Liberal Yaklaşımın Habere ve Haber Üretimine Bakışı

Liberal politikalar ve haberin dönüşümü.

DÖRDÜNCÜ GÜÇ “MEDYA”

Haber; olay içeren, kamunun ihtiyacı olan bilgidir. Medyanın en temel işlevi haber yani bilgi vermektir. Haber verme işlevi, kitle iletişim araçlarının toplumun vazgeçilmez unsurları arasına girmesini sağlar, toplumsal olayların haber olarak seçilmesi, kaleme alma şekli, kullanılan dil, iletişimde yararlanılan teknikler etkin biçimde kullanılması gibi bir dizi aşamadan oluşan bir süreçte yerine getirilir. Liberal yaklaşımda haberin olayla aynı olmamasına karşı, olayın esas çerçevesi içerisinde yeniden kurulabileceği kabul edilir.

Bu açıdan bakıldığında, bir olayın haber olarak yayınlanabilmesi için zaman, yakınlık, önemi, sonucu ve insanın ilgisini çekmesi gibi haber değerlerinden en az birine sahip olması gerekir. Habere verilen değerin yanında medyaya yüklenen ilgili bir işlevi ortaya koyar liberal yaklaşımda medya yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak kabul edilir. Medya dördüncü güç işlevini, kamuoyunun sesi olma otoriteyi denetleme işleviyle yerine getirebilir. Başka bir deyişle medya, liberal devletlerde gözlemci rolü üstlenir ve düşünce alanı oluşturduğu kabul edilir dolayısıyla medya demokratik sistemin sürmesinin ve vatandaşların sürece katılımının omurgası olur.

Başka şekilde ifade edilirse medyanın, halkı düşündürecek ve sorunu ortaya koyup çözüm önerecek bir işleve sahip olduğu liberal devletlerin ayrılmaz parçası durumunda olduğu kabul edilir. Liberal yaklaşıma göre, medyanın dördüncü güç işlevini sağlaması için haberin içerdiği bilgi nesnel olarak sunulur. Liberal yaklaşıma göre halkın gerçeği anlaması ve nesnel şekilde aktarmayı başaran kendine has ve mantıklı bireyler olan medya çalışanları, haberleri nesnel olarak sunma kapasitesine sahiptir. Dikkat edilmesi gereken nokta, liberal yaklaşımda medyanın dördüncü güç olarak kabul edilmesi için haberlerin nesnel olarak ele alınmasıdır.

Bir haberin nesnel olarak sunulması için önce olaydaki tarafların eşit mesafede değerlendirilmesi gerekir. Eşit mesafenin sağlanması için haberlerin eşit olarak sunulması gerekir. Eşit sunum ise iki şekilde yapılır. İlk olarak, haberde yoruma kaçılmamalı, haber ile yorum ayrımı açık yapılmalı, okurun ve izleyicinin hangisi haber, hangisi yorum sorusunu sormadan kolayca seçmesi sağlanmalı. Sebebi ise yorum özneldir ve liberal yaklaşıma göre, haber yapan kişi haberinde öznelliğe yer vermediği zaman haber nesnel olarak verilir.

Diğer bakışla eşitliğin sağlanması için haber yapanın haberinde kendi düşünce, duygu ve inancına yer vermemesi gerekir. Nesnelliğin sağlanmasında ikinci aşama, haberin ölçülü olarak yazılması ve yayınlanmasıdır. Her tarafa eşit yer ve zaman ayrılmalı ve her tarafın fikirleri aktarılmalıdır. Liberal yaklaşımda medya liberal devletler için hayati öneme sahip olarak görülür ve onun ayrılmaz bir parçası olduğu kabul edilir. Bunun temelinde medyanın habercilik işlevi yatar. Medya bu işleviyle gözlemci rolünü yerine getirmekte fikir pazarı oluşturur. Gösterdiği imaj nedeniyle, liberal devletlerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç sayılır fakat medyanın bu imajını tam olarak yerine getirmesi için, haberlerini nesnel olarak sunması ön koşuldur.

Liberal yaklaşıma çoğulcu yaklaşımda denir, çoğulculuk, katılımcılık olarak da adlandırılır. Her bireyin, sosyal grubun, örgütün, siyasi topluluğun kısacası dile getirecek fikri olan herkesin bunu diğerinin engellemesi olmadan söyleyebilmesidir. Çoğulculuk özgür bir toplum olmanın en önemli unsuru olduğu kabul edilir ve devletler çoğulculuğu sağlamakla yükümlüdür.

