resmettiği Aziz Tomas, çarmıha gerilmesinden hemen sonra, Hz. İsa’nın yaralarının gerçek olup olmadığını incelemektedir. Bu kompozisyonun odak noktası İsa ve Üç Havaridir. Diğer Havariler onu izlerken, Aziz Tomas’ın şüpheci tavrı alnındaki kırışıklıklara yansımaktadır ve Tomas parmağını İsa’nın yarasına sokmaktadır. Şok edici gerçeklikte olan bu sahne, sert bir ışık ve gölge ile aydınlatılmıştır. Arka planı bulunmayan eserin sahibi olan Caravaggio, ideali reddeden canlı gerçekçiliğiyle meşhur bir ressamdır. Aziz ve Havari figürlerinde çoğunlukla köylüleri model alır. Hatta Meryem Ana figürlerinin birinde model olarak, Tibet Nehri’nde boğulmuş bir fahişeyi kullandığı bile söylenir. Sanatta tek başına devrim yapmış sayılan Caravaggio, bugün bile eserlerindeki canlılıkla sanat severleri şaşırtır.

Fransız heykeltraş Louise Bourgeois 21. Yüzyıl Amerikan heykel sanatının öncülerindendir. Sanat yaşamına gerçeküstücü resimlerle başlayıp varoluşçu heykel çalışmalarıyla devam etmiştir. Kimi zaman da yapıtlarını feminist eğilimlerle oluşturmuştur. “Buradayım, Burada Kalıyorum” (Here I stand, here I will stay) eseri camdan bir tabut içerisinde, bilekten kesik bir çift insan ayağının işlenmemiş bir mermer blok üzerine sağlamca yerleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu yapıt, doğadaki kaosun yarattığı düzene bir atıftır. Eserde kullanılan mermer, cam ve metal ise insan çabasına dayalı sonsuz bir dünyaya çağrışım yapmaktadır. Bourgeois’nın yapıtları çoğunlukla, uzak ve soyut bir bağlamda insan biçimini anımsatır. Karşıt malzeme ve yüzeylerin oluşturduğu dinamik gerilim, doğal çevre düzenindeki fiziksel varoluşa tepkiler doğurur. 

20. yüzyılda Amerikan sanat camiasında büyük tartışmalara yol açan Jacob Epstein, eserleriyle kimilerini büyülerken kimilerinin ise amansız eleştirilerine ve yergilerine maruz kalmıştır. Doğaya Değin eserinde içine büzülmüş, gergin bir beden ve yukarıdaki bilinmeyen güçlere teslim olmuş bir baş dikkati çeker. Bu eser aynı zamanda ilkel insanın bastırılmış enerjisini de yansıtmaktadır. Ellerin sıkı sıkıya bedene bağlı oluşu ölümü, figürün cenin duruşu ise doğmamış yaşamı anlatır. Bu yapıt gücünü, bilinçli olarak bitirilmemiş olmasından alır. Albatrın yüzeyinde taşçı kalemi ve eğe izleri göze çarpar. Epstein heykellerini, Paris’te Louvre Müzesi’nde gördüğü antik ve primitif heykellerin etkisiyle, özgün bir biçimde geliştirmiştir. Yaşamı boyunca taş oyma ve tunç portre olmak üzere iki teknikle çalışan sanatçının en bilinen tunç yapıtı, Winston Churchill büstüdür.

Kübik akımının önemli temsilcilerden olan Fransız ressam Marie Laurencin, aralarında Pablo Picasso, Georges Braque, Henri Matisse, Juan Gris ve Robert Delaunay gibi sanatçıların bulunduğu sosyal bir çevrede yaşamıştır. Dansçılar adlı büyüleyici eserinde, sahnede şeffaf kostümler içerisinde prova yapan beş güzel dansçı yer almaktadır. Pastel tonların kullanımı neredeyse Laurencin’in yapıtlarının tipik bir özelliği gibidir. Resimlerinde bütünüyle güzel kızlardan oluşan ilginç bir dünyayı anlatır sanatçı. Neşeli ve süslemeci bir üslupla 1920’lerin sanatsal atmosferini yansıtır. Laurencin, döneminin baskıcı sanat akımlarına karşı durmuş ve tıpkı bu eserindeki gibi herhangi bir alt metin olmadan kişisel üslubunu korumuştur.