Acıklı Bir Hikâye: Ümit Yaşar'ın Galata Kulesi Şiiri
Galata Kulesi şiiri ve Ümit Yaşar'ın hüzünlü hikayesi.
Aşkın ve acının şairi Ümit Yaşar Oğuzcan. Adı ''Ümit'' de olsa umutsuzlukla, ölümle, acıyla doludur şiirleri. Bir adam düşünün ki hayatı boyunca yirmi dört kez intihar etmiş. Çocukluğundan beri melankoli onun hayatının hep bir parçasıydı ki o melankoli onun hayatından çok önemli bir parçayı da aldı sonrasında. Peki, kim bu adam? Neler yaşadı ki yirmi dört kez ölümün eşiğine geldi?
22 Ağustos 1926 yılında Tarsus'ta dünyaya geldi Ümit Yaşar Oğuzcan. Küçüklüğünden beri şiirle iç içeydi. Annesi, Faruk Nafiz Çamlıbel'i çok severdi. Dergilerden alınma bir fotoğrafı duvarda asılıydı. Babasının deyimiyle ''evimizin ikinci adamı''ydı Çamlıbel.
Küçüklüğünden beri sıkıntılar onun yakasını hiç bırakmamıştı. Kendisi yaşadığı sıkıntılardan şu şekilde bahseder:
"İlk çocukluk yıllarımdan bu yana çeşitli kazalar, hastalıklar, ameliyatlar geçirdim. Üç yaşımda ayağım kırıldı, dört yaşımda mangala oturdum, beş yaşımda 20 basamak merdivenden düştüm, yedi yaşımda başıma sandık kapağı düştü, bu arada fazla ateşli olarak geçirdiğim kızamık sonucu kekeme kaldım (o günden beri ateşliyimdir). 14 yaşımda apandisit, 19 yaşımda böbrek (tek böbrekliyim), 30 yaşımda bademcik ameliyatları geçirdim. 22 yaşımda evlendim. Düşme, boğulma, otomobil kazası nev'inden geçirdiğim ufak tefek tehlikelerden sonra 3 kere de canımdan bezdim. İntihara teşebbüs ettiğimi sanırım aranızda bilmeyen yoktur. Bunların sebebi sizi, bu husustaki merakınız da beni alakadar etmez tabii." (Oğuzcan 1967: 9)
Gerçekten de çocukluğundan beri başından birçok felaket geçmiştir fakat dediği gibi üç kez değil, yirmi dört kez intihara teşebbüs etmiştir. Çocukluğundan beri bu yaşananlar onun ruhunda derin yaralar açmıştır. O da melankoliye bürünmüştür. Öyle ki ailesi bu yaşadıklarından dolayı onun üzerine titrer. Hatta babası bu intihar girişimlerinin üzerine şu satırları yazar:
“Bak dünya ne güzel, bu sitem niye,
Ettim ben adımı sana hediye.
Mutluyum ey oğul babanım diye,
Çarptırma hicvinle cezaya beni.”
Yaptığı evlilikten iki çocuğu dünyaya gelir. Vedat ve Lütfü. Ne yazık ki onu bu melankolik havadan çıkaramaz hiçbir şey. Vedat, babasının bu buhranlı hallerine dayanamaz. Ümit Yaşar'ın büyük oğlu, ''ilk ve en önemli eserim'' dediği Vedat, bir gün Galata Kulesi'ne çıkar ve intihar eder. Elinde de bir not vardır: “Baba öyle intihar edilmez, böyle edilir.” Bu intihar onu derinden etkiler ve oğlunun ölümü üzerine duygularını şu satırlarla ifade eder.
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam benim oğlumdu...
Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gözleri
İçi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir adam düştü Galata Kulesi’nden
Bu adam benim oğlumdu
“Açarken ufkunda güller alevden”
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesi’nde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusu buydu
Bir adam düştü Galata Kulesi’nden
Bu adam benim oğlumdu
Küçüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
“Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni”
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesi’nden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
“Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat”...
- Ümit Yaşar Oğuzcan (Galata Kulesi şiiri)
Çocukluğundan birçok sınavdan geçen Ümit Yaşar'ın en büyük sınavı buydu belki de. Nice acılar çekti, nice kayıplar verdi ama bu verdiği büyük kayıp, ruhundaki en büyük yaraydı. Kayıpların en büyüğü: Evlat kaybı... Ve bir gün o da gitti en sonunda bu dünyadan, geriye sadece ruhunun izleri kaldı.