Eşitlik Üzerine

Bu sebeple her ne kadar eşitlik yönünde belli adımlar atılsa da sınırlar iyi çizilmeli ve farklılıklara da saygı duyulmalıdır.

 Bryan S. Turner “Eşitlik” adlı kitabının genelinde eşitliğin mümkünlüğü sorgulanmış ve olumsuz bir yanıta ulaşılmıştır. Bana kalırsa da özellikle günümüzde gelinen noktada mutlak bir eşitlik mümkün değildir. 

Kitap, eşitliğin toplumsal siyasal ve ekonomik boyutu üzerinden farklı farklı kavramlar ile bir değerlendirme yapılmıştır. En çok üzerinde durulan yine ekonomik eşitsizlik kavramı olmuştur. Çünkü şüphesiz ekonomik eşitsizlik diğer eşitsizliklere kıyasla daha belirgin. Buna birçok neden getiren yazar bunlardan en çok toplumda statü anlamı haline gelebilecek kişisel sıfatları ve meslekleri göstermiştir. 

Tabi benim görüşüme göre eşitliğin var olup olmaması ya da toplumda görünüş biçimlerinden çok neden gerekli olarak görüldüğü ve mutlak bir eşitsizliğin cidden güzel olup olmayacağı üzerine tartışılmalıdır. 

Yazar kitapta herhangi bir yarışın varlığının eşitliği yok etmek için yeterli olduğunu belirtmiş ve ben buna katılıyorum. Yarışa dayalı bir sistemde herkes eşit koşullarda yarışsa dahi sadece bir kazanan olacağından eşitlik her şekilde zarar görecektir. Çünkü bu yarışı kazanana diğerlerinde olmayan bir statü kazandıracaktır. Yalnız buraya eklemek istediğim bir detay var. Bu sınıfta yaptığımız bir tartışma sonucu ulaştığım ve gerçekten etkilendiğim bir olgu. Eşitliğin İslam’da ve Allah katında olan durumu üzerine bir tartışma yaptığımızda yıllardır üzerinde durulan eşitliğin neden İslam’da bizim anladığımız şekilde olmadığını az çok kavradım. Nitekim İslam inancına göre herkes ayrı bir sınava tabi tutuluyor. Herkes farklılıkları ve standartları hesaba katılarak kendine has bir imtihan ile yüzleştiriliyor. Bu sayede fırsat veya şart eşitliğinin bir önemi kalmıyor. Çünkü bu kelimeler ancak herkes aynı sınava tabi tutulursa önem arz ediyor.

Toplumsal eşitsizlik, hızlı ya da açık bir toplumsal hareketliliğin var olması koşuluyla meşru sayılabilir, diyor yazar. Burada yazarın vurgulamak istediği bence eşit bir toplumsal düzeni gelinen bu noktadan sonra ihtimal dahilinde olmamasından dolayı en azında eşitsiz düzenin içinde bir döngü barındırması. Bu sayede zengin sürekli zengin olmayacak diğer insanlara da belli ölçüde o noktaya gelebilme imkânı verilecek. Ancak bunun sağlanması için yazar farklı eşitlik olgularının önemine de vurgu yapmış. Bunlar fırsat eşitliği, siyasi eşitlik, eğitimde eşitlik vb. konular. 

Değinmek istediğim diğer bir nokta kitapta ilgimi çeken özgürlük-eşitlik çatışması. Şu an devlet insanların üzerinde karar kıldığı ve gerekli gördüğü bir otorite. Bunu insanlar kendi aralarında ki sorunları, hadiseleri tarafsız bir şekilde çözemeyeceklerinden dolayı gerekli görüyorlar. Ama elbette insanlar üzerinde ki otoritesinin sınırları var ve bu sınırları son zamanlarda genişletme yönünde bir politika izleniyor. Sonuçta insanların özgürlüklerine bu irade tarafından belli sınırlamalar getiriliyor. Tabi ki asıl tartışma konusu bu sınırlar. 

Bazı düşünürler özellikle ekonomide insanlara sınırsız bir özgürlük verilmesi gerektiğini. Çünkü zaten görünmez piyasa kanunlarının bir şekilde bu döngüyü dengeli bir hale getireceğini savunuyor. Bunun vücut bulmuş halini kapitalizmde görüyoruz. Ayrıca kitapta klasik bir görüşe göre kapitalizm bir ülkenin ekonomisinin gelişiminde çok önemli bir yere sahip. Ama tabi devlet elinin olduğu bir ekonomide gelişebilir ki buna yazar İsveç örneğini vermiş. 

Biz bir ekonomiyi serbest bıraktığımızda bu ekonomik gelişmeye yol açsa da eşitlik kavramında geriliğe sebebiyet vermektedir ve bu sebeple kitaptaki benim de katıldığım görüşe göre devlet yani bir otoritenin müdahalesi illaki olmak zorundadır. 

Nitekim kitapta emeğin meta haline gelmesinden ve bunun özel sektöre yararının olduğundan bahsediliyor. Eğer devlet bu emeği korumaya yönelik reform yapmazsa birçok insan ağır şartlarda, özel sektör lehine çalışmak zorunda kalıyor. Yani hepimizin bildiği üzere devletin bazı insanların haklarını korumak için belirli sınırlar getirmesi mecburi hale geliyor. 

Ayrıca kitapta şartlarda eşitlik sağlamaya yönelik her çabanın, elverişsiz dışsal koşullar tarafından engellenebileceğine vurgu yapıyor. Bence bu kısımda önemli çünkü buradan özellikle günümüzde gelinen noktada eşitliğe dair attığımız her yeni adımın aslında dışsal etkenlerle de bir şekilde bağlı olduğunun göstergesi bu. 

Bence devletin müdahalesinin mutlak bir eşitlik sağlamaya yönelmesi tam bir kaos olur. Çünkü birbirinden farklılık gösteren insanların illaki birbirinden farklı özellikleri ve bu özelliklerinin tezahür ettiği hayatları olacaktır. Bu sebeple her ne kadar eşitlik yönünde belli adımlar atılsa da sınırlar iyi çizilmeli ve farklılıklara da saygı duyulmalıdır.