Bak Pervanelere Döndüm

Âşık ve sevgilinin divan şiirindeki hâllerinden biri: şem ü pervane hikâyesi.

Divan edebiyatının mesnevilerinde en çok kullanılan motiflerinden biridir şem ve pervane hikayesi, yani mumun ve onun etrafında dönen böceğin hikayesi. Her mesnevide karşımıza farklı hikayelerle çıkar. Şairlere ilham olan pervanenin her seferinde şeme yaklaşması ve ona kavuşma isteğiyle kendini ateşe atmasıdır. Aşığın kendisini sevgilinin aşkıyla yakıp kavurması gibi. 

Kimisinde şem bir mumdur, kimisinde bir Çin prensesi, kimisinde Allah, kimisinde güneş gibi parlak yüzlü sevgili. Pervane bazılarında mumun etrafında uçup duran bir böcektir, bazılarında kendini mumun ateşine atan mürittir, bazen Rum prensi, bazen de sevgilinin aşkından yataklara düşmüş aşık. Bu hikayeler etrafında şem ve pervane ikilisinin ifade etmeye çalıştığı anlam değişiklik gösterir. İlahi aşkı da dünyevi aşkı da temsil eden bir ikili olabilirler divan şairlerinin elinde. 

Şem ve pervane özellikle tasavvufi olarak ele alındığında ilahi aşkı anlatmaya çalışır okuyanlarına. Bu hikayede alegorik olarak şem ilahi aşkın öznesi olan Allah'ı temsil eder. Uzaktan bakıldığında önce ışığı vaat eder, sonra sıcaklığı ve en son olarak da yanıp kavrulmayı. Mürit de Allah'ın etrafında dönen pervanedir. Pervanenin mumun ışığıyla aydınlanması, sıcaklığında ısınması, dayanamayıp kendini muma ulaşma sevdasıyla ateşe atması süreçlerinden geçer mürit de. Bu tasavvuftaki fenafillah anlayışını sembolleştirir. Fenafillah, kelime anlamı olarak "ölmeden önce ölmüş gibi olmak" demektir. Kelime tasavvufi olarak bir müridin Allah inancında erimesi, yok olması, ona karışması anlamlarına gelir. Pervane kendisini ateşe attığında ancak mumu gerçekten idrak edebilir, ışığın ve sıcaklığın yakıcılığından geldiğini anlar. Mürit de kendisini Allah aşkıyla eritip yakarak fenafillaha ulaşır ve ilahi nurun sırrına erebilir. 

Beşeri aşk motifi olarak şem ve pervane aşık ve sevgiliyi temsil eder. Divan şiirinin büyük bir bölümünü oluşturan “sevgili", neredeyse tüm şiirlerin kendisine yazıldığı öznedir. Sevgilinin şiirlerde tekrar eden belli başlı özellikleri vardır. Sevgili tek ve bir taneciktir mesela, aşıkları ise çoktur. Mum da tek olabilir, ve tek olsa bile başına bir sürü pervane üşüşür. Sevgili Güneş gibi ışık saçar, aşkıyla aşığı ısıtır. Aşık sevgilinin yörüngesindedir her zaman, ondan bir gülüş ya da bir bakış umar. Mumun etrafına ışık ve ısı saçması da sevgilinin bu yönüne benzetilir. Pervane de her seferinde biraz daha muma yaklaşarak onun etrafında döner. Aşık sevgilinin aşkıyla içten içe yanıp tutuşur. Pervane de şeme kendini atar, yanıp tutuşarak vuslata ermiş olur. Böylece pervane biricik şemine, aşık da biricik sevgilisine kavuşur yanmak pahasına da olsa.


“Pervane olmak” deyimi de buradan geliyor. Birinin çevresinde dönüp durmayı, yanından ayrılmamayı ifade ediyor. Hepimizin severek dinlediği “Bana Ellerini Ver” adlı şarkıdaki “Bak pervanelere döndüm, seni görünce.” dizesinin pervanesi de işte bu mumun etrafında dönüp duran pervane.