Einstein'ın Gölgesinde Harcanmış Bir Hayat
Eşinin gölgesinde kalmış dahi bir bilim insanının hüzünlü hayatı.
Tarih boyunca kadınlar, bilimle ve sanatla içli dışlı olmak istemiş, erkekler kadar hakları olduğunu savunmuşlar. Ancak maalesef hemen hemen her millette küçük görülmüşler ve aşağılanmışlar. Hatta çok uzun yıllar boyunca kadınlar kendi çalışmalarını ifşa olmamak için erkek ismiyle yayınlamışlardır.
Eğer herhangi bir ortamda "Kadın bilim insanı neden bu kadar az?" diyen birini duyarsanız, ona kadınların zamanında erkeklerle eşit haklara sahip olamadığını, çalışmaya, okumaya izin verilmediğini, sadece birer eş olmak için yaşadıklarını ve hayatlarının bundan ibaret olması gerektiği zihniyetiyle başa çıkmak zorunda olduklarını veya cadı oldukları düşünülüp yakıldıklarını söyleyebilirsiniz.
Bu yazımda Albert Einstein'in eşi ve onun gölgesinde kalmış bir kadın fizikçiden bahsedeceğim.
Mileva Maric, varlıklı bir Sırp ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi. Çok küçük yaşlardan itibaren ailesi tarafından ne kadar zeki bir öğrenci olduğu fark edildi. 16 yaşındayken sadece erkeklerin kabul edildiği bir Kraliyet Okuluna özel izinle girmekle kalmamış, burada aldığı fizik ve matematik derslerinde büyük başarılara imza atmıştı. Bu dönemde Mileva ve Nicola Tesla'nın tanıştığı ve yakın arkadaş olduklarını söyleyenler var.
1896 yılında Zürih Politeknik'te eğitim hayatına devam etmeye karar vermişti. Liselerde fizik ve matematik öğretmek için bu alanda dersler alıyordu. Sınıftaki tek kadın kendisiydi. Albert Einstein ile de sınıf arkadaşıydı ve bu şekilde tanışmışlardı. Önceleri sadece birlikte çalışmalar yapan yakın arkadaşlar olsalar da sonradan bu arkadaşlık ilişkisi aşka dönüşmüştü.
Maric, ilişkilerinin başlarında gayet mutlu olsa da sonradan kariyerinin sekteye uğrayacağından habersizdi.
1901 yılında, Maric hamile kaldı ve notları düşmeye başlamıştı, bitirme tezini tamamlayamadı. Bir kız çocukları dünyaya geldi. Kızın isminin Lieserl olduğu tahmin ediliyor. Ancak kıza ne olduğu bilgisi maalesef elimizde yok. 1903 yazının sonlarına doğru öldüğü veya evlatlık verildiği söyleniyor.
Mileva'nın akademik kariyeri düşüşteyken, Albert'ın kariyeri ise şekillenmeye başlamıştı. Einstein'ın işsiz olduğu dönemde Mileva, fizik ve ağırlıklı olarak matematik özel dersi vererek evi geçindiriyordu.
Bu sırada Albert, iş buldu ve çift 1903 yılında evlendi. Evlenmeden önceki ortak çalışmalarını Maric-Einstein imzasıyla yayınladılar. Ancak evlendikten sonra imza sadece Einstein olarak kaldı. Albert bu çalışmalarının temelini eşi Mileva ile birlikte yapsa da imzadan eşinin soyadını sildi.
Maric'in, Einstein'a çalışmalarında ne kadar yardımı olduğu hala tartışma konusu. Ancak Albert'ın kendi kaleme aldığı mektuplarda "bizim çalışmamız" veya "bizim kuramımız" şeklinde ele aldığı birçok yazı ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda Mileva'nın bir arkadaşına kasıtlı bir şekilde söylediği "Kocamı dünyaca ünlü hale geirecek çok önemli çalışmaları bitirdik." sözleri aslında durumu kanıtlar nitelikte.
İlk oğulları olan Hans Albert 1904 yılında doğdu. Albert, kariyerinde ilerliyordu ve Zürih Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1910 yılında ikinci oğulları olan Eduard dünyaya geldi.
Mileva, evliliğin ona yüklediği sorumluluklar altında mücadele eder. Evin işini ve çocuklarının bakımını yapmaktan kendi çalışmalarına vakit ayıramaz. Çiftin ilk oğlu Hans, annesinin Einstein ile evlendikten sonra bilimsel tutkularını bir kenara bıraktığını ifade etmiştir. Einstein ise bu esnada bir hayli ünlü olmuştur.
Albert Einstein Berlin'de çalışmalarını devam ettirmeye karar verdi ve ailecek oraya taşındılar. Ancak Mileva bu durumdan hiç memnun değildi. Berlin'de giderek mutsuzlaşıyordu. Aynı zamanda Mileva, Albert'ın onu aldattığından şüpheleniyordu. Haklı da çıktı, Albert'ın kuzeni Elsa ile görüşüyordu.
İlişkileri de sekteye uğrayan çift ayrılmanın eşiğine geldiler. Ancak çocuklarının bu durumu kaldıramayacağını düşündüler ve biraz daha beklemeye karar verdiler. Bu sırada Einstein, Mileva'ya bazı şartlar koydu. Bunlardan bazıları;
1-Giysilerim, çamaşırlarım düzenli olacak,
2-Benimle tüm kişisel ilişkini keseceksin,
3-Evde seninle oturmamı, seninle dışarı çıkmamı veya seyahat etmeyi talep etmeyeceksin,
4-Benden fiziksel yakınlık beklemeyeceksin ve istediğim anda benimle konuşmayı keseceksin,
Mileva, o an bu şartları çocukları için kabul etse de tabii ki zamanla zorlanmaya başladı. Birkaç ay sonra Albert'ı Berlin'de bırakarak iki çocuğunu da alıp İsviçre'ye döndü. 5 yıl ayrı kalan çift 1919 yılında resmi olarak boşandı ve yalnızca birkaç ay sonra Einstein kuzeni Elsa ile evlendi. Mileva bir daha hiç evlenmedi.
Einstein'ın 1914 yılında tren garına bıraktığı çocuğu şöyle der "Babamdan bahsederken dilim niye mi bu kadar zehir saçıyor? Haberiniz yok mu? Cümle alem biliyor zannediyordum. Babam bizi; annemi, ağabeyimi ve beni 1914 Ağustos’unda Berlin’deki peronda terk etti. O günden sonra da savaş ilan edildi."
Mileva, Albert ile boşandıktan sonra bir anlaşma yaptı. Eğer bir gün Nobel ödülü kazanırsa ödülden aldığı paranın yarısını Mileva'ya verecekti.
Albert gerçekten de Nobel'i kazandı ancak vasiyetinde parayı oğullarına bıraktığını yazdı. Mileva da Albert'a tüm çalışmaları birlikte yaptıklarını tüm dünyaya anlatacağını söyledi. Albert'ın cevabı "Hiçbir önemi kalmamış insanlara karşı yapılabilecek tek şey sükuneti korumaktır."
Milena Maric, pek bilinen bir isim olmasa bile tarihçilere göre Albert Einstein kadar önemli bir bilim insanıydı. Albert'ın yeteneğini tanıyan ilk kişi Mileva'ydı. Erkek egemen toplumda harcanmış bir bilim insanı. Daha farklı olsaydı kim bilir ne gibi başarılara imza atacaktı?