Liberal kurama göre yapılan araştırmalar, medyayı çoğulculuğun işlediği, toplumun tüm kesimlerinin temsil edildiği bir ortam olarak görür ve dolayısıyla haberin tüm toplumu eşit bir şekilde yansıtması gereken bir olgudur. İletişim biliminde dört kuramdan biri olan liberal kuram, ekonomik yapıları liberalizme dayanan ülkelerde kullanılır. Liberal ekonomiler fikirle yapılan işlerde ve tüm sektörlerde serbest piyasa ekonomisini savunan, girişimciliği ön planda tutan bir anlayış vardır. Bu anlayışla, kendi sermayesi ve yetenekleri doğrultusunda iş kuran geliştiren ve başarılı olan bireylerin toplum geneli için en faydalı şekilde yararlanacağı varsayılır ancak liberal kurama göre şekillenen medya kuruluşları incelendiğinde sistemden beklenen toplumsal faydanın sağlanamadığı ortaya çıkar. Bu sebeple tam tamına halk yararına yayın yapan kuruluş ihtiyacı ortaya çıkar.

Ana akım medya, liberal yaklaşımda hakim olan serbest piyasa ekonomisi anlayışı, devletlerin piyasa üzerinde en az etkisi üzerine kurulur. Buradan yola çıkarak medya kuruluşları serbest piyasada yer alan özel işletmelere göre yapılanır. Liberal kurama göre, oluşturulan basın işletmeleri özel sektör şeklinde oluşmalı ve devlet baskısından muaf tutulmalıdır. Serbest piyasa ekonomisinde bulunan özel işletmelerin varoluş amaçları kâr etmektir. Ürettikleri ürün ve hizmetleri satarak kâr elde etmek amaçlanır. Bu durumda talep edilen işletme olmak için piyasada yarattıkları farkın, yeniliğin kendi gelirlerini arttıracağı şekilde çalışır. Medyanın dördüncü güç olması için önce basın özgürlüğünün sağlanması gerekir. Basın özgürlüğünün oluşabilmesi için demokratik bir toplumun var olması gerekir, bu koşullarda görevleri ve işlevleri yerine getiren bir medyadan söz edilir.

Fakat bu işlevler, uygulamada çoğu zaman ortaya çıkan bazı engeller nedeniyle yerine getirilemezler. Medyada görülen tekelleşme etkisi ve diğer nedenler, medyanın halka karşı sorumluluğunu yerine getirmesine engel olur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızla ilerleyen kapitalist sistemin uzantısı olarak ortaya çıkan liberal ekonomi yaklaşımı ve birlikte otoritenin medya kurumlarını ele geçirmeye başlaması, tekelleşmiş medyanın kitle iletişim araçlarını yönettiği görülür. Bu sebeple toplumun otoritenin denetimi altında tutulması, düşünme ve davranış şeklinin belirlenmesi için otorite araçlarına sahip olan gücün siyasal ve ekonomik üstünlüğünü halkın üzerinden gerçekleştirmesi gerekir.

Ayrıca özgür basının varlığı, halkın otoriteye karşı kullanacağı en büyük mekanizma olduğu gerçeği dikkate alındığında, otoritenin gücünün kitle iletişim araçlarıyla işlevini yerine getirmesini engeller, halkı denetlemeye çalıştığı görülür. Bu şekilde halk kendisine otoritenin ideolojisi açısından bakıldığında, kendi ürettiği ürünleri ya da fikirleri kendisinin denetleyemediği güç olarak görür. Kendi öznelliğini yitirmeye başlayan halk, giderek tüm güçlerini otoritenin üstünlüğüne teslim eder. Kapitalizmin insanlara sunduğu sınırsız tüketim olanaklarıyla tüketim toplumlarında sahte ihtiyaçların ortaya çıkması medyanın işlevlerini yerine getirmesinde engel oluşturur. Sınırsız tüketimin insanları sadece eğlendirici değil siyasi konulardan ve sivil toplum hareketlerinden uzaklaştırıcı bir rolü bulunur.

