İKLİM KRİZİ, KURAKLIK VE SU KRİZİ ÜZERİNE

Türkiye önlem almazsa su krizi yaşayacak ülkelerden biri. Peki nedir bu önlemler?

Kendisini gezegenin tek hakimi olarak görüp doğa ve insan olmayan hayvan türleri üzerinde tahakküm kuran insan türü, davranış ve seçimlerinin sonuçlarını acı şekilde gitgide daha fazla yaşamaya başladı. Doğayı kaynak olarak gören insanlar gezegenle birlikte farkında olmadan kendi geleceklerini de tüketiyor. "Büyüme, tüketim ve daha fazla" üzerine kurulan sistemin sonuçları kirliliği, emisyonu, ormansızlaşmayı, nesli tükenen türleri, eriyen buzulları, değişen iklim koşullarını yaratıyor. Dünya tüm bunların sonucu giderek ısınıyor.

           İlk başlarda dünyadaki sıcaklığın artışından dolayı küresel ısınma ismi kullanılsada tüm bölgelerde aynı sıcaklık artışı yaşanmadığı ve tek sorunun ısınma olmadığı için iklim değişikliği ismi kullanılmaya başlandı. Durumun ciddiyetini daha iyi açıkladığı için the Guardian gazetesi ilk kez iklim krizi ifadesini kullandıktan sonra artık bence de daha doğru bir kullanım olan iklim krizi dünyanın en büyük sorununu tanımlamak için kullanılıyor. İklim krizinin en çok etkileyeceği/etkilediği bölgeler içinde Türkiye de yer alıyor.

Son bir ay içerisinde, iklim kriziyle hala ilgilenmesekte, iklim krizinin sonuçlarından bazıları gündemimizde yer bulunuyor. Kuraklık, barajlardaki düşük su oranı, olası su krizi... İlk olarak şunu bilmeliyiz ki Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değil. Hiçbir zamanda olmadı. Gelecekte sahra altı Afrika, Ortadoğu, ve Kafkaslar başta olmak üzere Türkiye önlem almazsa su krizi yaşayacak ülkelerden biri. Konuyla ilgili en büyük sorun ise ülke olarak içinde bulunduğumuz bilinçsizlik.

Öncelikle dönemsel kuraklıklar belirli periyotlarda olur. Örneğin 2014 yılında da kuraklık yaşanmıştı. Ancak, ardından tekrar normale dönen yağış rejimleri sebebiyle bu soruna odaklanılmamıştı. Bugün yapmamız gereken ise eksiklerimizi acilen gidererek gelecek planlaması yapmak. Türkiye’nin kuraklık riskine karşı öncelikle yapması gerekenleri (normal koşullar altında) maddeler halinde sıralayalım ve biraz detaylandıralım.

1) İklim Bakanlığı’nın Kurulması

İklim krizinden en az etkilenecek ülkelerin bile iklim krizine karşı politikalar üretmek için İklim Bakanlıkları mevcut. Ülkemizde ise çevre bile şehircilikle bağlantılı. Bu yüzden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sahibiz. Maalesef beton, taş ocağı ve altın madeni her zaman doğaya karşı ülkemizde kazanan taraf oluyor (örneğin su temelinde bakacak olursak TEMA Vakfı verilerine göre Kaz Dağlarında 1 gram altın için 4 ton su kullanılacak). İklim Bakanlığıyla iklim krizine karşı daha etkili politikalar geliştirilebilir. Gerekli olan su politikaları da bu bakanlık içerisinde geliştirilmeli. Ek olarak, eğer İklim Bakanlığı kurulacaksa ilk iş olarak Paris İklim Anlaşması’na taraf olmalı.

2) Yeşile Odaklanmak

Bu aylarda beklenenin altında yağış gerçekleşiyorsa bunun en büyük sebepleri betonlaşma ve ormansızlaşmadır. Yağışların düzenli kalabilmesi için ormanlar çok iyi korunmalı, sermaye sınıfına peşkeş çekilmemeli, yazın çıkan (daha çok çıkartılan) orman yangınlarına karşı sert önlemler alınmalı. Şehir planlamalarında ekoloji ön plana alınmalı. Ağaçlandırma çalışmalarıyla orman bölgeleri genişletilmeli.

