Görme Biçimleri
Görme Biçimleri; sanat, görsel kültür ve izleyiciyle etkileşim konularını ele alır.
John Berger, İngiliz yazar ve eleştirmendir. Berger’in 'Görme Biçimleri' adlı eseri, özgün bir şekilde sanatı ve görsel kültürü ele alır. Kitap, aynı adı taşıyan bir televizyon dizisinin metni olarak da yazılmıştır.
John Berger, Görme Biçimleri adlı kitabı ile tarihten bugüne ortaya çıkan farklı görsel temsillerin analizi yapar. Bir yandan okuyuculara sorulmamış sorular sorarak, onlara eserlerin farklı yönlerini sunar. Bunu yaparken sadece büyük eserleri incelemez.
Reklamlarda kullanılan görsellerin, imgelemelerin hangi amaçla kullanılmış olabileceği ile ilgili bilgiler verir. Bu sayede okuyucunun, edindiği bilgiler ile sorgulama yapmasını sağlar. John Berger, kitapta “Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir.” der. Görmenin, görsel zekanın önemini vurgular.
Biz önce yerimizi, çevremizi fark ederiz. Daha sonra anlar ve anlamlandırırız. Yazar hayata bu şekilde başladığımızı ifade eder. Anlamlandırma evresinden sonra kazandığımız düşüncelerimiz, görüşümüzü etkiler. Aslında etrafımızdaki şeyleri nesnel bir gözle görüp algılamıyoruz. Bu nedenle gördüğümüz şeyi başkalarına anlatırken, tamamen kişisel bir yaklaşım gösteriyoruz.
John Berger, “Ben ne gördüysem onu söylüyorum, dolayısıyla benim anlattıklarım objektif gerçekliktir.” derken aslında kendi algılama biçimimizin diğer herkesinkinden daha üstün ve gerçek pozisyonda olduğunu kasteder.
John Berger, kitabının ikinci bölümünde ise kadınların ve erkeklerin farklı görme biçiminde olduklarını savunur. Erkeklerin davrandıkları gibi, kadınların göründükleri gibi olduğunu vurgular.
Erkekler her zaman seyreder, yalnızca bakar ve izler. Kadınlar ise her şeyin farkındadır. Kadınlara bakılır, seyredilir ve onlara hayran olunur. Kadın bunu bilir ve silahı olarak kullanır. Dolayısıyla kadın erkek ilişkilerinde kadın her zaman seçen, erkekse seçilen durumundadır.
Yazar, Rönesans dönemi, öncesi ve sonrasından da örnekler verir. Bunların incelemelerini, modern dönemle karşılaştırarak kitlesine sunar. Çıplaklık ile nü arasındaki farkı açıklayan Berger, uygulanan yöntemleri ve ressamların tablolar yoluyla seyirciye vermek istedikleri mesajları örneklerle çözümler. Eserlerin yapıldığı dönem ve geleceği hakkında fikir verir.
17. ve 18. Yüzyıllarda yapılan tablolarda, satın alınabilecek mallar asıl konu hâline gelip resmi elde eden şahsın zenginliğini, alıştığı yaşama biçimini yansıtıyordu. Bu dönemde yazarın örnek verdiği tablolardan anlayacağımız üzere, yağlıboya resim galerinin arttığı, buradan resim satın alan kişilerin refah seviyesini ve zenginliklerini bu şekilde ifade edebildiklerini görürüz.
Kitabın son bölümünde, teknolojinin gelişmesiyle, yaşadığımız modern toplumda daha önce karşımıza bu kadar yoğun çıkmayan yüzlerce reklam imgesiyle karşılaştığımız belirtiliyor. Reklamın amacı, seyircininin memnuniyetsiz olduğunu hissettirmektir. Böylece alıcı kaybettiği mutluluğunu para harcayarak geri kazanmak isteyecektir. Reklam, şu andan bahsetmez. Kişinin hayal kurmasını sağlayarak bilinçdışı yöntem ile gerçeklikten uzaklaştırır. Bunu yaparken, çekiciliği arttırmak için hedef kitlesinin mevcut durumunu yetersiz görmesine neden olacak örnekler kullanır.
“Reklamcılık, çekicilik üretme sürecidir.”
Reklamın dayandığı temel his korkudan doğar: “Hiçbir şeyin yoksa sen de bir hiç olursun.”
Berger, ürün ve hizmetin satılabilmesi için cinsellik içeriğinin fazlasıyla kullanıldığını ifade eder. Yaşarken her şeyi ele geçirebileceğimiz, elde edilebilirlik ölçüsünde sevileceğimiz ve cinsellik benzerinde güç sahibi olacağımız dayatılır. Bu düşünceye göre, elde edebilme gücümüz az ise sevilmeyeceğiz demektir.
Eleştirmen John Berger, çalışma koşullarının, reklam etkileme seviyesi ise bağlantılı olduğunu belirtir. Reklamlar bize henüz kıskanılır duruma gelmediğimizi ama gelebileceğimizi söyler.
Kitabın anlaşılması için BBC kanalında yayınlanan dört bölüme ayrılmış "Ways of Seein" belgeselini izlemek, edinilen bilgilerin desteklenmesini sağlar.