En Mavi Göz ve Bülbülü Öldürmek Romanlarının Karşılaştırmalı İncelemesi
Elimizden bıraktığımızda tekrardan geri dönmek isteyeceğimiz bu iki kitaba, Pecola ve Atticus'un hikayelerine yakından bir göz atalım.
En Mavi Göz romanı, Toni Morrison'un oluşturduğu zaman basımı ve yayımlanması yasaklanan çarpıcı gerçekleri bir çocuk gerçekliğiyle ele alan bir eserdir. Elimde bulunan Türkçe çeviri basımında yazarın ön sözü yok ancak bir son sözü mevcut. İlgili söz okura adeta ''Her şeyi açıklığa kavuşturmaya ne dersin?'' diye sorar ki aslında bir bakıma kavuşturur da. Kitap ise ''Aramızda kalsın ama.'' cümlesiyle başlar ve sonbahar, kış, ilkbahar son olarak da yaz döneminde oluşur. Romanda anlatılanlar çocuk bakış açısı ile hakim bakış açısı arasında değişiklik gösterir ve romanda herkesin duygularına yakından tanık olmayız. Söz gelimi Pecola Breedlove'ın öz babası Cholly tarafından istismara uğramasının ardından Pecola'nın yaşadığın ne olduğu onun ağzından okuma şansımız olmaz. Bununla birlikte romanda yer alan Breedlove ailesinin siyahi oldukları için çirkin olduklarını kabul etme gibi bir alışkanlıkları vardır ve özellikle Pecola mavi gözleri olsa çok güzel olacağına yönelik hastalıklı bir inanca sahiptir.
Romanda geçen kişiler, tüm dünyada özellikle Amerika'da ırkçılığın yükseldiği bir dönemde yaşamaktadır ve aynı ötekileştirmeyle ilgili çeşitli psikolojik sarsıntılara sahip bir ailedir Breedlove ailesi. Sözgelimi Pecola'nın babası Cholly'nin öz annesi tarafından babası onu kabul etmediği için çöpe bırakılmış ve daha sonra da ailesinden yaşlı bir akrabasının ona sahip çıkmasıyla yaşamayı sürdürebilmiştir. Pecola'nın annesi Pauline ise beyaz bir aile evinde düzenli olarak hizmetçilik yapan ve bundan büyük bir mutluluk duyan bir kadındır. Pecola ve onun kardeşine şefkat gösterme konusunda ise Pauline'in onu doğunca sevebileceği ancak Pecola'nın çok çirkin olduğu için bunu yapmak istediğini ifade eder kitap. Karmaşık ve zehirli aile ilişkisini konu edinen kitap, Pecola'nın öz babasından iki kere istismara uğraması ve ikincisinde kendi kardeşine hamile kalması ve ardından annesi Pecola'ya bakmaya bile tahammül edememesini görürüz. Pecola bebeğini-kardeşini sağlıklı bir şekilde dünyaya getiremez ve bunun ardından akıllı sağlığını tamamen kaybeder.
En Mavi Göz romanı, kişinin kendisine ve topluma yabancılaşmasının ötekileşmesinin, hatta ötekileştirilmesinin sonuçlarının dehşet verici sonuçları üzerinde durur. Pecola Breedlove sessiz bir direnişe sahiptir, annesine ilk istismarı söylediğinde annesi tarafından hiç beklemediği bir tepkiye maruz kalmış adeta yıkılmıştır. Ancak aynı evin içinde durmaya devam etmiş, annesinin onun yüzüne bakmasını istemiştir. Pecola, içerisine doğduğu dünyanın anlam sınırlarını derin bir şekilde tecrübe etmiş bir kız çocuğudur ve dünyada kendisine verilen acıları, savuşturmayla değil, yaşayarak direnir ve mücadele eder.
Bülbülü Öldürmek romanı ise Harper Lee’nin Pulitzer ödüllü romanıdır. En Mavi Göz ile çağdaş bir romandır ve aynı coğrafyanın makro düzeydeki sorununu gün yüzüne çıkarır; ABD ve ırkçılık. Bülbülü Öldürmek romanının karakterleri olan Finch ailesi o dönemde sorunsuz yaşayabilen insanlarla aynı ten rengine sahiptiler; beyaz. Bu sebeple iki roman arasındaki ilk karşıt olabilecek durum olarak nitelendirilebilir bu durum ancak iki romanın da ana karakterleri çocuklardır ve anlatı yine çocuklar üzerinden gerçekleşir.
