Kumların Kadını: Asyalı Kafka Kōbō Abe

Kumların Kadını

Japon Edebiyatından söz ediliyorsa bunun Kobo Abe'siz olacağını düşünmüyorum. Asya'nın Kafkası olarak da görülen Abe, modern bireyin iç dünyasını, karmaşık duygularını ve var oluş problemlerini ustaca yazar. Kumların Kadını da tam olarak bu özellikleri yansıtan eseridir.

Kumların Kadını, Jumpei Niki isimli bir memurun bir gün evden böcek toplamak için çıkıp bir köye gitmesiyle başlar. Kahraman gittiği köydeki kum, hiç beklenmeyecek şekilde eserdeki kahramanlardan biri olur. Köylülerle karşılaşan Niki, geceyi onların ısrarlarıyla köyde geçirir. Bir kadının evinde dinlenen kahraman, sonrasında bir daha da o evden ve kumlardan kaçamaz.

Her gün evin önündeki kumu kazıyarak geçiren Niki'yle bizler onun aslında var oluş çabasını bulmaya çalışmasının mesajını alırız, tıpkı Franz Kafka Dönüşüm'de Samsa'nın yaşadığı kimlik bunalımı ve yalnızlığı aldığımız gibi. Dönüşüm de bizlere modern dönemde insanların yaşadığı özellikle içsel buhranı sunmaktadır. Ve bu iki kitabı okudukça insanın aklına şu sorular gelmektedir: Hayatının anlamı nedir? Değeri nedir? Özgürlük dediği şey nedir ve ona sahip midir veya sahip olabilecek midir? Neden var olmuştur? Niki'nin zihnini dolduran bu gibi sorgulamalar onu psikolojik olarak daha çok tutsak etmeye, bu da eserde onun daha çok kumla cebelleşmesine neden olmaktadır.

Aynı şekilde insanın doğaya karşı nasıl güçsüz olduğunu, onunla inatlaşarak yaşayamayacağını da gösteriyor eser. İnsan doğayı bastırmak için elinden geleni yapsa da onu yenemez. Kum yani doğayla mücadele etmeye çalışan insan, bu tehlikenin üstesinden onunla zıtlaşarak kalkamaz; kalkamıyor da zaten. Ana karakterimiz de başta doğaya karşı koymaya çalışsa da onun düzenine göre kendini dönüştürür çünkü onun ne doğadan ne de o an için toplumdan kaçma imkanı vardır. 

Köylüler, Niki evden kaçmaya çalıştıkça onu hep orada tutacak baskıyı gösterirler. Burada köylülerin yaşamak için birlik olmaları gerekmektedir. Bireysel bir özgürlük onlar için söz konusu değildir. Toplum ve bu noktada hayat beraber olurlarsa onlar için işlenen ve devam eden bir unsur haline gelmektedir. Bu sebepten bireysel olarak düşünen Niki toplumdan kaçamaz ve zorla onlara dahil edilir. 

Kesinlikle okunması gerekenler listesinde olması gerektiğini düşündüğüm bu eserin bir de filmi bulunmakta. Eser kadar filmde de kimlik bunalımının, yalnızlığının, doğa-kültür çatışmasınının, toplumdaki kadın ve cinselliğin, bireysel özgürlüklerin iyi yansıtıldığını düşünüyorum. Bu sebepten Hiroshi Teshigahara tarafından yönetilen bu 1964 yapımı filmi de izlemenizi öneririm.