Barbie ve hislerimden kısa bir kesit

Yüzümüzün ya da vücudumuzun güzel bulunmasıyla yüceltildiğimiz sığ toplumun getirilerine eleştiri...

Küçük bir kız çocuğu oluşumuzdan başlayarak kızların değerinin açıklanamaz bir şekilde dış görünüşe bağlanmasından hoşlanmıyorum. İçten ve ışıltılı bir gülümsemenin gözden kaçması fakat yüzünde kusur adı verilen her şeyin kendine bir yük olup kendini onlar üzerinden çirkin olarak tanımlamaktan hoşlanmıyorum. Kadın vücudunun objeleştirilmesi, kadınları aşağılayan dilden hoşlanmıyorum. Ataerkilliğin kadınları gölgeleyen bir karanlık oluşundan ve mükemmelliğe aç bu dünyada sanki bir kadın olunca konuşurken daha yüksek seste konuşman gerekiyormuş gibi hissetmekten hoşlanmıyorum. Kendinde değiştirmek istediğin bir şey olması sorun değil fakat bunun nedeni senin isteğin değil, toplumun dikte etmesi ise kendini kandırmaktan vazgeçebilir misin? Senin acıyı görmüyor olman var olmadığı anlamına gelmez. Ve canını yakan hiçbir değişiklik yapmak zorunda değilsin. Bu film tam olarak bunları düşündürdü bana…Kendini görülmüş ve anlaşılmış hissetmek o kadar kıymetli geliyor ki. Akıl ermeyen güzellik standartları ve beden imajına bir eleştiri bu film. Ataerkil düzende kadın olmanın zorluğu, insan olabilmenin tadına duygularla varmanın bir göstergesi… Ortak dertler paylaşan ve kabul görmek zorunda olduğunu düşünüp belirli kalıplara sokulmak zorunda olan kadınlara özel bence bu film. Ya da her şeye rağmen kendi olma cesaretine sahip insanlara armağan… Yüzümüzün ya da vücudumuzun güzel bulunmasıyla yüceltildiğimiz sığ toplumun getirilerini kabul etmek yerine bununla yüzleşmek zorunda olduğumuzu belirten bir yapıt, yalnız olmadığımızı haykırırken bize sıkıca sarılan bir ortam.

Birçok insanı ağlattığı gibi -en azından sosyal medya yorumlarından gördüğüm kadarıyla- benim de gözlerimi dolduran ve arkadaşımın “sanki sen söylüyormuşsun gibi hissetim” dediği filmdeki monologu sizinle paylaşmak istiyorum

 NOT: MATTEL'İN BARBIE İLE OLUŞTURDUĞU GÜZELLİK ALGISI VE ŞİRKET ÇIKARLARINI BİR KENARA BIRAKIP SADECE FİLM HAKKINDAKİ HİSLERİMDİR BU YAZI.

America Ferrera Monolog:

Kadın olmak tam anlamıyla imkansız. Çok güzel ve çok zekisin ve yeterince iyi olmadığını düşünmen beni öldürüyor, sanki her zaman olağanüstü olmamız gerekiyor ama bir şekilde hep yanlış yapıyoruz. Zayıf olmalısın ama çok zayıf olmamalısın ve asla zayıf olmak istediğini söyleyemezsin. Sağlıklı olmak istediğini söylemelisin ama aynı zamanda zayıf da olmalısın. Paran olmalı ama para isteyemezsin çünkü bu iğrenç. Patron olmalısın ama kaba olamazsın. Yönetmelisin ama diğer insanların fikirlerini ezemezsin. . Anne olmayı seviyor olman gerekiyor fakat her zaman çocuklarından bahsedemezsin. Bir kariyer kadını olmalısın ama aynı zamanda her zaman diğer insanları da kollamalısın. Erkeklerin kötü davranışlarının hesabını vermek zorundasın ki bu delilik ama bunu söylersen şikayet etmekle suçlanırsın. Erkekler için güzel kalman gerek ama onları çok fazla cezbedecek veya diğer kadınları tehdit edecek kadar güzel olamazsın çünkü kız kardeşliğin bir parçası da olmalısın. Her zaman öne çıkmalısın ve her zaman minnettar olmalısın. Ama sistemin hileli olduğunu asla unutmamalısın, bu yüzden bunu kabul etmenin bir yolunu bulmalı ve öyle minnettar olmalısın. Asla üstesinden gelmemelisin, asla kaba olmamalısın, asla gösteriş yapmamalısın, asla bencil olmamalısın, asla düşmemelisin, asla başarısız olmamalısın, asla korku göstermemelisin, asla çizginin dışına çıkmamalısın. Bu çok zor, çok çelişkili ve kimse sana madalya vermiyor ya da teşekkür etmiyor. Aslında sadece her şeyi yanlış yapmakla kalmıyorsun, aynı zamanda her şey senin hatan. Kendimin ve diğer her kadının insanların bizi sevmesi için çabalamasından bıktım.


Podcaste bu linkten ulaşabilirsiniz: https://open.spotify.com/episode/6EM0qRErh3AErklWONQXY6?si=66ce7688dc52400a