Hedef kitlenin beğeni ve ilgi alanlarına göre şekillenmeye başlayan ana akım medyanın televizyonla birlikte farklı hayatların evlerine ve renkli kültürlerine girmeye başlaması, magazin haberlerine yönelmesi ve eğlenceye yönelik içerikler üretmesi asıl görevlerini yapmasını engeller. Medya, bir bilgi tüketimi aracı olarak görülür ve bilginin güç ile ilişkisi önemli bir etken haline gelir. Kapitalist ekonomi düzeni olan ülkelerde medya, otoritenin hizmetindedir ve bilgi gerçeği değil, gerçek olarak görülmesi gerekenleri ön plana çıkarır. Günümüzde medyanın amacı topluma doğru ve tarafsız haber iletmekten çıkıp tüketime yönlendiren reklam malzemesi haline gelmiştir. Tek önemli amaç, tüketime sevk etmek haline gelmiştir. 1980’li yıllarla birlikte medyanın ticarileşmesi çocukların gördükleri psikolojik zararların dışında, toplumda yüzeysel popüler kültür algısını ve halkın maddi değerlere yönelmesini doğurmuştur.

Ekonomik güç ilişkileri Türkiye gibi kurumsallaşmış medya organlarının olmadığı ülkelerde haberin içeriğini değiştirmiştir. Gazetecilik amacı kâr olan bir sistemin içinde bulunması ve doğrudan otorite tarafından denetlenen pozisyonda olması bireysel bir habercilik anlayışının önündeki temel engeldir. Ticarileşen medya sektöründe haberler giderek kitlenin yönlendirilmesini sağlayan bir mekanizmaya dönüşmüş ve işlevleri ortadan kalkmıştır. Bu sebeple çok satan magazin konuları haber olarak akla gelmeye başlamıştır. Medya tekelleri olarak kabul edilen büyük şirketlerin ve o şirketlerin yer aldığı ülkelerin başında olan küresel güçlerin, topluma haber vermeye çalışan ana akım medyanın haberleri ne kadar doğru verdiği halk gözünde tartışılır hale gelmiştir. Ana akım medya, içerik olarak tüketim ürünlerini barındırabilir. Tam anlamıyla popüler ve kolayca satılabilir ürünler ön plana çıkarılır. İçerik, yönlendirmeyi temel alan ancak halk için gerçekten önemli olmayan kâr amacı güderek üretilen hale gelmiştir.

Gazete, dergi, televizyon, radyo gibi kitle iletişim araçlarını barındıran ana akım medyanın sadece göstermek istediği haberler üzerinden yayın yapması, tüm olaylardan tarafsız bir şekilde halkı bilgilendirmemesi halkın medyaya olan güvenini azaltır. Bu sebepten ana akım medya karşısında otoritenin aleyhinde yayın organları kurmak, varlığını sürdüren otoriter haber pratiklerini eleştirip medyada dışlanan halka haber yapmayı, otoritenin gücünden bağımsız haberciliği hedefleyen yeni bir medya anlayışı ortaya çıkmıştır.

Günümüzde bilinen adıyla alternatif medya anlayışı, teknolojinin gelişmesiyle gelişim göstermiş, içinde bulunduğumuz bilgi çağında kendine geniş yer bulmuştur. Alternatif medya kavramı mevcut otoriter haberlerin dışında hak ve özgürlüklere dayalı ve sıradan çoğulcuların erişimine olanak tanıyan bir iletişim şeklidir. Ana akım medya tarafından temsil edilemeyen kesimin temsil edilmesini sağlayan alternatif medyanın var olma ve kendi kimliğini ortaya koyma çabası büyük oranda toplumsal ve kültürel bir var olma süreci olarak ortaya çıkar. Globalleşmeyle birlikte gündeme gelen demokrasi, söylem özgürlüğü kavramlarını, alternatif medyanın tanımlanmasında önemli kavramlar olarak ortaya koyar. Bunun yanında alternatif medyanın farklı kaynaklarda muhalif medya, bağımsız medya gibi tanımları da bulunur ancak ana akım medyanın gücü karşısında bir medya olabileceğini göstermesi açısından bu çalışmada alternatif medya olarak ele alınır. Kitle iletişim araçlarının alternatif olabilmesi için sadece içerikte farklı haberlere yer vermesi yeterli olmayacaktır. Medya kuruluşlarının yönetimsel işleyişinin bağımsızlığı da önem taşır. Teknolojinin gelişmesi ile internet kullanımının artması ve milyonların gelişmeleri sosyal medyadan takip etmeye başlaması alternatif medyanın yaşam alanlarını arttırmıştır. Artık gündelik yaşamın her alanında kullanılan, halkın hayatını dönüştüren ve kullanımı giderek artan internetle beraber çok fazla bilginin aynı anda halka aktarılması ana akım medyanın karşısına haber siteleri, sosyal medya gibi rakipleri oluşturmuştur. İnternet, birbirleriyle bilgi alışverişi yapabilenlerin en özgür ortamıdır. İnternetle birlikte halkın günlük yaşantısında değişim yaşanmıştır. Sağlık, eğlence, ticaret, alanlarında farklı alışkanlıklar ortaya çıkmıştır. İnternetten önceki dönemde, geleneksel alışkanlıkların silinmesine neden olmuştur ve yeniliklerin oluşmasını zorunlu kılmıştır. Alternatif medyanın refahı sağlayacağı varsayılır, bu liberalizmin temel düşüncesidir. Ancak her ne kadar serbest piyasa koşullarına uygun açılsa bile basın işletmeleri sadece kâr amacı güden işletmelerden olamaz.

