Karl Marx'ta Yabancılaşma

Karl Marx'ın Marksist teorisinin temel kavramlarından yabancılaşmaya bir bakış.

Karl Marx, görüşleri ve yapıtları itibariyle kendinden önceki filozoflardan farklı bir yer tutar. Öncülleri, dünyayı anlatıp anlamlandırmaya çalışırken Marx, dünyayı değiştirmeye çalışmıştır. Bunu da kendisi şu şekilde açıklamıştır; “Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumladılar, aslolan onu değiştirmektir.” Marx’ın felsefesinde ve diğer teorilerinin temelinde insanların sınıf savaşı, üretim güçlerinin sahipliği ve özel mülkiyet gibi doğrudan toplumla alakalı meseleler vardır. Kapitalizmin emek, üretkenlik ve ekonomik kalkınma üzerindeki etkisini inceler ve kapitalizmi komünizm lehine devirmek için bir işçi devrimini savunur. Karl Marx ve yol arkadaşı Friedrich Engels’in Marksist düşünce sistemi; sosyal sınıflar arasındaki -özellikle burjuvazi veya kapitalistler ile proletarya veya işçiler arasındaki mücadelenin- kapitalist bir ekonomideki ekonomik ilişkileri tanımladığını ve kaçınılmaz olarak devrimci komünizme yol açacağını varsayar. Dünyayı yorumlamanın ötesinde değiştirmeye çalışan Marx’ın teorisinin temelinde Hegel ve Feuerbach’tan aldığı yabancılaşma kavramı yatar. Marx, yabancılaşmayı farklı biçimlerde anlatsa da temelde işçinin ürettiği emeğe yabancılaşması vardır. Marx, kavramı Hegel ve Feuerbach’tan almış olsa da iki ismin de yabancılaşmayı ele alırken insanın toplumsal ve tarihsel yönünü ele almadığını, soyut bir insan tasavvuru yapmasını eleştirir

Marx’a göre özel mülkiyetin varlığı, özel mülkiyetin belli noktalarında toplanması, üretim güçlerinin sermayenin elinde tekelleşmesi ve üretilen nesnenin yitirilmesi, işçinin karşısında nesne yabancı bir varlık olarak üreticiden bağımsız bir güç olarak dikildiği için işçinin kendi emeğin yabancılaşmasına yol açar.

İşçi ne kadar çok zenginlik üretir, üretimi erk ve hacim bakımından ne kadar artarsa, o kadar yoksul duruma gelir. Ne kadar çok meta üretirse, o kadar ucuz bir meta olur. İnsanların, dünyasının değersizleşmesi, nesnelerin dünyasının değer kazanması ile orantılı olarak artar. Emek sadece emtia üretmekle kalmaz; genel olarak emtia ürettiği ölçüde, kendi kendini işçiyi de meta olarak üretir.

Marx’a göre işbölümü ve uzmanlaşma prensibi insanı yaptığı işin bütününden uzaklaştırır, vasıfsız hale getirir ve insanı makinenin bir çarkı haline getirir. Marx’a göre işbölümü; emeğin ve toplumun insanın dışsallaştırılması ya da yabancılaştırılmasına yol açar. Bu yabancılaşma; aynı Charlie Chaplin'in Modern Times filmindeki işçinin durumunu yansıtır.

İşçi, emeğine ve ürettiği ürüne yabancılaştığında, ürettiği ürün onun karşısında yabancı bir erk olarak bulunduğunda bu ürünün olanağı işçi dışında bir özne olduğundan olanaklıdır. Marx açısından bu özne; sermaye sahibi patronlardır. Eğer bir iş, işçi için zulüm olarak gelmesine rağmen halen üretim devam ediyorsa bu etkinlik hiç şüphesiz başkası için zevk ve yaşama sevincidir. Marx’a göre vahşi kapitalizmin öznesi patronlar işçinin koşullarıyla ilgilenmez. İşçinin kazandırdığı sermaye ve işçinin ürettiği artı değer ile beslenir. Buradaki yabancı bir erk metafizik anlamda bir tanrı, canavar veya yabancı bir cin değil. Doğrudan insanın kendisidir. İnsan kendine özel mülkiyet ve zorunlu ihtiyaçlar ötesi lüks tüketim ürünleri yaratmış sonrasında bu erkin kölesi olmuştur. Bu noktada işçinin ürettiği ürünle ve kendi doğasıyla bağı sona ermiştir.

İnsanın kendi kendisiyle ilişkisi, onun için ancak başkası ile ilişkisi aracıyla nesnel, gerçek bir ilişki olabilir. Öyleyse o kendi emek ürününe karşı, kendi nesnelleşmiş emeğine karşı, yabancı, düşman, güçlü, ondan bağımsız bir nesne olarak davrandığı zaman, bu nesne ile kendisine yabancı, düşman, güçlü, kendisinden bağımsız bir başka insan ona sahipmiş gibi bir ilişki içindedir. O kendi öz etkinliği karşısında özgür olmayan bir etkinlik karşısındaymış gibi davrandığı zaman, ona karşı bir başka insanın hizmetinde, bir başka insanın egemenliği, zorlaması ve boyunduruğu altındaki bir etkinlik olarak davranır.

Karl Marx’ın “aslolan dünyayı değiştirmektir” diye başlayan felsefe ve diğer teorilerinin temelinde yatan yabancılaşma ve yabancılaşmış emek kavramları Hegel ve Feuerbach’a dayanmakla birlikte onların teorisini baş aşağı çevirmiş ve yabancılaşmayı işçilere, toplumsal yaşama uygulamıştır. Marx’a kadar insanın doğaya, tanrıya, dünyaya yabancılaşması olarak tanımlanan bu kavram artık işçinin sömürülmesi sonucu ortaya çıkan yabancılaşmaya dönüşmüştür. Karl Marx’a göre kapitalist üretim biçiminde çalışan işçi; ürettiği ürüne yabancı, ürünün hammaddesine yabancı, üretimin bütününden uzak ve dünyaya yeni gelmiş bir çocuk kadar yabancıdır. Bu yabancılaşmanın nedeni kapitalist üretim sistemi kadar kapitalist üretim sisteminin sonucu olarak özel mülkiyet ve ihtiyaç ötesi lüks tüketim ürünleri olarak da görülür. 

Kaynak

Karl Marx, 1844 Elyazmaları, Ekonomi Politik ve Felsefe, çev. Kenan Somer, Sol Yayınları, Ankara, 2015.