Charlotte Perkins Gilman'ın Kaleminden: Kadınlar Ülkesi

Feminist edebiyatın en büyük ütopyası: Kadınlar Ülkesi.

Charlotte Perkins Gilmanı'n Kadınlar Ülkesi isimli eseri, “The Herland Trilogy” isimli üçlemenin ikinci kitabıdır. Bu üçlemede Türkçe’ye çevrilen tek eser, birazdan ele alacağımız eser olan Kadınlar Ülkesi isimli eseridir.

Bu üçlemedeki eserler ise sırayla şöyledir.

           - Moving the Mountain (1911)

           - Herland (1915)

           -With Her in Ourland (1916)

20. yüzyılın başında yazılmış, Birinci Feminist Dalga döneminde yayınlanmıştır. Gilman, bu eseriyle dönemin toplumsal normlarına ve cinsiyet rollerine meydan okur. Yazarın kendisi de dönemin önde gelen feministlerinden biridir ve neredeyse tüm eserlerinde, kadınların ekonomik bağımsızlığı, kadının aile içindeki rolü ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuları ele alır. Ayrıca eser, hicivsel ütopik roman türündedir.

Roman tamamen kadınlardan oluşan ütopik bir toplumun hikayesini anlatır.

Bir gün, 3 erkek kâşif planörle gezerken, planörün arızalanması sonucunda bu toplumu keşfeder, sırf meraklarından dolayı bu toplumu gözlemlemek isterler. Bu erkekler, bir antropolog, bir psikolog ve bir coğrafyacıdır. Ülkeye ilk girdiklerinde Ellador, Celis ve Alima tarafından karşılanırlar. İlk karşılaşmalarından sonra erkekler kadınları ağaçlarda yaşayan, sinirli ve hızlı varlıklar olarak tanımlarlar. Ülkedeki yaşlı insanlar erkeklerin varlığını kabullenmiş olsalar da onlara dikkatli bir şekilde yaklaşırlar. Tamamen kadınlardan oluşan bir toplumun var olduğunu, kadınlar tarafından yönetildiğini anlamakta zorlanırlar, çünkü böyle bir yeri var edenin sadece erkek zekâsı olabileceğini düşünürler. Kadınların elinden böyle bir şey geleceğine inanmazlar.

“Bizde her işi erkekler yapar. Kadınlarımızın çalışmasına izin vermeyiz biz. Onlar “sevilir”, “ilahlaştırılır”, “onurlandırılır” ve çocuklara bakmak üzere yuvalarında oturur.”

Her erkeğe, ülkenin dilini, kültürünü ve tarihini öğreten öğretmenler atanır. Geçmişte bu toplulukta erkeklerinde yaşadığını ama çıkan savaş yüzünden erkeklerin ölümüyle sonuçlanması yüzünden bu ülke artık “Kadınlar Ülkesi” olmuştur.

Topluma girdikçe kadınların birbirleriyle nasıl organize olduklarını, nasıl huzurlu bir şekilde yaşadıklarını gözlemlerler. Gilman, bu ütopik roman aracılığıyla kadınların bağımsızlığını, toplumsal cinsiyet eşitliği ve patriyarkal toplumun eleştirisi gibi konuları işler.

Yazar, kadın olmasına rağmen bu hikâyeyi erkeklerin gözünden anlatır, eserde kadınların toplumdaki rollerini ve kadınların erkeklerle eşit olduğu dünyanın mümkünlüğü ele alınır.

Eserde birden fazla çarpıcı yön var. Bunlara bir bakalım.

Roman, tamamen kadınlardan oluşan ve dış dünyadan izole varlığını sürdüren ütopik bir toplumun tasviridir. Kadınlar tarafından kurulan bu toplumda, dünyada var olan savaş, cinsiyet ayrımcılığı gibi hiçbir olumsuzluk bulunmaz. Bu ütopya, Gilman’ın kadınların yeteneklerini ve potansiyellerini sergilemek için kullandığı bir araçtır.

Toplumu yöneten ve sürdüren sistem ataerkil değil anaerkildir. Erkeklerin olmadığı bu toplumda kadınlar ‘partenogenez’ yoluyla ürerler ve bu durum onları erkeklere bağlı yapmaz.

Bu ütopik toplumda eğitim çok önemli bir yer kaplar, her birey topluma katkıda bulunacak şekilde yetiştirilir. Çocuklar ortak bir eğitim sürecinden geçer ve amaçları herkesin refah ve huzur içinde yaşamasıdır. Böylece bireycilik ortadan kalkmıştır ve toplumsal fayda toplumun yaşam tarzını oluşturur.

Bu kadınlar toplumu, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzını idealize eder, kadınlar doğayla bir bütün içinde yaşarlar ve doğanın insanlara verdiği kaynakları bilinçli bir şekilde kullanırlar.

Yazarın hikâyeyi erkek bakış açısı ile anlatması, dönemindeki topluma bir eleştiri niteliği taşır. Romanın başlarında, üç arkadaş bu ülkede neler olabileceğini tartışmaya başlarlar ve Terry, kadınların onu kral seçeceğini hayal eder.

Kadınlar Ülkesi isimli eser, feminist edebiyatın klasiklerinden biri olarak kabul edilir ve günümüzde de toplumsal cinsiyet çalışmaları, edebiyat ve feminist teori alanlarında önemli bir referans kaynağı olarak görülür. Bu ütopik toplum, kadın hakları ve toplumsal eşitlik konularında ilham verici bir model olarak değerlendirilir.