Denge
İyiliğin içindeki kötülük.
"Tanrı biz kullarından ne istiyor? Tanrı'nın istediği iyilik mi yoksa iyiliği seçebilme şansına sahip olabilmek mi? Kötülüğü seçen biri gerçekte iyiliğe zorlanan birinden daha mı geçerli Tanrı' nın gözünde?" (Anthony Burgess- Otomatik Portakal)
''İyi'' olmak hayat boyunca bir derttir içimizde. Kimi zaman fedakarlıklar yaparız kimi zaman ait olmadığımız şeylere bile katlanırız hayat boyunca. Çünkü böyle yetiştiriliriz. ''İyi insan olmak'' fedakarlık gerektirir. Ailemiz, çevremiz ve toplum. Bize iyi olmak üzerine nasihatler verir. Kendini düşünene bencil, düşündüklerini cesurca söyleyene patavatsız deriz çoğu zaman çünkü toplumun ahlaki kurallarına göre fedakar olmak, nazik olmak, mütevazı olmak ''iyidir''.
Aslında önce iyiliği tartışmak gerekir bu durumda. ''İyi'' neye denir? Kimseye zararı olmayan şeye mi iyi denir, herkese yararı olan şeye mi? Diyelim ki ben kimseye zararı dokunmayacak bir yalan söyledim, bunu sizce ''iyi'' diye nitelendirebilir miyiz? Ya da herkesin yararına gelecek bir yalan söyledim, bu iyi midir sizce? Doğruyu söylesem, mesela herkesi paramparça edecek bir doğruyu söyleysem bu onların iyiliğine mi olur? Asıl sorduğum soru şu aslında '' İyiliğin ölçütünü ne belirler?''
Varolmuş doktrinler, toplumun kalıplaşmış ahlak anlayışı, inanışlar... Biz bunlara ''iyi'' dersek ve uyarsak ''iyiliği'' biz mi seçmiş oluruz yoksa ayıplanmamak, cezalandırılmamak, onay görmek uğruna adaptasyon mu sağlarız. İyilik yaparken kararı aklımızla mı veririz yoksa kalbimizle mi ?
Aslında bana soracak olursanız, iyi olmanın bir hazzı vardır. Fiziksel kardan daha tatmin edici bir şeyden bahsediyorum. ''İyi bir insan'' olarak hatırlanmak. Kim istemez ki adı anıldığında övgüler duymak. Yaptığı iyiliklerin, fedakarlıkların ne kadar çok, ne kadar büyük olduğunun sürekli anılması. O işte akılla verdiğin karardan daha büyük bir kar sağlıyor. Kalbininiz de doymuşluk ve tatmin olma hissi, biraz ego ,biraz vicdan. Geçmişe bakalım, eskiden bir söz varmış mesela ''Sağ elin verdiğini sol el bilmez.'' Yapılan iyilikler saklı gizli tutulurmuş, bırak herkese anlatmayı kendi içinde ikinciye tekrar bile etmezmiş insanlar. Şimdi ise biri bir iyilik yapmadan önce kamerasını çıkarıyor. Tanınmak, o insanlar tarafında yorumlarda ''Ay ne iyi insan'' yazılması. Bunun uğruna yardım ettiği insanı bile üzer bazıları. Açar viedoyu karşındaki insanı acındırır daha çok. ''Çok zor zamanlardan geçtin dimi teyzecim, Kaça kadar çalışıyorsun bu yaşta, zor olmuyor mu karda kışta çalışmak''gibi cümlelerle hem insanların vicdanıyla oynar hem de karşıdaki sözde ''yardım'' ettiği insanı üzer. Şimdi biz buna iyilik mi demeliyiz?
Aslında her şey dengededir. İyilik yaparken de hiçbir çıkarım yok diyemezsin. Fiziksel olarak hiçbir karın olmasa bile iyi olmanın verdiği o hisle tatmin olursun ya da vicdanını rahatlatmak için iyilik yaparsın. Ying- Yang felsefi kısaca. Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde iyilik vardır ve o şeklin tamamı da hayatı sembolize eder. Doğal olan da budur. İnsanlığın kanunu budur. Duygular, hisler insanlar için vardır ve iyiliğin de kötülüğün de his olarak bir karşılığı vardır. Yani iyi olmak uğruna kendi hayatını hiçe saymana gerek yok. Kendi adına verdiğin bir kararda da kötü hissetmeyi bırak. Mühim olan dengede olmak. Önce kendini düşüneceksin ki ilk iyiliği kendine yapmış olacaksın. Hayatın boyunca iyi biri olmak adına bir şeyler yaparken en büyük kötülüğü kendine yapma. İyi olduğun kadar da kendini düşüneceksin ki yıllar sonra geriye baktığında gerçekten mutlu olabilesin.