Hayal ve Hakikat Çatışması Çerçevesinde Servet-i Fünûn Şiiri
“O sararmış giyâh, o yapraklar / Bûse-i elvedâa nâ-kadir / Hasta, firkat-resîde leblerdir.”
Servet-i Fünûn şiirine hâkim olan hayal ve hakikat çatışması, ruhunda hayal kırıklılığını yaratmıştır. Edebiyatın dergisindeki karamsarlığa biraz daha yakından bakınca, edebiyatta toplumsaldan soyutlamayla çalışıldı. Şiir anlayışındaki romantik üslupla birlikte parnazizm ve sembolizm akımlarının ektisinden de bahsetmek mümkündür. Hüznü edebî, bir değer biçimine getirip, yaratılan duygu dünyası çerçevesinde yaratılan karakterler ise hayallerin insanlardırlar.
Tevfik Fikret'in önceki yazarları gibi uzak turuna çıkma hayali, dünyaya gerçekçi dönüşmek için ikili karşıtlık gücü kullanılmıştır. Bu dönemde yazdığı şiirlerini topladığı eseri Rübâb-ı Şikeste'deki “Sühâ ve Pervîn” şiiri, belirtilen çatışma üzerine kurulmuştur. Şiir, tam anlamıyla olup; Hayallerin Sühâ ile gerçekliği temsil eden Pervîn'in üzerinde sembolize edilmiş bir karşıtlığı bulunmaktadır. Ancak Sühâ, Pervîn'in gerçekçi olduğunu göremediği kadar duyguya bağlıdır. Sühâ'nın “Pek âşikâre, bu bir hastalık; fakat ne zarar!” (Tevfik Fikret, 2019, 10) diyordu ki, 'hastalıklı şiir' algısına dikkat çekiyor. Sonrasında sevgilisini kaçınılmaz bir gerçekle, acı ihtiyacı içinde daima seveceğini belirtip “Emellerimde soluk bir hazan tezahür eder” (Tevfik Fikret, 2019, 10) diyerek, rengini solmuş bir sonbaharın çiçek açmasını belirtiyor. Bu kısım yemek ve sembollerin bir porsiyonuyla alakalı. Şiirin içinde olamayacağı bir zamanın ve mekânın özlemini duyan Sühâ'ya karşılık, Pervîn'in onu bulunduğu gerçekliğe çekmek çalışması görülmektedir. Sonunda hayale küskün olup, gerçeği arzuladığını söyleyen Pervîn; Daha sonra çağıranların yanına, Sühâ'yı yabancıya doğru çekerken göz kırparak ilerler.
Cenap Şahabettin'in sonbaharı seyretme anlamına gelen “Temâşâ-yı Hazân” şiiri; bir sesin sesi bir sesin sesidir. “Mevsimin kâinat-ı ye'sinde / Olalım biz de bir gam-ı zinde…” (Cenap Şahabettin, 2018, 184) beyitlerinde kâinatın mevsimle acı çekmesinden bahsederek, biz de bütünüyle yaşayan bir keder olalım der ve dönemin karamsar düşüncesini iletir. “Sevgilim, dinle, işte bâd-ı hazân / Müteverrim misâli öksürüyor, / hem de bir göğsü ki çok sürüyor;” (Cenap Şahabettin, 2018, 185) ifadesindeyse şairin tabiata bakışındaki hastalık romantizmi dikkat çekmektedir. Parnasizmin de ayrıntılar biçimsel-teknik mükemmellik ile değerlendirdiğimizdeki çelişkiler ise; romantik-melankolik-hastalıklı duyuşla arasındaki uyumsuzluktur. “O sararmış giyâh, o yaprak / Bûse-i elvedâa nâ-kadir / Hasta, firkat-resîde leblerdir.” (Cenap Şahabettin, 2018, 186) beyitleriyse sararmış çimenlerin-yaprakların veda öpücüğü vermeye değer olmadığını ve hasta olup, ayrılık ulaştıran dudaklar olduğunu belirtir. Şairin doğaya karşı antropomorfik bakışlarının zayıflıklarını dile getiren şiirde, hastanın başına baktığı yer bulunmaktadır.
Serveti-i Fünûn dönemine hâkim olan bakışın şiirler üzerinde; şairlerin duygu dünyasının habercisi, belirli bir dil anlatımı ve karakter çizimi geliştir. Dönemin şiir tasarımları şekil ve anlam özellikleriyle birlikte, “Sühâ ve Pervîn” ile “Temâşâ-yı Hazân” şiirleri kapsamındadır.
KAYNAKÇA
Cenap Şahabettin. Bütün Şiirleri. İstanbul: Dergâh, 2018.
Tevfik Fikret. Rübâb-ı Şikeste. Ankara: Akçağ, 2019.