Medyanın, hitap ettiği kesimi bilgilendirmesi, haber vermesi ve kamuoyu oluşturması gibi işlevleri sebebiyle, piyasada yer bulan diğer işletmelerden farklı bir konumda olması gerekir. Liberal ekonomiye sahip devletlerin vazgeçilmez olarak gördüğü demokrasi kavramı yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsız ve belli bir uyum içinde çalışması temeline dayanır. Liberal kuramın savunduğu demokratik anlayış otoritenin yanında dördüncü bir güç olarak konumlandırılan medyanın güç sahiplerini denetleme özelliğine sahip olmalıdır. Bu güç sahiplerinin denetlenmesinde en uygun şartların serbest piyasa ekonomisinde olduğunu savunan liberal kuram, basın özgürlüğü için en uygun şartların, serbest piyasada bağımsız olarak oluşturulan özel basın işletmelerinde olduğunu savunur.

Liberal kuramın öngördüğü biçimde demokrasinin yaşanması ve gelişmesi için araçlardan biri medyadır. Halkın yararına güç sahiplerinin denetlenmesi, ekonomik olumsuzluklar hakkında yaptığı haberler ve içerikle halkı bilgilendirmesi demokrasiyi geliştirecek bir sistem olarak görülür. Ana akım medya olarak adlandırılan medya organlarında kâr amacının birinci amaç haline gelmesi, bu nedenle halkı bilgilendirme, halk yararına otoriteyi denetleme gibi toplumsal rolleri yerine getirememesi gözlemlenmiştir.

Medya, değişen amacı nedeniyle şirketlerin çıkarları başta olmak üzere belli bir güç sahibinin sözcüsü konumundan ayrılamamaktadır. Halkı oluşturan geniş kitleler sadece popüler unsurların var olduğu ana akım medyada kendine yer bulamayıp sesini duyurabilecek alternatifler aramaktadır. Bu sorunların aşılabilmesi, halkın sesini duyurması için ana akım medyaya alternatif olan mecralar gerekir. Alternatif medya konusunda kuramsal yönde başlangıç çalışması 1984 yılında John Downing tarafından Radikal Medya isimli çalışmasıdır. Bu çalışmada radikal yani köklü olarak nitelenen medya halkın sosyal anlamda değişim için sahip olduğu potansiyelden kaynaklanır. Bu bakışın odaklandığı temel nokta köklü medyanın seslendiği kitleyle birlikte hareket etmesi ve onlara her anlamda bilgi verebilme potansiyelinin olmasıdır. Tarihsel açıdan alternatif medyayı gözlemleyebilmek adına Downing 18., 19. yüzyıllarda grafitileri, sokak tiyatrolarını, afişleri bu açıdan değerlendirmeye alır. Downing alternatif medyanın bu sıfatı taşıması için yalnızca ifadeleri ile farklılaşmasının yeterli olmayacağını, göstergeler ile de alternatif sunması gerektiğine dikkat çeker. Günümüzde, dünyada ekonomik gücü elinde tutan otoriter sınıflar, aynı şekilde fikir gücüne de sahip olmak ister. Fikir gücüne sahip olmanın en kısa yolu ise medyaya sahip olmaktan geçer. Dünyada medya şirketlerinin sahiplerine bakıldığında asıl işi gazetecilik olmayan, farklı sektörlerde ticaret yapan iş insanlarının medyada hakimiyeti dikkat çeker. Kâr amacı gütmesi nedeniyle, daha fazla reklam alabilmek, izleyiciye ve dinleyiciyi tüketimi davet etme kaygısıyla hareket eden ana akım medya, ekonomik güç odaklarının etkisiyle habercilik anlayışından kopmaktadır.