Zararlı Verimlilik Nedir ve Nasıl Kaçınabiliriz

Pandemi ve iş verenler bizi her an verimli olmamız gerektiğine ikna etti, bu düşünce biçimine nasıl karşı koyabiliriz?


Zararlı verimlilik veya toksik verimlilik aslında işkolikliğin yeni ve daha havalı adı. Konsept değişmese bile hayatımızda nasıl vuku bulduğu ve çalışanlar olarak nasıl tepki verdiğimiz asıl değişen alan. Geçmişte işkoliklik denince aklımıza geç saatlere kadar ofiste kalma ve iş adına özel hayatımızı askıya alma gelirdi. Bunlar zararlı verimlilik adı altında da geçerli olan davranışlar olsa da, başka nüansları da olması açısından farklılık gösteriyor. Özellikle internetin her gün her saat elimizin altında olması ve internet üzerinden çalışmanın artık geçerli bir geçim yolu olarak görülmesi ile beraber boş zamanlarımızı bile verimli veya çalışarak geçirme isteği duyuyoruz.

Günümüzde bir evi tek bir maaşla geçindirmek mümkün değil artık. Eğer çift veya daha fazla maaşlı bir evin bireyi değilseniz, yaşam şartlarınızın hak ettiğinizin altında olduğunu varsaymak pek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Bu durum insanların artık birden fazla işte çalışma ihtiyacı ile sonuçlanıyor. Ancak aynı anda birden fazla tam zamanlı işe sahip olmak elbette ki sağlıklı bir şekilde mümkün değil, dolayısıyla da insanlar problemlerinin devası olarak internete sarılıyor. Kimi influencer olmaya çalışırken kimi internet üzerinden satış yapmaya çalışıyor, kimi freelance çalışıyor kimi komisyon alıyor. İnternet üzerinde seçenek sınırsız ve durum hayatta kalma sıkıntısı olunca kimseyi toksik verimlilik ile suçlayamayız. Burada problem önlenebilir olan ekonomik kriz ve kapitalizm. Bahsettiğimiz kişiler de zararlı verimliliğin istemsiz mağdurları.

Aynı madalyonun öbür yanında da bir o kadar bilinçli olarak verimlilik kültürüne katılanlar var. İhtiyaç yüzünden değil de kapitalizmin propagandası dolayısıyla boş zamanlarının her bir saniyesini çalışarak veya uzun vadede ekonomik kazanç getirmesi beklenen projelerle geçirenler. Zaman zaman duyarız ne kadar az uyuduklarını veya ne kadar çok saat çalıştıklarını övünçle söyleyenleri. Burada bireylerde değil suç, bu düşünce şeklini yaratan enstitüleşmiş ve daha da kötüsü kemikleşmiş kapitalde.

Özellikle pandemi döneminde evden çalışırken iş ve özel hayat arasındaki sınır tamamen kayboldu, bu durumdan iş verenler de sonuna kadar faydalandı. Normalde akşam altıda işten çıkması gereken çalışan gece yarılarına kadar çalıştırıldı ve gereken mesai ödemesi de yapılmadı. Daha önce emsali bulunmayan zamanlardan geçtiğimiz için iş verenlerin durumu istismar etmesi özellikle kolaydı, ayrıca evden çalışmanın gerçek iş olmadığı gibi bir bahane de vardı ellerinde.

Bir yandan bizler de bu mantaliteye soktuk kendi kendimizi. Karantina süresince yeni bir dil öğrenme, yemek yapmayı öğrenme veya spor yapmaya başlayıp fitleşme gibi hayallerle doldurduk günlerimizi. Elbette ki kendimizi geliştirmeye lafım yok ve saydıklarıma benzer aktiviteleri ben de yapıyorum ancak bu isteklerin ardındaki sebep kendini geliştirmekten ziyade genellikle para ve "her anı değerlendirmeliyim" düşüncesidir. Sadece keyif aldığımız için bir şeyleri yapmaya iznimiz yokmuş gibi davranıyoruz artık, her aktivite CV'mize yazabileceğimiz bir şey olmak zorunda.

Ancak ne zaman geleceğime dair hayal kursam veya mutlu olduğum bir sahneyi canlandırsam gözümde, sakinlik istediğimi fark ediyorum. Belki de günümüzün keşmekeşine bir isyan olarak böyle hissediyorum. Ancak sebebi her ne olursa olsun bence hepimizin bazen yavaşlayıp sadece zevk almayı hatırlaması yararımıza olacaktır.