Ceviz Ağacı'nın Hikayesi
Ceviz Ağacı şiirinin hikayesini öğrenmeye ne dersiniz?
Nazım Hikmet’in kaleme aldığı şiir ve Cem Karaca’nın seslendirdiği “Ceviz Ağacı” parçasının hikayesini daha önce duymuş muydunuz? Bu parça, edebiyat derslerinde; şiir dinletilerinde, Nazım Hikmet’in hayatını anlatan kitaplarda ve birçok şiir kitabında karşımıza çıkmış olabilir. Şiire pay biçilmiş bir hikaye de söz konusu olmuştur. Hikayenin dayanağı, şiirin sözleri olsa gerek. Gelin şimdi hikayeyi duymamış olanlar için kısaca bahsedelim.
“Nâzım Hikmet Ran,Gülhane Parkı’ndaki bir ceviz ağacının altında sevgilisi Piraye ile buluşmak üzere randevulaşır. Buluşacakları gün Gülhane Parkı’na gider ve ceviz ağacının altında bekler, bu sırada polisler de orada devriyeye çıkmıştır. O dönem Nâzım Hikmet yönetim tarafından arananlar listesinde olduğu için polislerden gizlenmek durumunda kalır ceviz ağacına çıkar. Nazım Hikmet ağacın tepesindeyken sevgilisi Piraye gelir olanlardan habersiz ceviz ağacının altında Nazım’ı beklemeye başlar. Nazım Hikmet ise polislerden dolayı aşağıya seslenemez ve çaresizce kalemini çıkarır, ceviz ağacının tepesinde kağıda şiirini yazmaya başlar.”
Bu kısım parçanın şu kısmıyla bağdaşıyor: "Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda. Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında!". Fakat anlatılanın aksine bu hikaye doğru mu değil mi? Biraz da bunun üzerinde duralım.
Kulağımıza gelen bu iddiaya kendi şahsım olarak inandım, şarkının sözleri ile bağdaştırılan bu hikaye bana uzunca süre doğru gibi geldi. Ta ki Trabzon Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde kaleme alınmış akademik bir çalışmayı okuyana kadar. Çalışma, Melih Güneş'in Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "Alnımın Çizgilerindesin Güneşim" isimli kitaptan alıntıyla Nazım Hikmet'in Kasım 1956’dan Temmuz 1957’ye kadar süren yurt dışı seyahetlerini ele almış. Bu çalışmada okuduğumu anladığım kadarıyla 1957 yılının Haziran ayında çevirmen olan Münevver Andaç'ın Nazım Hikmet'e bulunduğu şehir olan Sofya'ya ve Varna'ya mektuplar gönderdiği söyleniyor. Nazım'ın Münevver Hanım'a 25 Haziran 1957’de gönderdiği “Ceviz Ağacı” şiirinin asıl yazısı günümüze kadar kalmamış olsa da, varlığını yazdığı mektuplardan çıkartabiliriz. Çalışmada Münevver Hanım'ın Haziran 1957'de yazdığı mektuplarda, Gülhane Parkı'nın birden fazla kez anıldığı görülüyor. Bu da bize şiirin Gülhane Parkı'nda da yazılmadığını, o süreçte Nazım Hikmet Ran'ın kaçmak zorunda kaldığı için Bulgaristan'a gitmesi üzerine Ceviz Ağacı şiirinin orada kaleme alındığını gösteriyor. Anladığım kadarıyla Nazım Hikmet ya duyduğu özlem yüzünden ya da yaşadığı buhran yüzünden bu şiiri kaleme alıyor ve ortada bahsedilen hikaye yok. Hatta Bilgi Yayınevi’nden çıkan “Bu Memleket Bizim” şiir kitabında “Ceviz Ağacı” şiirinin bulunduğu sayfaya baktığımda şiirin altındaki bilgiden 1 Temmuz 1957’de Balçık’ta yazıldığını görebildim.
Yani bahsedilen hikayenin aksine Nazım Hikmet Ran böyle bir şey hiç yaşamadı ve Gülhane Parkı'nda böyle bir hadise yaşamadı. Bu hikaye bana hep çok hoş gelmiştir. Şu an bunun doğru olmadığının farkına varmak beni biraz üzse de sizlerle paylaşmak için can attığımı söyleyebilirim. Hazır konusu açılmışken parçayı dinlemeniz için bir link bırakıyorum, Cem Karaca seslendirmesi ile beni olduğum noktadan alıp Gülhane Parkı'na kadar götürüyor.
KAYNAKÇA
Yapay Zeka, görsel için.
Kapak fotoğrafı kendi düzenlemem. (Canva)