Telepati - Teoriler #1

Okumaya başlamadan önce işlerinizi bitirin, ihtiyaçlarınızı giderin, çayınızı veya içeceğinizi alın çünkü okumaya başladığınızda okumayı yarıda bırakmak istemeyeceksiniz.

Bu blogdaki ilk yazım olacak ve size bambaşka konseptte bir yazı hazırlamaya çalıştım. Okumaya başlamadan önce işlerinizi bitirin, ihtiyaçlarınızı giderin, çayınızı veya içeceğinizi alın çünkü okumaya başladığınızda okumayı yarıda bırakmak istemeyeceksiniz. Biraz fazla mı iddialı oldu? O zaman unutun tüm dediklerimi baştan alalım.

Bugün ele alacağım ve kendi tasvirimle sizlere anlatacağım konu ''Telepati''. Bir çok bilim kurgu filminde mutantların veya insanların sahip olduğu bir yetenek olarak karşımıza çıkıyor. Peki bu kelime nereden geliyor?

Eski Yunanca’daki “uzak” anlamına gelen tele ile “etkilenme, tesir almış olma, hissetme” anlamlarına gelen patheia sözcüklerinin birleştirilmesiyle 1882’de Fredric Myers tarafından ortaya çıkarılmıştır. Türkiye'de ise telepati için ‘uzaduyum’ terimi kullanılmış.

Telepati, beş duyu organı kullanılmadan yapılan bilgi-düşünce paylaşımına denir. Fakat benim düşünceme göre sahip olduğumuz bu duyu organlarını geliştirerek ya da vücudumuzda farklı bir duyu organı keşfederek bu eylemi gerçekleştirebiliriz.

Telapatiyi duyma ve titreşim yani ses çıkarma yoluyla yaptığımızı düşünürsek:

Sesin bir frekansı vardır ve insan kulağı teorik olarak 20 Hz ile 20000 Hz arasına tepki gösterse de, en iyi 250 Hz ve 3000 Hz arasındaki konuşma frekansı bölgesini duyar. İnsanların ses telleriyle çıkarabildikleri ses frekans aralığıysa 100 Hz ile 10000 Hz arasındadır.

Hiçbir insanın çıkaramadığı frekansta bir ses çıkarabildiğinizi hayal edin ve bir başkasının da hiçbir insanın duyamadığı bu frekanstaki sesi duyabildiğini. İşte buna telepati diyebiliriz. Bu sesi belki de ses tellerinizle çıkarmayacaksınız, belki beynin veya vücudun keşfedilmeyen bir yanında ses titreşimleri oluşturabileceğimiz bir organa sahibiz. Aynı şekilde vücudumuzun farklı bir köşesinde bu titreşimleri algılayacak başka bir organa da sahip olabiliriz. Size küçük bir örnek vereyim. Filler ayaklarıyla çok düşük frekanstaki sesleri duyabilirler. Yine bir çok hayvanı araştırdığımızda birbirlerinin seslerini kilometrelerce uzaktan duyabildiğini fakat bizim bunları duyamadığımızı öğreniriz. Örneğin, yine filler diğer fillerin seslerini sekiz kilometre uzaklıktan duyabilirler ve balinalar birbirlerinin seslerini 1600 km öteden duyabilirler. Size özellikle bu konuda balinalardan bahsetmek isterim.

Balinaların ses çıkarabildiği ve birbirleriyle iletişim kurabildiği biliniyor. Ancak uzun süre bu canlıların nasıl duyduğu anlaşılamamıştı. Balinaların hem büyüklükleri hem de okyanuslarda yaşamaları bilimsel araştırmaları zorlaştırıyordu.

Çubuklu balinaların, iskeletleriyle kaynaşmış karmaşık yapılı kulak kemikleri vardır. Bu bilgiden yola çıkan bir grup araştırmacı, balinaların iskeletlerinin işitme duyuları ile bağlantılı olabileceğini varsayarak çeşitli çalışmalar yapmış. Önceki yıl ABD kıyılarına vurarak ölmüş iki balinanın iskeletleri üzerinde tomografi kullanılarak yapılan deneyler, balinaların iskeletlerinin anten görevi gördüğünü gösteriyor. Araştırmacıların Kaliforniya’daki 2018 Deneysel Biyoloji Konferansı’nda sunduğu sonuçlara göre frekansı 10-200 Hz aralığında olan sesler balinaların iskeletlerinin titreşmesine sebep oluyor ve kulak kemiklerinin iskeletle kaynaşık olması sayesinde bu titreşimler kulaklara aktarılıyor. Böylece balinalar duyabiliyorlar. Balina iskeletlerinin özellikle balinaların aralarında iletişim kurmak için kullandıkları düşük frekanslı seslere karşı hassas olduğu belirtiliyor. 

İnsanoğlu DNA'sı her gün mutasyona yani değişime uğruyor, bunu her yerde okuruz. Şu an bu organlara, duyulara sahip değilsek bile yakın bir gelecekte bunları keşfetmeye başlayabiliriz. Tabi telepati yapabilmemiz için önemli olan çıkardığınız frekansta sesi duyabilecek düzeyde işitme yetisine sahip başka bir insanın Dünya'da olması. Tek taraflı iletişim böyle başlardı. Yani şu an siz farklı frekansta ses çıkarabiliyor olsanız bile belki de sizi duyabilecek yeteneklere sahip bir insanoğlu daha yok. Kapanışı yine başka bir balina örneğiyle yapmak istiyorum.

52 Hertz balinası, alışılmadık bir biçimde 52 hertz şiddetinde ses çıkaran ve 1980'lerin sonu, 1990'ların başından bu yana düzenli olarak izlenen türü belirlenememiş bir balinadır. 52 Hertz, çoğunlukla 12 ile 25 hertz arasındaki şiddette ses çıkaran kambur balina ile mavi balinaya oranla daha yüksek sesteki frekanslarda ses çıkarmaktadır. 52 Hertz, bu özelliğiyle kambur balina ile mavi balinadan ayrılmaktadır ve dünyada bulunan bu özellikteki ilk ve tek balinadır. Bu özelliği nedeniyle diğer balinalarla iletişim kurmakta zorlanan 52 Hertz'i kriptozoologlar dünyanın en yalnız balinası olarak tanımlamıştır.

Bir yeteneğin var fakat seni duyabilecek kendi türünden kimse yok. Belki de yeteneğin hiç olmadı ta ki biri seni duyabilene kadar.

Bir gün telepati yoluyla görüşmek üzere.



Kaynakça:

http://www.bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/balinalarin-nasil-duydugu-anlasildi

http://bilgimat.com/filler-hakkinda-ilginc-bilgiler/

https://medium.com/sercansolmaz/ses-frekans-nedir-cb24477d83fa

https://gizemlidunyam.com/telepati-nedir-nasil-yapilir/

https://stereomecmuasi.com/2011/09/ses-hakkinda-bilgiler.html

https://onedio.com/haber/dunyanin-en-buyuk-canlisi-olan-balinalar-hakkinda-25-sasirtici-gercek-735086