Anatomy of a Fall

Yalnızca davayla değil davanın ötesiyle de ilgilenen film, Bir Düşüşün Anatomisi.


76. Cannes Film Festivali’nin Altın Palmiyeli filmi Anatomy of a Fall, başrollerinde Sandra Hüller, Milo Machado Graner ve Swann Arlaud’nun yer aldığı, Justine Triet tarafından yönetilen bir hukuk draması. Jane Campion ve Julia Ducournau’dan sonra Altın Palmiye’nin sahibi üçüncü kadın yönetmen olan Triet, seyirciyi sakin bir gerilim eşliğinde gerçeğin ne olduğuna dair bir gizemle baş başa bırakıyor.

Samuel’in pencereden düşüşünün intihar veya kaza mı yoksa eşi Sandra tarafından işlenen bir cinayet mi olduğu, olayın tek “görgü tanığı” olan görme engelli çocukları Daniel’in işitme duyusuna kaldığı filmde hem Sandra hem Daniel’in mahkeme sürecindeki sarsıntılı yolculuğunu, bu ölümle beraber gelen geçmiş ve bugünün psikolojik çatışmalarını anlatıyor. 

Bir ölümün ardından yapılan soruşturma ve mahkeme sürecini aktarmasına rağmen film boyunca “Katil kim?” sorusu epey geride kalıyor. Failin bulunmasının ötesinde, mahkeme süresince Sandra ve Samuel’in ilişkisini, oğullarının geçirdiği kaza sonrasında tüm hayatlarının değişmesini ve evliliklerinin de aslında psikolojik bir savaşa dönüşmesini konu alan filmi aslında bir yapboz gibi görmek son derece mümkün. Sürekli açık uçlu bırakılan, izleyicinin sürekli filmin içinde kalmasını ve yeniden izlediğimiz olaylarla karakterlerin perspektiflerine girmemizi isteyen yönetmen, yapımının adından de anlayacağımız üzere sadece bir “düşüşün” değil aynı zamanda bir ailenin, bir ilişkinin de anatomisini çıkarıyor. 

Sandra Hüller ilk sahneden son sahneye kadar çok donuk ve aynı çizgide bir sakinlikle tüm süreci yaşıyor. İzleyici, Sandra’yı bu tek düzelikte ne suçlayabiliyor ne de aklayabiliyor. Dolayısıyla filmin kurgusu ve akışı için Sandra’nın kendini kaybetmeyen hâli ama kendinden eminliği oldukça etkili. Evde kalıp oğluna bakmayı seçen bir baba olan Samuel ve toplumun kendisinden beklentilerini geri plana koyarak anne olduktan sonra kariyerini bir kenara atmayan Sandra arasındaki gerilime mahkeme salonundaki geriye dönüş sahneleriyle şahit oluyoruz. Bu anlamda başarılı bir yazar olarak hayatına devam eden bir kadına yöneltilen suçun, onun toplumsal rollere uygun bir “sadık eş” ve “cefakâr anne” olması ihtimalinde de aynı mı olacağı meselesiyle karşılaşıyoruz. Başka bir deyişle, Sandra ailesi için saçlarını süpürge eden bir kadın olsaydı onu cinayetle suçlamak daha mı zor olacaktı, diye soruyor Triet seyirciye.

Filmlerde genellikle karakterlerin yaşadıklarını izlemeye alışkınız. Ama bu filmde yaşananları değil, yaşanıp bitmiş olanların analizini izliyoruz. Gündelik hayatımızdaki küçücük ayrıntıların hukuk karşısında büyümesi ve dönüşmesi, aslında belki de bağlantısız olayların nasıl gerçekle bağlantılandırılarak önümüze sunulduğunu gösteriyor. Son yıllarda izlediğim en başarılı filmlerden biri olan Anatomy of a Fall, bize kesinlikle izlenip üzerine konuşulacak konular sunuyor.