Herland (Kadınlar Ülkesi)

Sadece kadınların yaşadığı bir ülke olsaydı nasıl olurdu, gelin Charlotte Gilman'ın gözünden bakalım.

Charlotte Perkins Gilman, Amerikalı feminist, sosyolog ve roman yazarı. Kadınlar Ülkesi, yazarın 1915 yılında kaleme aldığı ütopik feminist romanıdır. Kitabın konusundan bahsedecek olursak, üç yakın arkadaşın çıktıkları kamp gezisinde rehber, sadece kadınların yaşadığı bir ülke olduğundan bahsediyor. Rehberin anlattıkları arasında ise o ülkeye keşif amacı için gidenlerden geri dönen kimsenin olmaması dikkatleri daha da çekiyor. Bu tanıdık olmayan ülke, üçlünün oldukça merakını arttırıyor ve birlikte keşif yolculuğuna çıkma kararı alıyorlar.

Yolculuk boyunca ülke hakkında çeşitli yorumlarda ve sayısız tahminlerde bulunarak karşılaşacakları yer hakkında bir resim çizmeye çalışıyorlar. İlkel bir toplulukla karşılaşacakları, sadece kadınlardan oluşan bir toplumun bir arada düzen içinde yaşayamayacağını ileri süren karakterlerimiz, ülkede eğer bir düzen varsa da içlerinde mutlaka erkeklerin de bulunduğu fikrine kendilerini inandırıyorlar. Ama görüyoruz ki karşılaştıkları manzara ise umduklarının tam aksi oluyor.

Kadınlar ülkesi, geçmişte erkeklerin ve kadınların yaşadığı sıradan bir düzene sahip olsa da tarihte yaşanan savaşlarla birlikte ülkenin nüfusu oldukça azalmaya başlıyor. Zamanla toplumda isyan çıkaran köleler ise kalan erkek nüfusu da öldürerek hâkimiyet kurmak istiyorlar ve bunun sonucunda geriye sadece birkaç genç kız ve yaşlı kadınlar kalıyor.

Bu kadınlar ormancılıktan çiftçiliğe, eğitimden yönetime kadar her alanda kendilerini eğitiyor ve yeniden bir medeniyet inşasına başlıyorlar. Tek endişeleri ise nesillerinin tükenme tehlikesi oluyor. Anne olup devamlılık sağlamayı ve çocuk doğurmayı öyle içten istiyorlar ki günün birinde bir kadın, bir kız çocuğuna hamile olduğunu söylüyor. Bu hamilelik durumunu ise doğa ananın bir mucizesi ve bir lütfu olarak açıklıyorlar. Annelik onlar için kutsal bir görev ve kadının en büyük sorumluluğu olarak kabul ediyorlar. Bunu o kadar ciddiye alıyorlar ki sadece sağlıklı ve eğitimli kadınların anne olmasına izin veriyorlar. Bir nokta daha var ki çocuk doğurmak o annenin görevi iken çocuğu yetiştirmek ve eğitmek, bu konudaki uzman kadınlara bırakılıyor.

Kadınlar Ülkesi, tüm kadınların iş birliği içinde olduğu ve her türlü iş paylaşımının yapıldığı bir ülkedir. Kadını sadece evde duran ve ev işi yapıp çocuk bakan biri olarak görmüyorlar. Bunlarla birlikte eğitim, sağlık, güvenlik, beslenme ve yönetim gibi her alanda aldıkları eğitim ile kendilerini geliştirerek görev alıyorlar. Tüm iş kollarında olduğu gibi çocuk bakımını da uzmanlık gerektiren bir iş olarak görüyorlar. Çocuğun yetiştirilmesi tek bir kişinin sorumluluğuna bırakılmayarak birçok uzman anne tarafından bu sürece katkı sağlanıyor.

Erkek karakterler, duydukları ilk andan itibaren kadınların bir düzen içinde yaşayamayacağı fikrini, ülkeye girip kendi gözleriyle görene kadar savunuyorlar. Bu durumun aksi olduğunu ise burada bir süre vakit geçirip deneyimleyerek ikna oluyorlar. Kadının ormancılıkla ilgilenip odun taşıması, toplumsal düzeni sağlayabilmesi, hayran bıraktıracak mimari yapılar inşa etmesi, erkek misafirler için kabullenmesi zor gerçekler olmuştur. Kadınlara göre ise bunlar oldukça normaldir. Bir erkeğin gücüne ya da yardımına ihtiyacı olmadan yapılır. Kadının sadece evde durması onlara garip gelir ve ülkeleri için yapılacak bu kadar iş varken ev kadını olmak tamamen mantıksız gelir.