Dragon's Dogma 2'ye Detaylı Bir Bakış

Benden bu kalbimi çalanı getir, git ara bul getir saçlarını yol getir.

Dragon kendine yeni bir rakip seçti. Ona meydan okuma cesareti gösteren düşmanının kalbini söktü ve artık Arisen diye bilinecek bu kişiye yeni bir kader çizdi. Arisen artık kendine çizilen yolda yürümek için yanına güvenilir Piyon’larını almalı ve yolculuğuna başlamalı. Bu dakikadan itibaren Arisen'ın kaderi artık bizim ellerimizde. Kaderimizi şekillendirmeye karakterimizi aşırı detaylı bir şekilde oluşturma ekranıyla devam ediyoruz. Boyu, yüzü, genişliği hatta dudakların ayrıntılarına kadar karakterimizi yapabiliyoruz.


Nasıl bir karakter yaratacağınız tamamen sizin hayal gücünüze kalmış. Arisen'ımızın tipini yaptıktan sonra sıra geldi kaderimize hangi sınıf olarak devam edeceğimize, burada ise bizi 4 tane seçenek karşılıyor: Fighter, Mage, Thief ve Archer sınıflarından birini seçerek oyuna başlıyoruz. İlerideyse 7 tane yeni sınıf açılıyor: Warrior, Sorcerer, Mystic Spearhand, Magick Archer, Trickster ve Warfarer. Bu sayede toplamda 11 farklı seçeneğe sahip oluyoruz. Bütün sınıfların oynanışı, dinamikleri, kontrolleri, kıyafetleri ve yetenek ağaçları tamamen farklı hissettiriyor. Böylelikle new game+ oynamayı düşünen kişiler için daha çekici hâle geliyor. Eğer oyuna başlarken seçtiğiniz sınıftan memnun olmazsanız veya yeni sınıfları denemek istiyorsanız ileriki safhalarda çok kolay bir şekilde değiştirebilirsiniz.

Arisen'ın sınıfını seçtikten sonra size son bir şey soruluyor: karakteriniz neye eğilimli olacak? Sakin mi, iyi kalpli mi, basit mi yoksa açık sözlü mü? Seçiminiz sizin vereceğiniz tepkileri ve davranışları belirliyor. Ama aslında bunun amacı, başka oyuncuların karakterinizi yanına çağırıp piyon olarak kullanırken, özellikle seçtiğiniz seçenek ise piyon olarak oyuncuya vereceği tepkiler ve ondan izinsiz davranıp davranmayacağınız gibi şeyleri belirtiyor.

Arisen'ın her şeyini yaptık, artık kaderimizin bizi götüreceği yolculuğa devam edebiliriz. Bir anda kendimizi mahkum olarak taş ocağında taş taşırken buluyoruz, Medusa’nın uyanışı ve saldırısı sayesinde hapisaneden kaçmak için bir fırsat elimize geçiyor. Griffin'e atlayıp yolculuğumuza, kaderimizin bizi götüreceği yere doğru gidiyoruz. Yolculuğumuz sırasında aslında Dragon tarafından işaretlenen Arisen olduğumuzu hatırlıyor ve hakkımız olan taht için savaşmaya başlıyoruz. İki krallığı saran komploların arasında ilerleyerek Dragon’ı öldürmeliyiz.

Dragon's Dogma 2'nin açılış kısmı bu kadar. Bu dakikadan itibaren sizi keşfedebileceğiniz dev bir açık dünyaya bırakıyor. Oyunun en güçlü yanlarından biri de burası oluyor. Uzun uzun durup tadını çıkaracağınız detaylı çevre tasarımı ve mekanların etkisi altında kalıyorsunuz. Yaşayan bir dünyanın içerisindeyiz. Aktivite bakımından bol bol doldurulmuş, her köşesine bakmak isteyeceğiniz ve her yerinde yeni maceralar bulacağınız bir haritaya sahip.

Açık dünyası tasarlanırken bazı şeylere çok dikkat edilmiş. Seyahat kısmı bunların en başında geliyor. 3 tane seçeneğimiz var: yürüyerek, ışınlanarak veya sadece şehirler arası giden öküz arabalarıyla yolculuk ederek. Asıl kullanacağınız yürümek olacak çünkü oyun bunun üzerine dizayn edilmiş. Her yolculuğunuzda size yaşatacağı farklı maceralar ve aktivitelerle yürüme kısımları boş boş seyahat etmekten çıkıp eğlenebileceğiniz bir yapıya sokmuş. 'Dur, şuraya bakayım, dur, burada bir şey vardı' derken bakmışınız ki başka bir görevde, yolculuğa çıkma amacınızdan tamamen farklı bir yerdesiniz. Böyle şeyler Dragon's Dogma 2'yi çok daha keyifli kılıyor. Işınlama ise en başlarda bize pek fazla sunulmuyor çünkü dünyayı keşfetmemiz, zorluklarına göğüs germemiz isteniyor.

