Alice: Madness Returns
Ben Alice’im. Geçmişimin yükleri beni asla durduramayacak.
"Alice: Madness Returns," 2011 yılında Electronic Arts tarafından yayınlanan bir aksiyon-macera oyunudur. Bu oyun, 1860'larda geçen ve Lewis Carroll'ın "Alice Harikalar Diyarında" adlı eserine karanlık bir bakış açısı getiren bir devam oyunudur.
Oyun, Alice Liddell'in akıl hastanesinde geçirdiği süreyi ve Harikalar Diyarında karşılaştığı dehşet verici değişimleri anlatır. Alice, ailesinin trajik bir şekilde ölmesinin ardından zihinsel bir çöküş yaşar ve Harikalar Diyarında yaşanan çarpıklıklar ve kötülüklerle yüzleşmek zorunda kalır. Oyun, Alice’in hem gerçek dünyadaki hem de fantastik dünyadaki karşılaştığı tehlikeleri ve bulmacaları çözmesini konu alır.
Oyun karanlık ve gotik atmosferi ile dikkat çekiyor. Bilinen Alice'in tam tersi görüntüsü ve karakteri ile ikonik bir izlemin bırakıyor. Şimdilerde eski denebilecek bir oyun olmasına rağmen görselleri, sahneleri, dövüşleri ve müzikleri ile insanı etkisi altına almayı başarıyor.
Alice, geçmişinin izlerini takip etmek ve kendi içsel karanlığıyla yüzleşmek için düşsel bir dünyaya geri döner. Bu dünyada, çarpık karakterler ve grotesk yaratıklarla karşılaşarak, hem geçmişle hesaplaşır hem de zihnindeki karanlıklarla savaşır.
Alice'in yolculuğu, hem kendi kimliğini bulma çabası hem de travmalarından kurtulma arayışıdır. Oyun, görsel olarak etkileyici tasarımı ve derin psikolojik temalarıyla dikkat çekerken, aynı zamanda oyuncuya Alice'in karmaşık psikolojik durumunu hissettirmeyi amaçlar.
Oyun, Alice’in hissettiği çaresizliği ve çıkmazı bizlere de hissettiriyor. Her bölüm, başka bir kafa karışıklığı getiriyor ve devam ettikçe sorularımız da artmaya başlıyor. Geçmişe dair anılara kavuştukça bir çıkmaz sokağa giriyoruz. Aynı zamanda, neyin doğru neyin yanlış olduğunu unutturuyor. Hangi dünyanın gerçek olduğunu anlayamıyoruz.
Alice karakteri, kendi karanlığını izleyen ve oynayan herkese geçirmeyi başarıyor. Görsellik, yeri gelince güzel ve zarif görünürken, başka bir sahnede irite edici ve gerici bir hale bürünüyor. Alice’in zihninde gezinmek, bize yeni teoriler sunuyor.
Özellikle gerçek dünyaya döndüğümüz sahnelerde, hayal dünyasından farklı olarak ortam daha gri, soluk ve sıradan. Ancak bu ortamdaki atmosfer, bizlere tam olarak gerçek diyebileceğimiz bir dünya hissi vermiyor; çünkü görüntü ve karakterler, gerçek olamayacak kadar huzursuz edici. Oyun, iki dünyada da bizleri tam olarak güvende hissettirmiyor.
Gerçek dünyada, Alice hayal dünyasındakinin tam tersi bir şekilde karşımıza çıkıyor. Sert mizacı ve doğallığı dışında, hayal dünyasında sahip olduğu güçlerin hiçbirisi yok. Oyun, bizim kafamızı karıştırırken aynı zamanda sanki Alice’i, güçleri olmadan sadece kişiliğiyle tanımamızı istiyor gibi. Diğer yandan, böyle güçlü ve birçok karakter tarafından korkulan birinin tamamen güçsüz olduğunu görmek, bizlere ağır bir duygu yaşatıyor.
Devam ettikçe, en rahatsız edici sahnelerden biri olan hastane sahnesi geliyor. Gerçek dünyada, doktoru tarafından dengesiz davrandığı için bir akıl hastanesine yatırılıyor. Buradan çıkmaya çalışmak ise tüm sahnelerden daha rahatsız edici.
Benim için, oyunun en rahatsız edici ve hastalıklı denebilecek tiplemesi olan kedi, görüntüsü ve tavırlarıyla mükemmel bir tekinsizlik algısı yaratıyor.
Oyunda ilerledikçe, değişen kıyafetler ve gücü artırılan silahlarla alışık olduğumuz Alice algısını yıkmaya devam ediyor. Silahlar, ayrıntılı düşünülmüş ve gotik görselliğe uygun şekilde hazırlanmıştır. Karakterlerin her biri, farklı, uçuk, karanlık ve gerici özellikleriyle bizlere başka bir dünya sunuyor.
Oyun içinde yer verilen mini oyunlar ve değişen çizimleriyle yeni bir bölüm açılıyor. Oyundaki her şey, bilinen Alice algısına karşı bir şekilde ilerlerken, Alice karakterinin bilinenin aksine iyi, kibar ve düşünceli olmadığını, kendi çıkarlarını daha fazla gözettiğini görüyoruz. Oyunda bulunan ulti modunda ise Alice’in korkutucu öfkesi çok güzel bir şekilde gösterilmiş.
Sahneler değiştikçe, kıyafetler de bu duruma uyum sağlıyor. Oyun, bizi hem geçmişte hem gelecekte hem de hayal ile gerçeklikte tutuyor.
Savaş sahnelerinde, düşmana kitlendiğimiz sırada sinematik bir ekran açılıyor. Bu görselliği artırsa da, bazı oyuncular tarafından dezavantajlı bulunuyor; çünkü kitlenen ekran nedeniyle birden fazla düşman sayısında, gelen düşmanların hepsi görülemediği için daha fazla darbe ve hasar alınıyor. Oyunda yapılan derin ve felsefi diyologlar ile de daha çok sorgulamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. İkonik hale gelen ve birçok fanart çizimi yapılan bu karakter, bizlere derin ve ürkütücü bir yeni gerçeklik sunmayı başarıyor.
"Bir zamanlar, hayallerimde kaybolduğum bir dünya vardı. Ama o dünya artık karanlık ve korkutucu bir hal aldı. Her köşesinde geçmişimin gölgeleri dolaşıyor, her ses benim içimdeki sessiz çığlıkları yankılıyor.
Artık sadece bir çiçek gibi açılmayı istemiyorum; karanlığın içinde büyümek, kendi gücümü bulmak istiyorum. Düşmanlarım, beni zayıf ve çaresiz görmek istiyor ama ben onlara teslim olmayacağım. Kendi dünyamı yeniden inşa edeceğim, ve bu sefer yalnızca kendim için savaşacağım.
Ben Alice’im. Geçmişimin yükleri beni asla durduramayacak. Çünkü bu karanlık, benim gerçeğim. Ve bu gerçeği kabul ederek, kendi ışığımı bulacağım."