3) Su Kaynaklarının Korunması & Arttırılması

Türkiye içilebilir su anlamında çok büyük oranda yerüstü su kaynaklarını kullanıyor. Su arıtımı konusunda daha fazla yatırım yapılmalı, deniz suyunu arıtabilecek sistemler kurulmalı, yer altı su kaynakları korunmalı. Nehirleri, akarsuları HES’lere feda etmeyerek su döngüsü sürdürülebilir kılınmalı. En hızlı yok olan gölleri korumak için acil harekete geçilmeli.

4) Tarım ve Sanayinin İklim Krizine Uyumlu Hale Gelmesi

Geleneksel tarım yöntemlerinin çok fazla su tüketimine sebep olduğu biliniyor. Tarım politikaları bu gerçekten yola çıkarak şekillenmeli. Su en az ve en verimli kullanılacak şekilde tüketilmeli, teknolojiler buna göre geliştirilmeli. Sanayide özellikle tekstilde çok fazla su tüketiliyor. Su tüketiminin azaltılması ve atıkların arıtılması için endüstrilere karşı yeni düzenlemeler oluşturulmalı.

5) Hayvancılık Endüstrisi Sorgulanmalı

Water Resources and Industry verilerine göre dünyadaki temiz içilebilir suların 1/3’ü et ve süt endüstrisinde kullanılıyor. Örneğin bir hamburger köftesi 3000 litre su ayak izine sahip. Türkiye ölçeğinden baktığımızda evsel su tüketimi su kullanımının %7’sini oluştururken sadece hayvansal tarım %40’ı oluşturuyor.

Son zamanlarda bulaşıkları sudan geçirmeme üzerine önemli reklam ve kampanyalar yapılıyor. Bunları yaparak gerçekten yaklaşık 60 litre su tasarrufu yapılabilir. Ancak tabağın bulaşık olmadan önceki haline odaklanıp örneğin içindeki ete bakarsak 1 kilo sığır etinin yaklaşık 16bin litre, tavuk etinin 5bin litre su ayak izinin olduğunu görürüz. (Daha fazlası için https://sutema.org/kirilgan-dongu/su-ayak-izi.15.aspx)


Radikal gibi gözüksede ürünlerin su ayak izi hesaplanarak bunlardan iklim/su ayak izi/karbon vergisi alınması ve bu paraların iklim politikalarında kullanılması etkili bir çözüm olacaktır.

Merkezin ve yerelin iş birliği yukarıdaki beş maddenin hayata geçmesi için son derece önemli.

Ayrıca, okullarda iklim krizi ve sürdürülebilirlik ile ilgili eğitimler verilmeli.

Kamu spotlarında iklim krizi daha fazla yer tutmalı.

Peki bireysel olarak ne yapılabilir?

Bireysel olarak yapılacak ilk iş doğa ve hayvanlar ile olan ilişkimizi gözden geçirmek olmalı. Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Tüm ürünlerin doğaya bir maliyetinin olduğundan hareketle sadece ihtiyacımız olanı alarak ekolojik ayak izimizi küçültmeliyiz. Tamir edilebilecek bir ürünü atmak yerine tekrar eski kullanılabilir haline getirerek doğaya ek bir yük çıkarmanın önüne geçebiliriz. Küçük ihtiyaçları takas yöntemiyle karşılayabilir veya ikinci el ürünleri tercih edebiliriz. Tüketebilecek gücümüzün olması gereksiz tüketmeye hakkımız olduğu anlamına gelmez. TEMA Vakfı kurucusu Hayrettin Karaca’nın tüketim kültürüne karşı dediği gibi “Param var ama hakkım yok.”

Kuraklık ve su krizi iklim krizinin bir parçası olduğu için bütüncül alınabilecek önlemlerle önlenebilir. Bunun için vakit kaybetmeden harekete geçilmeli.


*Bahsettiğim Water Resources and Industry raporunu incelemek için : https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2212371713000024


Kaynaklar

Gerbens-Leenes, P.W. et al. "The water footprint of poultry, pork and beef: A comparitive study in different countries and production systems". Water Resources and Industry. Vol. 1-2, March-June 2013, Pages 25-36