Geçer
En ağır savaşlar kendi içinde verilendir. Sonunda içindeki herkes, her şey ölür, sadece sen sağ çıkarsın. Peki ya çıkamazsan?
En ağır savaşlar kendi içinde verilendir. Sessizdir, görünmezdir, ama yıkımı bir ordunun geçişinden daha derindir. İçindeki her ses, her anı, her parça birer asker olur sana karşı; kimi susar, kimi bağırır, kimi ihanet eder. Sonunda herkes ölür—umut, çocukluk, sevgi, inanç… Geriye yalnızca sen kalırsın, bir enkazın ortasında, galip gibi ama mahvolmuş. Peki ya çıkamazsan? Peki ya o savaş seni de alırsa? İşte o zaman hiçbir mezar taşı anlatamaz yaşadıklarını. Çünkü sen bir mezara bile sahip olamazsın; kendine bile ait olamazsın. Savaş biter, ama savaşan kalmaz.
-Konuşalım mı? Seni çok özledim.
+ Konuşalım.
- İyi misin?
+ Bunu sorabiliyor musun?
- Kızma bana
+ Neden gidiyorsun? Neden gidiyorsun? Anlamıyorum.
- Hep gittim. Başka türlüsünü bilmiyorum.
+ Canım acıyor. Her gün öldürüyorsun beni görmüyor musun?
- Geçer.
+ Ne zaman bu kadar acımasızlaştın?
- Hep geçti.
+ Çünkü sen hep gittin. Bu sefer beni canlı canlı yerin yedi kat dibine gömüp etimin parçalanmasını izliyorsun.
- Neden saldırıyorsun? Nefret ediyorsun benden.
+ Aptal. Nefretim sana değil kendime. Bunu hiç anlamadın. Sinirim, nefretim, kızgınlığım kendime çünkü bu acıya rağmen bir mesajın, sesini duyuşum acaba mı dedirtiyor bana. Bu yüzden nefret ediyorum kendimden.
- Sadece düzgün bir veda istemiştim.
+ Bana yaşattıklarını bilmiyorsun. Hiçbir zaman da bilemeyeceksin çünkü asla istemeyeceğim seni. Sensiz öleceğim bunu anladım. Sensizlikten öleceğim.
- Kırgınım.
+ Kırgınsın çünkü kalamadın, çünkü savaşmadan teslim oldun. Ben buradayım hala, yıkılmışım ama buradayım. Sen kaçtın.
- Belki de kaçmak bir savunma şekliydi. Yoksa ben de paramparça olacaktım.
+ O zaman biz neden başladık? Neden hayaller kurduk? Bu sonu bile bile neden dokundun bana?
- Çünkü inanmak istedim. Belki bu kez olur sandım. Ama ben hep yarım kaldım, hep eksik…
+ Ve senin eksikliğini ben tamamlamaya çalıştım. O yükü sırtlandım, seni bütün yapayım derken kendimden geriye hiçbir şey bırakmadım.
- Bunu istememiştim.
+ Ama oldu. İçimde hala senin izlerinle dolu bir savaş alanı var. Her adımda kanıyorum, her gecede yeniden başlıyor savaş.
- Peki ya ben? Ben de savaşmıyor muyum sanıyorsun?
+ Hayır, sen savaşmıyorsun. Sen sadece kaçıyorsun. Kaçmakla savaşmak aynı şey değil.
- Belki de bu yüzden sana layık olamadım.
+ Bu savaşı birlikte kazanabilirdik. Her şeyi yapardım senin için ama sen düşmanı içimde bıraktın, kendin gittin.
- İçimde de bir mezar kazdım kendime. Her adımda senin sesin yankılanıyor. Ama ben cesaret edemedim kalmaya, çünkü… belki de sevilmeye layık değildim.
+ Hayır! Layık olmadığın şey sevgi değil, yüzleşmekti. En derin yaralarımı senin ellerin açtı ve sonra kanayan yerlerimi bile görmeden çekip gittin.
- Kendimi bildim bileli yıkılmamak için kaçtım. Ama senden kaçınca yıkıldım.
+ Keşke bu kadar geç fark etmeseydin. Keşke bir defa olsun “gitmeyeceğim” deseydin.
- Şimdi gitmeseydim, sana, bize daha çok zarar verecektim belki.
+ Artık daha fazlası yok. Artık zararın kendisi oldun.
- Bunu istemedim. Sadece huzur aradım.
+ Huzur bizken, savaşı seçtin. Şimdi ben bu savaşın ortasında sessizce ölüyorum.
- Dur… Bir ihtimal daha var mı?
+ Hayır. Bu savaşta bir kazanan yok artık. Sen mezarını kazdın, ben içine yattım.
- Dinle beni. Bu kaçışın başlangıcı çocukluğum. Her bağ kurduğum insan bir gün sırtını döndü. Sevilmek demek, terk edilmekti benim için.
+ Ve ben tüm bu kırıkları onarırım sandım. Seni ilk gördüğümde gözlerindeki boşluğa bakıp “ben doldururum” dedim. Dipsiz bir kuyu olsan da ben doldururum, doldururdum.
- İçimde hep bir çocuk ağladı, onu hiç duydun mu?
+ İçindeki çocuğu kaç kere güldürdük peki? Bunu da unuttun mu?
- Ve ben, her gidişimde sana biraz daha alıştım. Ama bu alışkanlık değil, bağımlılıktı. Zehirdik birbirimize.
+ Hayır. Zehir senin kaçışlarındaydı. Ben kalmaya razıydım.
- Ama savaş yorgunuyum ben. Kendimle, geçmişimle, sevdiklerimle… Hepsiyle.
+ Ve şimdi bir savaş alanında beni tek başıma bırakıp “yoruldum” diyorsun. Oysa ben seninle ölürüm sanmıştım.
- Belki de bu yüzden geri dönüyorum şimdi. Bir mezar taşına adımı yazmak için.
+ Geç kaldın. Her neyse başladığım yerde bitiriyor, kaldığım yerden gidiyorum. Artık ölüyorum.
Hoşçakal.