Kara Dörtleme İncelemesi
Distopya edebiyatının 4 temel taşına kısa bir bakış
Distopya edebiyatının belki de hiçbir zaman popülaritesini kaybetmeyecek, Kara Dörtleme adını almış 4 büyük eseri vardır. George Orwell'ın 1984'ü, Ray Bradbury'nin Fahrenheit 451'i, Yevgeni Zamyatin'in Biz'i ve Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sı. Dördü de belirli yönlerden birbirine epey benzerler. Tamamen makinelerin ve teknolojinin hakim olduğu, bilimin sadece teknolojiye hizmet etmek üzere sınırlandırıldığı, sanatın yok edildiği hatta Shakespeare'in başlarını çektiği büyük isimlerin ve onların eserlerinin şükürler olsun ki kurtulunmuş birer hastalık muamelesi gördükleri, herkes tarafından kabul edilmiş bir kast sisteminin içinde idealize edilmiş bir rutinin yaşandığı gelecek senaryolarıdır bunlar. Hep kahramanımız bu durumdan rahatsız olur veya bir şeylerin yanlış olduğu hissine kapılır. Buna karşı çabalar, bir yerde hata yapar (veya zaten çabalaması başlı başına hatadır) ve cezasını çeker.
Böyle basite indirgenebilecek olay örgülerine sahip olmalarına rağmen dördü de aynı zamanda bir o kadar orijinaldir. Sundukları evrenler ne kadar birbirine benzerlerse benzesinler sadece nüans farklarıyla bile farklı önemli sorunları bize gösterirler ve tekrar tekrar okunup her seferinde farklı anlamlar çıkarılacak başyapıtlar olurlar.
Biz, Sovyet yazar Zamyatin tarafından kaleme alınmasına rağmen ülkesindeki baskı ve sansürden dolayı İngilizce bir şekilde İngiltere'de ilk kez basılmıştır. Sunduğu gelecekte her seferinde göstermelik bir seçimle yeniden seçilen velinimet yönetimindeki makine uygarlığı anlatılır. Başrolümüz bu Tek Devlet'te geliştirilen çok önemli bir projenin başmühendisidir. Kimsenin bildiğimiz anlamda isim sahibi olmadığı, insanların kısa bir harf sayı kombinasyonu ile isimlendirildiği, dışardaki yabani
dünyadan izole edilmiş bir alanda geçer. Spoiler olmaması adına çaba - hata - ceza süreçlerinden bahsetmeyeceğim.
Biz'e nazaran daha popüler olan diğer üç kitaptan bir diğeri ise Ray Bradbury'nin ceplerini bozukluklarla doldurduktan sonra bütün o bozukluklarla tekrar tekrar daktilo kiralayarak yazdığı Fahrenheit 451. Bugün bildiğimiz ve önemsediğimiz anlamdaki hayatı kaçırmak için çabalanan, hız ve ahmaklık için yaşanan, kitapları daha kolay yakmak için evlerin yanmayan maddelerden inşa edildiği, itfaiyecilerin görev tanımının söndürmekten yakmaya evrildiği bir evrende itfaiyeci olan baş kahramanımızın hayatı sorgulamasını okuruz. İtfaiyeciğin bu şekilde değişmesi ve temel kurgusunun güzelliği ile harika bir kitap olsa da işlenişi ve özellikle sonu bence kara dörtleme arasında az da olsa geride kalıyor. Ama harika bir esere yönelteceğimiz 1 2 ufak eleştiri onu harika olmaktan çıkarmaz.
Son ikisi yani Cesur Yeni Dünya ve 1984 ise geleceğe bakışın iki zıt kutbu gibi. 1984 baskı ve korku ile insanları yönetirken Cesur Yeni Dünya iktidarı bebeklikten itibaren özel eğitim ile halkı koşullandırarak sağlar. 1984'te Parti insanları sıkar ve ezerken, Cesur Yeni Dünya'da denetçiler insanları mutlu eder. 1984'te dış dünya da aynı şartlarda yaşarken, Cesur Yeni Dünya'da eski (kitaba göre ilkel) yaşam koşullarını sürdüren yabani
insanlar kendi bölgelerinde kontrol altında yaşamaktadır. 1984'te cinsellik yasak ve ancak yeni çocukların doğması için bir ödev olarak yapılabilen bir eylemken, Cesur Yeni Dünya'da cinsellik insanların olmazsa olmazı gibi bir şeydir, Cesur Yeni Dünya'daki insanlar için herkes herkes içindir ve çocuk yapmak, aile, anne gibi kavramlar utanç verici müstehcen şeylere dönüşmüştür. Cesur Yeni Dünya'da yeni nesiller tüplerde yetiştirilir, doğum yoktur. 1984'te kitaplar yasaklanırken, Cesur Yeni Dünya'da bu talep zihinlerden kaldırılmıştır yasağa gerek bile yoktur.
Daha sayılabilecek pek çok tezat iki kitap arasında var olmasına rağmen iki kitaptan hangisinin daha iyi bir tahmin olduğunu günümüze bakarak düşündüğümüzde durum beraberedir. Hem Cesur Yeni Dünya'daki gibi tüketim kültürü yoluyla yönetilmekteyiz hem de 1984'te olduğu gibi sahtelikler, baskı ve savaşlarla. Kimbilir belki gerçekten bir gün insanlık bu 4 kitabın bizi uyardığı senaryolara sürüklenebilirdi ve cennet sandığımız cehennemlerin içinde yaşayacak nesillerimiz olurdu. Ama bu 4 kitap öncülüğünde distopya ve bilim kurgu edebiyatı sayesinde her nesilde geleceğin tehlikelerini bugünden çözebiliyor ve kendimizi hazırlayabiliyoruz. İşte size hala bu kara dörtlemeden okumadıklarınız varsa okumak için harika bir sebep. Okuyun ve karanlık gelecek senaryolarından birine karşı hazırlıklı olun. İyi okumalar.