Antik Medeniyetin Kalıntıları: Mayalılar ve Yaşam Tarzları
Antik medeniyetten geri kalanlar: ritüeller, inançlar, insan ve hayvan kalıntıları yaşam tarzları ve daha nicesi.
Meksika’da keşfedilen Mayalı obrukları, çökme kireç tabakalarının oluşturduğu doğal çukurlardır. Bu obruklar yalnıza jeolojik harikalar olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda antik zamanın gizemli güzelliklerine de kapı açıyorlar. Bu yeraltı mağaralarından Yucatán Yarımadası’nda 7000’den fazla sayıda vardır ve Mayalılar için hayati öneme sahiptirler. Çünkü onlara tatlı su kaynakları sunuyordu. Bugün ise tatlı su kaynakları olmalarının yanı sıra değerleri eserlerden antik insan kalıntılarına kadar birçok önemli arkeolojik kefişler sunmaya devam ediyor.
Peki Mayalıların önemi nedir? Yucatán Yarımadası'ndaki obruklar, hem hayati su kaynakları hem de antik Maya uygarlığı için kutsal alanlar olarak büyük jeolojik ve kültürel öneme sahiptir. Jeolojik olarak, bu çukurlar kireçtaşı tabakasının erozyonu yoluyla oluşmuş ve geniş bir yer altı su sistemi ağı yaratmıştır. Bu benzersiz karstik peyzaj, yüzeydeki nehirlerin ve göllerin eksik olduğu bir bölgede güvenilir bir tatlı su kaynağı sağlamıştır. Kültürel olarak, obruklar Xibalba'ya, Maya yer altı dünyasına açılan kapılar olarak kutsal kabul edilmiştir. Xibalba Maya mitolojisindeki yer altı dünyasıdır. Bir diğer ismi ile onların ahiret yurdudur. Türkçe’ye ise “Korkunun Yeri”” olarak çevirilir. Maya kozmolojisinde önemli bir rol oynamışlardır:
- Buradaki obrukalrın bir türk cin veya rh olduğuna inanılan aluxes olarak adlandırılan, goblin benzeri mitolojik varlıklar tarafından korunduğuna inanılırdı.
- Yağmur tanrısı Chac'ın bu suların derinliklerinde yaşadığı düşünülüyordu.
- Obruklarda kurbanlar da dahil olmak üzere kutsal ritüeller ve sunaklar gerçekleştirilirdi.
- Maya yerleşimlerinin düzeni genellikle bu hayati su kaynaklarının etrafında şekillenmiş ve kentsel planlama ile ticaret yollarını etkilemiştir.
Peki o dönemlerden günümüze kadar ulaşmış antik kalıntılar nelerdir? Obruklarda yapılan arkeolojik kazılar, antik Maya kültürü ve Yucatán Yarımadası'ndaki tarih öncesi yaşam hakkında değerli bilgiler sunan dikkate değer keşifler ortaya çıkarmıştır. Bunlardan en çok dikkat çekeni tabiki de insan kalıntılarıdır. 12,000 yıl öncesine tarihlenen iskeletler bulunmuş ve bunlar arasında Hoyo Negro'daki ünlü "Naia" iskeleti, Amerika'da bulunan en tam erken insan kalıntılarından biridir. Ve tabiki hayvan fosilleri de bulunmuştur. Obruklar, buzul çağında bölgedeki yok olmuş megafauna türlerinin kemiklerini korumuştur; bunlar arasında dev slothlar, gomphotheres (fil benzeri yaratıklar), sabertooth kedileri ve tapirler bulunmaktadır. Obruklarda Maya eserlerine de rastlanılmıştır. Chichen Itza gibi kutsal obruklarda Mayalar için en değerli malzeme olan yeşil taş (jade) nesneleri, Costa Rica ve Panama'dan gelen figürler, çanlar ve diskler gibi altın ve bakır eşyalar, seramikler ve tütsüler, su tarafından korunmuş ahşap nesneler bulunmuştur.
O dönemlerde çok sık yapıldığı düşünüen ritüellerin de kanıtlarına ulaşılmıştır. Birçok eser, obruğa atılmadan önce kasıtlı olarak hasar görmüş olup, nesnelerin tanrılara sunulmak üzere "öldürüldüğünü" göstermektedir. Bu keşifler, tarih öncesi insan yerleşimi ve bölgedeki Maya uygarlığı hakkındaki anlayışımızı yeniden şekillendirmeye devam etmektedir.
Yucatán Yarımadası'ndaki obruklar, dünyanın en etkileyici yer altı ağlarından birini oluşturan geniş bir su altı mağara sisteminin parçasıdır. Sac Actun sistemi, 226'dan fazla obruk ile bağlantılı olup 368.6 km'den fazla uzanan dünyanın en büyük su altı mağarasıdır. Mağara sisteminin ortalama derinliği 21 metredir ve maksimum derinlik ise 119 metredir. Mağaralar esasen kireçtaşı erozyonu nedeniyle oluşmuş olup yüzyıllar boyunca deniz seviyesi değişimlerinden etkilenmiştir. Bu eşsiz jeolojik oluşumlar arasında her 1000 yılda yaklaşık 1 cm büyüyen sarkıtlar ve dikitler, tatlı su ile tuzlu su katmanlarının buluştuğu haloklinler bulunmaktadır.
Mağara sistemleri; kör mağara balıkları, karanlık ortama adapte olmuş kabuklular ve mineral açısından zengin sularda yaşayan nadir bakteriler gibi çeşitli ekosistemlere ev sahipliği yapmaktadır. Birçok mağara, benzersiz su altı ortamı tarafından korunmuş arkeolojik ve paleontolojik hazineler içermektedir. Mağara sisteminin birbirine bağlı doğası nedeniyle bir alandaki çevresel değişiklikler tüm ağı etkileyebilir.
Bu su altı mağara sistemleri hala mağara dalgıçları ve araştırmacılar tarafından keşfedilmekte ve haritalanmaktadır. Bu da bölgenin jeolojisi, hidrojisi ve antik tarihi hakkında yeni bilgiler ortaya çıkarmaktadır.