Deprem Sonrası Çocuk Fotoğraflarının Paylaşılması Etik Midir?

Yapılan haberlerde çocuk haklarının yeri.

30 Ekim 2020 tarihinde İzmir'de gerçekleşen deprem tüm ülkeyi derinden etkiledi. Ülkedeki tüm vatandaşlar günlerce olayları televizyonlardan veya internetten takip ettiler. Her durum sonrası olduğu gibi bu depreminde "simgeleri" olan kişiler oldu. Bunlardan bazıları Elif bebek, Ayda bebek, Günay Özışık, Arif Emre Nayman gibi henüz reşit olmamış çocuklar ve gençlerdi. Bu çocukların enkaz altındaki görüntüler, çıkarılma anları hatta hastanede tedavi gördükleri anlar bile görüntülendi. Bu fotoğraflar; "bize umut oldular", "yaşama tutunmak","mucize", "kurtarma ekiplerinin sıkı çalışması" gibi başlıklarla servis edildiler. Peki bu fotoğrafların paylaşılması çocukların haklarına bir saldırı mı? Bu paylaşımları yaparken gerçekten çocukları mı düşünüyoruz? Çocuklar ilerde görselleri karşılarına çıktığında travmaları tetiklenmeyecek mi?

(https://www.sivilsayfalar.org/2020/11/04/cocuk-fotografi-paylasmaya-son-verin/ )

Paylaşılan Çocuk Fotoğraflarının Çocuk Hakları Açısından İncelenmesi

Deprem sonrası fotoğrafları medyada yer alan çocukların hakları çiğnenmiş durumdadır. Çocuklar fiziksel ve psikolojik açıdan en kırılgan canlılardır. Yaşanan durum onlara zaten iki şekilde de zarar verirken çocukların bu fotoğrafları medya servis edilerek sonsuza kadar o acı deneyimlerinin görünür olması sağlanıyor. Fotoğrafları yayınlanan çocukların çocukluk deneyimlerine bir saldırı söz konusudur. Çocukluk bakım ve korunma ihtiyaçlarının en fazla karşılanması önem taşıyan evredir. Bu çocuklar çökmüş bir binanın altında zaten bu haklarından mahrum kalmışken bu anları kayıt etmek bu izi sonsuza dek taşımalarına neden olmaktadır. Araştırmalar sadece deprem videolarını izleyen erişkin insanların dahi travma yaşadığını söylüyor ve enkaz altında 90 saatten fazla kalmış henüz 18 yaşını dahi doldurmamış bir vatandaşın neler hissettiğini anlamak için "empati" duygumuz az bile kalabilir. Paylaşılan görselleri bir felaketten, hayatta kalma mücadelesine dönüştüren şekilde haber yapan kuruluşlar Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde bulunan "çocuğun üstün yararı ilkesini " düşünmeyerek çocukları etkileyebilecek bir adımda onların üstün yararını es geçmişlerdir. Yasalara göre çocuğun korunması her zaman öncelikli olmalı ve ellerinden gelen her şeyin yapılması gerekmektedir. Fakat yapılan devlet yardımları sanki bir mucizeymiş gibi yansıtılmaktadır. Devletin tüm politikaları çocuğu etkilemektedir. Bu durumda da devletin aldığı kararlar ve tedbirsizlikler çocukların yaşama haklarını etkilemektedir. Çocuklar evsiz, ailesiz kalma durumlarıyla karşı karşıya gelmiş ve refahlarına gölge düşürülmüştür. Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3. Maddesi "Çocuğu ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yararı temel alınmalıdır." demektedir. Bu durumda göründüğü üzere çocuğun yararı düşünülmemiş ve onlara zarar verebilecek bir durum yaşatılmıştır.

Ailenin korunması başlıklı 41. Maddede "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar." der fakat bu durumda ailenin maddi ve manevi açıdan yaşadığı zorluklara yardımcı olunmadığı görünmektedir. Kurtarılan çocukların içinde annesini kaybeden, bir akrabasını kaybeden, kardeşini kaybeden hatta iki ebeveynini de kaybeden çocuklar vardır. Medya ise bu çocukların kurtarılmasını kutlu bir haber gibi yansıtmakta ve gerçeklikten uzaklaştırmaktadır. Çocuğun menfaatini, bedensel ve fiziksel gelişimini hiçe saymaktadır. Fotoğrafların internet ortamına koyulması, o fotoğrafın asla kaldırılamayacağı ve silinemeyeceği anlamına gelmektedir. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu bu konu hakkında “Sizin için belki yıllar sonra hatırlamadığınız bir görsel, o çocuk için sürekli karşısına çıkacak ve yaşadığı o travmatik anıyı ona sürekli hatırlatacak bir tetikleyici unsur olacak. Bu kareleri paylaşmadan önce çocukların ruh sağlığının daha sonra olumsuz etkilenebileceğini düşünerek, daha hassas davranılmalı ve paylaşılmamalı diye düşünüyorum” diyerek konuyu özetlediğini düşünüyorum. Göçük altından çocuk çıkarılırken fotoğraf çekilse bile yayınlanırken çocuğun velilerinden izin alınmalıdır. Çünkü haberlere bir dakikalık çıkan görsel veya video çocuğun tüm hayatı boyunca yaşayacağı bir yarayı içermektedir. Bu fotoğrafların paylaşılması çocuğun ve ailenin yaşadığı mağduriyeti göstermekte ve ailenin psikolojisin bozulmasına yol açabilir. Bu nedenle çocuğun ailesinden izin alınmadan bu resimlerin paylaşılması çocuk dışında ailenin de kişisel hakların ihlaline girmektedir. Bu paylaşımların sürekli yapılması olayı daha da dramatize etmektedir. Çocuk yayınlanan fotoğrafları görürse travma sonrası stres bozukluğu gibi birçok psikolojik sıkıntı yaşayabilir ve bu görseller diğer hastalıkların tetikleyicisi olabilir. Sadece olayı yaşayan çocuk için değil bu görüntüleri izleyen ve yaşamayan bir çocukta bu görüntülerden etkilenebilir ve endişe duymaya başlayabilir. Bu nedenle ailelerin de dikkatli olması gerekmektedir.