Değişimlere Ayak Uydurabilmek
Değişimlere ayak uydurabilmek: Sanatçılar
“Sanat ve yazın gerçekliğin temsilidirler” der Octavio Paz, Öteki Ses adlı eserinde. Değişmelerin sürekliliği altında şekilden şekle giren sanat dünyası var olduğu değerlerin çerçevesi içinde kalmaz, taşar. Düşüncelerin farklılaşması süreci insanları etkilediği kadar onların ortaya çıkarmış oldukları eserleri de etkiler. Bu süreçten etkilenmesi kaçınılmaz olan sanatçılar ve onların yarattığı ürünlerdir. Kübistlerin nesneyi her yönüyle ele aldığı, fütüristlerin ise hareketi eserlerine yansıtması gibi değişimler hem bir devinim halindedirler hem de olayı tüm açılardan ele alırlar. Şairler de bu sonsuz değişim evreninde, modern zamanda -yaşanılan çağ- kendilerine yer edinmeyi başardılar.
Şairler olası her olaydan etkilenmelerine rağmen ayakta kalabilmişlerdir. Toplumsal değişimlerin etkisiyle söz söyleme ihtiyacından kendilerini alamayan insanların dünyasında şiir tutunulacak bir dal olarak görülür. Her yeni çıkan/çıkartılan akımda şairler o ana özgü söz söyleme kabiliyetlerini saklı tutarlar. Belleklerinde var olan bilgileri her defasında ortaya çıkartırlar; bu yüzdendir ki şiirlerde hep bir öteki ses duyulur.
Sanat kişileri bir arada tutmayı sağlayabilen bir çabanın ürünüdür. Örneğin Ekvatoral bölgelerin kavimlerinde atalarının yaşayışlarını şiir ve dans eşliğinde bir öykü dizisi halinde ifade ettikleri bilinir. Türk destanlarının kopuz eşliğinde anlatılması da şiirin şarkısallığının ve öyküselliğinin toplumları etkileyerek bir arada tutmasına vesile olduğu eklenebilir. Bu tür törensel etkinliklerde öteki seslerin kendilerini duyurmaları ön plandadır. Şiir ve şair kendini gerçekleştirir. Modern zamanda ise toplumun hafızası kendini yenilemeye meyillidir. Şiir kendinde bir düşünceyi her zaman saklar, süsten arındığı vakit ortada kalan yine bu fikirlerdir. Şiir okuyan insan özvarlığına giden daha önce kuşku duyulmamış durumlardan kuşku duyar ve asıl özü bu şekilde bulur. Şiir okudukça farkına varmadığı şeyleri anlayıp kendine açıklar ve sürekli yeniden doğar. Değişim ve dönüşüm aynı şekilde sürekli olmayan şiirler sayesinde gerçekleşir.
Şairler toplumsal hafızanın aktarılmasında rol oynarlar. Şiirin özünü verdikleri takdirde, şiirlerde öteki sesleri barındırdıkları takdirde ölümsüz olabilirler. Bu aktarımı şarkının melodisiyle, dansın figürleriyle, öykünün fikrini vererek gerçekleştirirler. Bu yüzdendir ki eskiden şairler büyücü, falcı, dansçı ya da din adamı olarak görülmüştür. Şiir başlı başına bir dünyadır ve adlandırıldığı isimlerin de ötesindedir. Değişimlere ayak uydurur ve değişir, süreklidir. Her çağda şairlerin kendilerine yer bulmaları bu sebeptendir. Ölümsüzlük suyunu ancak şiirlerde arayanlar bulanlardır.