Biz Çok mu Çok Özel İnsanlarız?
Modern anlatının dışına çıkan insan tasvirleri.
Her gün uyanıyor ve hemen ayılıp kendimize gelmek için sosyal medyaya bakıyoruz. Araba markasını gözümüze sokan Rolex’li direksiyon fotoğrafları, aynı müziğe aynı dansı eden yüzlerce birey ve tutmayan yemek tariflerinin arasında birçok haberle karşılaşıyoruz. Her şeyden ama her şeyden haberdar olabiliyoruz. Artık bize normal gelse de bir ekrandan Esad’ın, diğer bir ekrandan ise Brooklyn sokaklarını arşınlayan bir evsizin düşüşüne tanık olabiliyoruz. Her an dopdolu ve özel hissettiriyor. Dünyada ne kadar çok şey oluyor değil mi? Her yer kavga gürültü; tacizler, şantajlar, darbeler, suikastlar, kazalar, soykırımlar, savaşlar ve nicesi... Hepsinden haberdarız. Öyle ya da böyle bilgi sahibiyiz. Gerçekten de çağımız, patlamaya hazır bir bomba gibi hissettiriyor. Bu kadar karmaşanın arasında kalmış olan biz- normal insanlar- ne kadar da farklıyız değil mi? Geçmiş dönemlere nazaran; yaşadığımız çağ çok özel ve biricik, öyle değil mi?
Psikolojide Mevcut Yanlılığı (Availability Bias) adlı bir kavram vardır ve insan zihninin bilgi işleme sürecinde sıkça karşılaştığı veya kolayca hatırlayabildiği bilgilere öncelik vermesi ve bu bilgileri genelleştirerek fikirler edinip kararlar alması anlamına gelir. Bilhassa sosyal medyanın, bilgiye erişimi muazzam ölçülerde kolaylaştırması ile Mevcut Yanlılığı da gittikçe belirgin hale gelmiştir. Sosyal medyada faaliyet gösteren siyasi veya reklam amaçlı içerik üreten hesaplar da bu durumu rahatlıkla kullanabilmektedir. Örneğin bazı, sözüm ona, kanaat önderleri ve ajanslara bağlı haber kanalları, eski yeni eldeki tüm “sokak hayvanı saldırısı” haberlerini bir araya getirerek uzun süre gündemde tuttu. Bu durum, sokak hayvanlarının ülkenin her yerinde büyük bir sorun olduğu algısını oluşturdu. Bu algı ise asıl gündemin değişmesi ve bazı siyasi, olduğunu düşündüğüm, odakların fayda sağlaması için kullanıldı. Ayrıca sokak hayvanlarına yönelik işkence ve toplu katliamların artmasına zemin hazırladı. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere Mevcut Yanlılığı, algıları yönlendirme ve toplumsal davranışları etkilemek için bir araç olarak kullanılabilmektedir.
Bahsetmek istediğim bir diğer kavram ise psikoloji ve tarih alanlarında kullanılan; geçmişi bugünün değerleri, normları ve bilgi birikimiyle değerlendirme eğilimi anlamına gelen Presentism’dir. Geçmişte yaşanan olayların bağlamından koparılarak bugünün ahlaki, kültürel ve sosyal standartları ile yargılanması, Presentism’in en yaygın tezahürüdür. Bu eğilim, bireylerin tarihe ve toplumsal olaylara bakış açısını daraltarak neden sonuç ilişkilerini anlamalarını zorlaştırır. Sosyal medya da Presentism’i güçlendiren etmenlerden biridir. Nitekim; anlık bilgi akışıyla bireylerin, sosyal medyayı mutlak bilgi kaynağı olarak kullanıp geçmişi yüzeysel ve bugünün bakış açısıyla yorumlamalarına neden olur. Çünkü aynı anda aynı şeyi aralarında, yine sözüm ona, kanaat önderlerinin de olduğu bir kitle dillendirmektedir. Çoğunluğa uyma iç güdüsüyle bireyler, karşılaştıkları fikirleri sorgulamaksızın kabul etme eğilimindedir. Böylelikle Mevcut Yanlılığı, insanların anlık bilgi akşının yarattığı yanılsamalara karşı eleştirel bir tavır geliştirmesini zorlaştırarak tarihsel olayları veya figürleri anlamasını engellemektedir. Bu durum, geçmişe dair hatalı ve yüzeysel bir izlenim oluşmasına yol açmakta, geçmişin olayları veya kişilerinin kötü ya da yetersiz olarak algılanmasına neden olmaktadır.
Çay molasında, tuvalette veya daha önce bahsettiğim gibi kafamız yastığın bir kenarındayken kolay ve hızlıca erişebildiğimiz dijital ve modern dünya, bizi özel bir zamanda yaşıyormuş hissi veriyor. Anlık bilgi akışının ve sosyal medyanın sağladığı geniş erişimin etkisiyle bugünün değerlerinde yaşıyoruz. “Bugün” çok çabuk eskiyor ve geçen hafta yaşananlar bile artık uzak hissettiriyor. Modern düşünce dünyasının geçmişi inkâr etmesi gibi toplum da bu hızla beraber tarihi olaylara veya kişilere bir yabancılık duymakta. Dolayısıyla da bugünün kafasından çıkıp o günün koşullarıyla düşünememektedir.
Öte yandan bilgiye ve farklı fikirlere erişimin kolaylaşması, bireyleri manipülasyona da açık hale getirmekte. Zira mesele klavye arkasından normalde söyleyemeyeceği şeyleri söylemek de değil. Asıl mesele pazarlama stratejilerinin ve siyasi propagandaların, Mevcut Yanlılığı veya Presentism gibi insanın dijital dünyaya karşı olan zayıflıklarını rahatlıkla kullanabilmesidir. Söylenen doğru olmak zorunda değil. Yeter ki yeteri kadar insan ya da belli başlı Influencer’lar tarafından söylenmiş olsun! Kalabalık olmanın getirdiği özgüvenle bireyler, fikirleri çabucak sahiplenebiliyorlar.
Hadi o zaman en baştaki sorumuza geri dönelim: Biz çok mu çok özel insanlarız? Bana göre kesinlikle hayır. Günümüzde bilgiye ve fikirlere erişimin kolaylaşması, insanların düşüncelerini hızla değiştirebilmesine olanak tanıyor. Dahası, bu düşünceleri çoğu zaman oldukça tepkisel bir şekilde savunuyorlar. Oysa geçmişte, insanlar bu kadar hızlı erişim ve fikir değişimi imkanına sahip değildi. Günümüzde bu durum, geçmişteki insanların bir eksikliği ve bugünün insanları için de, modern anlatının bir parçası olarak, teknolojinin bir nimeti olarak görülüyor. Fakat tam tersine, bu hızlı değişim, bugünün bireylerinin ne kadar manipülasyona açık olduğunu gösteriyor. İnsanlar, yanlış bilgiye ulaşarak veya manipülasyonların etkisi altında kalarak geçmişe bir tür kibirle yaklaşabiliyor ve geçmişi küçümsüyor.