Bülbülü Öldürmek romanında En Mavi Göz kadar göze çarpan bir nesnellik olgusu yoktur, karakterlerin duygularını bağlamdan ya da doğrudan çıkartabilir okur. Scout, Jem ve Atticus bir ailedir ve herkesin birbirini iyi tanıdığı bir mahallede yaşarlar. Scout bir kız çocuğudur ve Jem onun ağabeyidir, Atticus ise babaları. Atticus eşi vefat ettikten sonra çocuklarının sorumluluğunu üstlenmiştir ve dönemin özelliklerini aksine çocukları küçük yetişkinler olarak görüp çocuk vücudundan ve zihninden yetişkinlerin yapması gerekenlerin beklentisine girmez. Mahallede oturan ailelerin tipik özellikleri vardır; Radley’ler pazar günleri kilise ayinleri dahil evden çıkmaz, Chunnigham ailesi ise karşılığını veremeyecekleri hiçbir şeyi almazlar. Jem, Scout ve arkadaşları Dill Radley hakkında çeşitli kurgular oluşturarak oyunlar oynarlar. Söz konusu çocuklar Breedlove ailesinin çocuklarının aksine iyi bakılan, sevgi gören ve eğitimli olmalarına özen gösterilen çocuklardır. Çocukların içinden özellikle Scout, Pecola ile aynı cinsiyet ve yaş özelliklerini gösterir ancak Scout, Pecola’nın sahip olmayı hayal bile edemeyeceği hemen her şeye sahiptir.
Bülbülü Öldürmek romanının akışı Atticus’un bir siyahinin davasını savunmak için aldığı andan sonra değişir. Tom Robinson, kasaba sakinlerinden birinin kızına Mayella Violet Ewell’e tecavüz etmekle suçlanmaktadır. Atticus’un davayı üstlenmesiyle kasabadakilerin Finch ailesine bakışı değişir ve durumu hiç hoş karşılamazlar. Tom Robinson’u çeşitli argümanlarla savunmaya çalışan Atticus’u çocukları zaman zaman izlemeye gelerek gururlanırlar. Finch ailesi şiddetli bir toplumsal baskıya uğrasa da Atticus Tom Robinson’u savunmaktan vazgeçmez çünkü Tom, yalnızca siyahi olduğu için böyle bir suçlamaya tabi tutulmaktadır. Mayella, Tom’la kendi rızasıyla birlikte olmak istemiştir ancak o günün şartlarında bu durum kabul edilemezdi. Tom Robinson, delillerle değil insanların onun hakkında düşündükleriyle yargılanır; o beyaz tenli bir insan olarak değil siyah tenli bir insan olarak doğmuştur ve bu durum onun suçlu olduğunun en büyük kanıtıdır. Atticus’un tüm çabalarına rağmen Tom suçlu bulunur ve hapishaneye gönderilir, Tom’un ailesine artık hiç kimse iş vermek istemez.
Finch ailesi, Tom, Radley’ler farklı şekillerde ötekileştirilir ve kitap bu durumun bireysel ve toplumsal olabileceğini gösterir. Atticus’un tüm insanlığa aynı mesafeden yaklaşıyor olması, bunun mücadelesini hukuk alanında gösterebilmesi onun Pecola’nın mücadelesinde ses çıkarabilecek kişilerden biri olabileceği ihtimalini akıllara getiriyor. Atticus, Pecola’ya çok istediği mavi gözleri veremezdi belki ama Pecola’nın insana yakışır bir şekilde yaşaması için gerekli tüm mücadeleyi sağlamaya çalışırdı.
Söz konusu iki kitabı da değer yargılarımdan olabildiğince arınmış bir şekilde sosyal eleştiri bağlamında mücadele- direniş temaları etrafında incelemeye çalıştım. Özetle ırklarının, ortamlarının ve dönemlerinin özelliklerini yaşantı yoluyla deneyimlemiş bu kurgusal karakterler farklı şekillerde aynı şeyin mücadelesini vermeye çalışmaktadır; var olabilmek. Pecola’ya göre var olabilmek tüm niyetlerinden arınmış olarak sessiz bir şekilde umut edebilmekken Atticus’a göre var olabilmek belki de tüm insanlığa faydalı olabilmekti. Bu bağlamda ilgili kitaplarda verilmek istenen mesaj açıktı: