Derinkuyu ve Yeraltı Şehirlerinin Gizemi

Yutdışında olsaydı dünyanın yedi harikasından biri seçilecek herhangi bir kalıntı...

Bugüne kadar yer altındaki hayatla ilgili duyduğunuz her şeyi bir kenara bırakın. Çünkü belki de en tuhafı ayaklarımızın altında yatıyor. 1960' lı yılların başında bir köylü, evinde tadilat yaparken duvarını yıkmasıyla evinin büyük bir tünele doğru açıldığını fark eder. Küçük bir delik zannetse de, eline aldığı fenerle içeri girdiğinde; tımarhaneler, kiliseler, garip ibadethaneler, kısacası ayrı bir dünya ile karşılaşır. Öyle ki, sonradan anlaşılacağı üzere burası devasa bir yeraltı şehridir.

Roma askerlerinden kaçan Hristiyanlar, Kapadokya'da ilerlerken, saklanabilecekleri yeraltı şehirlerini inşaa ederler. Girişi fark edilemeyecek şekilde çalıların arasında kamufle edilmiş bir oyuktan oluşur. Öyle ilginç ve mükemmel bir düzene sahiptir ki bütün odalar birbirine bağlı şekilde hazırlanmıştır. O dönemin teknolojisiyle imkansız olsa da havalandırma sistemi sayesinde yıl boyu tüm şehir aynı sıcaklıkta ve temiz havayla dolu. İçeride sürgülü kapılar, okullar, su sistemleri, havalandırma yöntemleri bile düşünülerek yapılmış yaklaşık elli bin kişilik bir şehir var. Dünyadaki hiçbir yer altı şehrinde - içinde tımarhanelerin bile olduğu - böylesine komplike bir sistem yok. Derinkuyu incelendikçe doğan sorular, birbiri ardına cevapsız kalıyor. Çünkü ilk Hristiyanlar, tehlikeden kaçarken buraya yerleşmiş bile olsalar, böyle bir yapı inşaa etmek, bugün bile imkansız. Sadece yeraltındaki kazı çalışması için bile binlerce işçiye ihtiyaç var. Tanrıların arabaları isimli kitapta araştırmacı Erich Von Daniken, buraya özel bir yer ayırarak bu cümleleri kurar;

"Bu şehirler ancak havadan gelen saldırılardan korunmak için yapılmış olabilir. Çünkü Kapadokya'daki diğer yeraltı şehirleriyle derin kuyu arasında tünel ile bağlantı kurulduğunu düşünüyoruz. Bu inanılmaz derecede büyük yeraltı şehri, ancak dünya dışı saldırılardan korunmak için yapılmış olabilir."

Bu yeraltı şehrinin üstünde Derinkuyu isimli bir köy var. Bu ve civarındaki köylerde nesilden nesile anlatılan hikaye şu şekilde;

Bu topraklarda çok eskiden melekler ya da birtakım başka varlıklar varmış. Daha sonra gökyüzünden nereden geldiği bilinmeyen cinni varlıklar gelmiş ve aralarında büyük bir savaş olmuş. İyi varlıklar kötü niyetli cinnilerle baş edemedikleri için yeraltındaki bu şehirleri inşaa ederek, içeri saklanmışlar. Köylülerin iddialarına göre ise bu varlıklar hala Derinkuyu'da yaşıyor ve zaman zaman nurdan ışıklarla yükseliyorlar.

Hikayenin Turizm amaçlı oluşturulduğu söylenebilir fakat, iki yüz yıldan fazla süredir şehir keşfedilmeden buradaki köylülerin hikayeyi anlatıyor olması da bu iddiayı çürütüyor.

Daha da ilginç ve gizemli olan ise, arkeologlar Nevşehir bölgesinde daha keşfedilmemiş başka yeraltı şehirlerinin de olduğunu savunuyor. Eğer bu doğruysa ANADOLU'DA BİR YERALTI ÜLKESİ VAR demektir. Nevşehir bölgesinde garip varlıkların yaşadığına delil olacak nitelikte enterasan kanıtlar var. Aşağıdaki izler, kapadokya sınırları içerinde Derinkuyu'ya yakın yerlere ait ve kilometrelerce devam etmekte.

Araştırmalara göre 1 milyon yıldan eski olduğu anlaşılan bu izler tarihin çok eski dönemlerindeki tekerlek izlerini andırıyor ve bir santim bile bozulamadan devam ediyor. İtalya, Yunanistan gibi ülkelerdeki yeraltı şehirlerininin de etrafında bu gizemli tekerlek izleri bulunmakta. Afganistan'da da iddialara göre ucu okyanusa kadar uzanan bir tünel ve şehir var. Efsanelerde Agarta ismi veriliyor.

Batı Afrika' da Atlantik Okyanusu'nun altına açılan bir tünel var ve nereye gittiği bilinmiyor ve anlatılarda garip varlıklar buralarda da kendisini gösteriyor. Macaristan'da da 60 km uzunluğunda bir yeraltı tüneli var. İleri teknoloji kullanıldığı düşünülen tünelle ilgili kayıtlar milattan önceye kadar gidiyor. 

Benzerlikler, işaretler, yeraltı şehirlerinin çevresindeki milyon yıllık devasa tekerlek izleri ve çevresinde yaşayan insanların anlattığı esrarengiz mistik hikayeler, işittikleri sesler, gördükleri varlıklar sizde de garip duygular uyandırmıyor mu?

Sadece Derinkuyu ise inanılmaz derecede hepsinden daha garip. Günümüzde bile ancak yüzde onluk bir kısmı ziyarete açık. İnsanların yıllarca yaşadığı böylesine korunaklı bir yerleşim yerinde; bir tehlike olduğu söylenmediği halde, küçük bir kısmından daha fazla görülmesi kesinlikle yasak. Sadece özel izin alabilmiş çok ender arkeologlerın gitme izni var. Bugün bilim insanlarının bile bitiremediği yerlerde, milattan önce insanlar nasıl yaşamış olabilir?