Joachim Trier’in Oslo Üçlemesi
Joachim Trier'in Oslo Üçlemesine yüzeysel bir bakış
Norveçli yönetmen Joachim Trier’in Oslo Üçlemesi: ‘Tekrar’ (2006), ‘Oslo, 31 Ağustos’ (2011) ve ‘Dünyanın En Kötü İnsanı’ (2021) filmleri olan ve 15 yıla yayılan, mekân olarak Oslo’yu seçip karakterlerinin yaşadığı dünyayla kurduğu ilişkiyi anlatan külliyatıdır.
Mekân olarak Oslo’yu seçen Trier, üç filmin içeriğinde hemen hemen varoluşçu felsefenin etkisinde kaldığını ve karakterlerine bunu yansıtmasını izliyoruz. Serinin üç filminde de aynı oyuncuya (Anders Danielsen Lie) başrolü vererek sadece mekân olarak seçtiği Oslo’yu değil, oyuncu açısından da üçleme yaptığını görüyoruz. Filmlerin her birinde bahsettiği konularda, karakterlerin hissettiklerini bize yansıtmalarında oldukça başarılı olduğunu söylemek isterim. Filmleri izlediğinizde karakterlerle birlikte bunalıma girip, yaşadıklarını veya yaşayamadıklarını siz de yaşıyor gibi hissedebilirsiniz. Başrol oyuncusuyla birlikte filmlerde yer alan diğer tüm oyuncular da oldukça başarılı performanslar sergilemiş.
Tekrar (2006)
‘Mümkün olsa da tekrar sıfırdan başlayabilsek. Her şeyi unutsak.’
Serinin ilk filmi olan Tekrar, çocukluktan bu yana can dostu olan Erik ve Philipp’in yazar olma serüvenlerini konu alıyor. Erik’in yazıları yayıncılar tarafından reddedilirken Philipp’in kısa sürede önemli yazarlardan biri olması sonucunda yaşadıkları olayları izliyoruz. Çocukluk zamanlarındaki kurdukları hayaller ile şimdiki yaşadıkları hayat arasında uçurumu görünce daha da yara alırlar.
Oslo, 31 Ağustos (2011)
‘Son günlerde hiçbir şekilde hiçbir şeye karşı güçlü bir duygum yok.’
Üçlemenin ikinci filmi Oslo, 31 Ağustos’ta bir klinikte madde bağımlılığından kurtulmak için tedavi gören karakterimizin yaşadıklarını izliyoruz. Film adı üzerinde tek bir günde geçiyor; 31 Ağustos, yazın son günü. Bu bir günde Anders’in tedavi gördüğü klinikten çıktığı ve iş görüşmesine gittiği bir gününü anlatıyor. Filmle ilgili birkaç bilgi: Filmin ilk gösterimi 2011’de Cannes Film Festivali’nde yapılmış ve Stockholm Uluslararası Film Festivali’nde ise En İyi Film ve En İyi Sinematografi ödüllerini kazanmış. Üstteki yazdığım italik film repliği dışında içerisinde çok daha şahane ve kendinizden bir şeyler bulacağınız replikler barındıran bu filmi mutlaka izlemelisiniz.
Dünyanın En Kötü İnsanı (2021)
‘Hakkında senin bile unuttuğun şeyleri hatırladığıma eminim.’
Trier’in üçlemesinin son filmi bir öncekinden 10 sene sonra gelen Dünyanın En Kötü İnsanı, 30 yaşına basmak üzere olan bir genç kadının yaşadıklarını konu alıyor. Birlikte olmak istediği kişi ve yapmak istediği iş konusunda kafası epeyce karışık olan karakterimizin tereddütlerini ve nasıl bir insan olmak istediği sürecini izliyoruz filmde. Filmin başrol kadın oyuncusu Renata Reinsve, 2021 Cannes Film Festivali’nde bu filmdeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu ödülü de kazanmış.
Genel olarak bu Oslo üçlemesine baktığımızda izlediğiniz her bir filmde kendinizden birer parça bulmanız çok mümkün. Günlük hayatta bizim de başımıza gelebilecek bir takım olayları filmlerde de görmek her seferinde benim kendimden bir şeyler bulmamı da sağlıyor, karakterlerle daha yakın empati kurabiliyorum. Bu üçlemede en favori filmimin hangisi olduğuna hala karar verememiş olsam da filmleri izlediğim için memnunum. Filmler birbirinden bağımsız, devamlı bir konuyu ele almıyor o yüzden sırayla izlemenize gerek yok ancak takıntılı bir insansanız çıkış yılına göre izlemenizi öneririm. Ben öyle yapamadım ama siz yapın :)
Filmlerin üçü de MUBI platformumuzda mevcut. Joachim Trier’e özel oluşturdukları kategoriden filmlere ulaşabilirsiniz. İzlemeyenlere önerir, iyi seyirler dilerim.