Bu dünyada dolaşırken başınıza her şey gelebilir. Pusu kurmuş goblinlerin saldırısına uğrayabilir ya da kafanıza ejderha inebilir, ihtimaller çok fazla. Neler olabileceğini ben bile tahmin edemiyorum. Tabii bu kadar farklılık içeren oyunun bir diğer önemli unsur da düşman tasarımları ve çeşitliliği oluyor. Bu çeşitlilik çok önemli, oyun deneyimimizi zenginleştirir, heyecanımızı arttırır ve dünyanın atmosferini güçlendirir.

Çok fazla yollarda gittiğimiz ve bu yolardaki yaratıklar birkaç gün sonra geri spawnlandığı için en başlarda tekrara düşüyormuş gibi duruyor. Ama ileride çeşitlenen ve sadece geceleri çıkan yaratıklar sayesinde çeşitlilik güzel bir düzeye çıkıyor. Çeşitlilikten bahsetmişken bosslara da değinmek isterim. Bosslar çok güzel tasarlanmış, her biri kendine özgü özelliklere ve taktiklere sahip. Onlarla karşılaşmak, biz oyuncular için gerçek bir meydan okuma oluşturuyor ve galibiyet duygusunu daha da tatlı kılıyor. Dragon's Dogma 2 de böyle bosslara yer veriyor. Aldığımız keyfi katlıyor ve sıkılmamamıza yol açıyor.

Düşman çeşitliliği ve bosslardan yeterince bahsettik, sıra geldi bunları nasıl öldürdüğümüze. 'İki kılıç salayayım hemen keserim' diyen varsa üzülebilir, çünkü bu oyunda öyle kolay kolay ölmüyorlar. Bazı zamanlar karşımıza grup hâlinde çıkan yaratıklar işimizi baya zorlaştırıyor. Pusuya hele bir düşelim, vay hâlimize! Döv dövebilirsen hemen üstüne çullanıyorlar. Kurtlardan bahsetmek bile istemiyorum, o kadar sinir ediyorlar ki yere mi yapıştınız hemen biri gelip sizi boynundan tutuyor, sürüklemeye başlıyor. Bakıyorsunuz ki sizi ısırıyor, sorun yok diyorsunuz, ölmem zannediyorsunuz, ordan 5 tane daha geliyor, parçalıyor sizi sonra kendinizi kurtlara bağırırken buluyorsunuz. Zaten aşağıdaki görsel pek de insancıl olmadıklarını analamaya yetiyor.

Bu kadar sinir olduğumuz yeter demek isterdim ama sıra geldi bosslarlar dövüşürken oyunun tamamen değişmesine. Bir Griffin ile kapışıyoruz, en etkili yöntem ne olur ne daha fazla hasar verir. Etrafınıza bakmaya başlıyorsunuz, sonra Griffin'in tüylerden oluştuğunu fark ediyorsunuz: tüylere ne zarar verir? ATEŞ. Piyonlarınızdan biri kılıcınıza ateş büyüsü basıyor. Griffin'e vurdukça tüyleri yanmaya ve daha fazla hasar yemeye başlıyor. Bu kürkü olan diğer hayvanlar ve bosslar içinde geçerli.

Bosslara dalarken öyle girdim ben bunu döverim, ganimetini alır kaçarım diyorsanız büyük bir yanılgıya düşersiniz. Stratejik bir şekilde ne olacağını tahmin etmemiz ve eşyalarımızı ona göre hazırlayıp dövüşe girmek en iyi seçenek oluyor. Diyelim ki böyle yapmadınız, dayağınızı yer çıkarsınız.

Hazırlıklarımızı yaptık, sıra geldi üstlerine tutunup onların kafasına kafasına vurmaya. Tabii bu kadar kolay bir şeymiş gibi bahsediyorum ama maalesef değil. Kafasına çıksan seni atıyor ya da staminan bitiyor, hadi tutundun vurmaya başladın diyelim. Bir bakmışın kanatlanıp uçmaya başladı, şimdi ne yapabilirsin ki? Ya yere yapışacaksın ya da başka olanakları düşüneceksin. Bu dakikadan itibaren onun çağresini bakmak size kalıyor. Ama ben şunu dile getirmek isterim, yaratıkların üstüne tutunup onlara vurmak oyun mekaniği olarak kesinlikle aşırı keyifli, içimizde daha çok düşman arayıp dövüşe girme isteği uyandırıyor.

