“Canım Aliye, Ruhum Filiz” –Sabahattin Ali
Aşka mı aşıktı Aliye'sine mi?
“Ben başarısız olana kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.”
Sabahattin Ali, aşka âşık olan bir şairimizdir. O, duygu dolu ve yerinde duramayan bir kişiliğe sahiptir. Canım Aliye, Ruhum Filiz adlı şiir kitabında da Aliye Hanım’a olan tutkulu aşkını görmekteyiz. “Herkeslerden Sevgili Aliye” hitabı ile bize o tutkuyu derinden hissettirir. Aşka âşık olarak bilinen şair, bu mektuplarda aslında aşka değil de aşkı olan Aliye’sine âşıktır. Bu kitap, Sabahattin Ali’nin Aliye Hanım’a 13 yıl boyunca yazdığı mektupları içermektedir. Mektuplar, Sabahattin Ali’nin aile ilişkisine ve içsel mücadelelerine tutulan ayna görevi görmektedir.
Aliye sarı saçlı, lacivert gözlü ve beyaz tenli çok güzel bir genç kızdır. Sabahattin Ali, Aliye ile İstanbul’da yakınlarının vasıtasıyla tanışır. Ardından Aliye Hanım ile mektuplaşmaya başlar. Okuduğumuz her mektupta Sabahattin Ali’nin Aliye’ye karşı olan aşkının bir kıvılcım gibi büyüdüğüne şahit oluruz. Sabahattin Ali aşka âşıktır ancak Aliye’ye bir başka âşıktır. Aliye Hanım’ı herkesten daha çok sevmiştir.
“Yalnız senin için yaşamak, hayatımdan senden başka her şeyi silip atmak istiyorum. Fikirlerimi, gayeleri seninle paylaşmak, doğru bulduğumuz şeylere beraber inanmak istiyorum.”
Sevgili oldukları dönemden nişanlılık dönemine, evlendikleri dönemden kızı Filiz’in dünyaya geldiği döneme kadar yaşadıkları bütün duyguları, bütün zorlukları kaleme almıştır. Mektupların yazıldığı dönemde Aliye Hanım ile Sabahattin Ali uzunca ayrılık yaşamaktadır. Sabahattin Ali’nin hapishane yıllarında yazdığı mektupları da içermektedir. Aliye Hanım bu dönemde Sabahattin Ali’nin hayatına doğan umut güneşidir.
“Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkânsız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!.”
Sabahattin Ali, eşi Aliye Hanım'a Osmanlıca harflerle yazarken kızı Filiz’e her harfi büyük bir özenle kullanılmış Türkçe harfli mektuplar yazmıştır. Kızı, okumayı daha yeni sökmüştür. Bu sebepten dolayı kızına yazdığı mektuplarda daha dikkatli yazmıştır. Filiz’e olan bu yaklaşımı onun ince ruhunu göstermektedir. Hayatının en sıkıntılı dönemlerinde bile olsa ailesini hiçbir zaman ihmal etmemiştir. Sabahattin Ali her zaman eşi Aliye Hanım ile kızı Filiz’e büyük bir sadakat ve içtenlikle bağlı kalmıştır.
Sonuç olarak Sabahattin Ali, aşktan kuvvet bulmuş bir şairdir. Şiirlerinin yarısından çoğu aşk üzerine yazılmıştır. Ona göre dünya üzerinde sevda ateşi ile yanmamış bir kalp yoktur. Aşk, onun için hayat yolundaki en kuvvetli ışıktır. Aliye Hanım, Sabahattin Ali’ye zorlu günlerinde dert ortağı, inanç kaynağı olmuştur. Filiz’in doğumu ile Sabahattin Ali’nin takip ettiği bu ışık gitgide büyümüştür. Bu kitap sayesinde onu coşkulu bir âşık ve sevgi dolu bir baba olarak tanırız. Sabahattin Ali’nin yazdığı her satırda aşkı, gurbeti, özlemi ve hayata tutunma çabasını derinden hissederiz. Aliye Hanım’a yazdığı mektuplar ile yalnızca aile bağlarını da değil, aynı zamanda siyasi düşüncelerini ve yargılandığı mahkemeleri de görmekteyiz. Yani bu mektuplar yazıldığı döneme de ayna tutmaktadır.