Artık Dragon’s Dogma 2’nin en güçlü taraflarından biri olan ünlü Pawn sistemine geçebiliriz. Pawn’larınız, yani Piyonlarınız, Arisen’a hizmet aşkı ile yanıp tutuşurken, tüm çatışmalarınızda yanı başınızda olmakla kalmıyor, başınıza gelenler hakkında fikir belirtiyor, arada hızlı koştuğunuz için şikâyet ediyor; karakteriniz donup kaldığında size "Orada mısın huu?" der gibi hareketler yapıyorlar ve size rehberlik ediyorlar. Serüven boyunca yanınızdan ayrılmayan dostlarınız, siz söylemeden etraftaki ganimetleri topluyor, gözünüzden kaçan gizli mağaraları işaret ediyor, daha önce çevrede keşfettiği bir hazinenin yerini fısıldıyor ve hatta siz bir yükseltiden düşerken sizi yakalayıveriyor.

Piyonlarınızla kamp yapıyor, gerekli malzememiz varsa yemeğimizi pişiriyor, üstüne güzel bir uyku çekiyoruz. Ancak bu kampların saldırıya her zaman açık olduğunu da unutmayın. Co-op yok ama online olarak yüksek levelli başka kişilerin ya da arkadaşlarınızın piyonlarını kiralayıp göreve çağırabiliyorsunuz. Bu piyonlar sizi daha önce geçtiği fakat sizin bilmediğiniz bölgelerde ya da görevdeyken "ben yolu biliyorum, dur sana göstereyim" gibi akıllıca sizi farklı maceralara sürükleyebiliyorlar.

Sınıfını değiştirebileceğiniz ana Piyonunuz dışında, istediğiniz zaman yenisi ile değiştirebileceğiniz iki piyonunuz daha oluyor. Bunlar genellikle yoldan geçen ve hizmetini size sunan karakterler oluyor ve dört kişilik ekibinizi tamamlıyorlar. Rift sistemi sayesinde ana Piyonunuzu siz dinlendiğiniz zamanlarda bir göreve yollayıp, ekstra ganimetler elde ediyor. Savaşta kaybettiğiniz ana Piyonunuzu da yine Rift Stone üzerinden diriltebiliyorsunuz. Sınıfları renkli ve epik anlar yaşamanıza izin veren yetenekleri, kalkanı ile kafanızı ezmeye çalışan düşmanlarla ya da duvarlara tırmanıp tepenize inmeye çalışan devlerle karşılaştığınızda sizi zevkten dört köşe edecek fırsatlar sunuyor.

İncelememizin yavaş yavaş sonuna gelirken şunlara da değinmek isterim: Oyunun fiziklerine çok dikkat edilmiş, etraf ile kolay bir şekilde etkileşime girebiliyoruz. Yaptıklarınızın bir reaksiyonu oluyor, bu da bizi oyunu oynarken çok daha dikkatli olmamızı sağlıyor. Ara sahneleri ve dövüş animasyonları üstüne çok özen gösterilmiş. Düşmana kılıcı sapladığımızda çıkan animasyon ve kanların etrafa fışkırması çok tatmin edici hissettiriyor. Özellikle bu taraflara ağırlık verilip oyuncuları o hissiyatı yaşatmak için çalışılmış.

Ara sahneler çok nadir karşımıza gelse de oyunun kalitesinden geri kalan bir tarafı yok. Müzikler, ana menüde olsun oyun içerisinde olsun mükemmel. Özellikle Bosslarla dövüştüğünüzde, bir yükseliyor bir alçalıyor. O müzik, siz vurdukça yükseliyor. O yükseldikçe siz daha çok gaza gelip daha fazla vuruyorsunuz ve bosslar düşmeden önce müzik aşırı derecede hızlanıyor ve finalde bir patlama ile bitiyor. Kendinizi hakikaten epik bir dövüşün içinde gibi hissediyorsunuz. Harika kurgulanmış olan soundtrack ve seslendirmeler, oyunun atmosferini müthiş bir şekilde yansıtıyor ve sizi içine çekiyor.

Kısacası, Dragon's Dogma 2'nin bizi çok yormadan, sıkmadan, eğlenceli bir şekilde oynamamıza izin veren, geniş bir açık dünyaya sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Oyun, hikâye anlatımından çeşitliliğe, müziklerinden karakterlere kadar geniş bir yelpazede başarılı olduğunu kanıtlıyor. Özellikle dövüş mekanikleri ve boss dövüşleri oldukça zengin ve keyifli. Eğer siz de epik bir açık dünya macerası arıyorsanız, Dragon's Dogma 2 tam da size göre olabilir.

Oyunun sonunda ise yükselten bir final müziği eşliğinde bir anlığına durup düşünüyoruz: "Acaba bu oyun benim yeni favorim olabilir mi?" (Artık Arisen'in kaderinin sonuna geldik. Umarım kaderimiz istediğimiz şekilde çizilmiş ve şekillendirilmiştir.) (Kapatmadan önce son sorunun cevabını vermek isterim. Umarım layık olduğu ödüllere sahip olur, çünkü hak ediyor.)