Kek Yemek, Paralel Evrenler ve Seçimler

Bu yazıya tıklamak veya tıklamamak, işte tüm mesele bu.

Sliding Doors, Kelebek Etkisi, Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi, Click gibi filmleri çok severim. Çünkü bu filmler bize ufacık bir seçimin bile nelere yol açacağını epey vahşi bir biçimde gösteriyorlar. Masanın üzerinde öylece duran kekten bir ısırık alıp aniden boğularak hayata gözlerinizi yummak da, keki camdan dışarıya atıp bir arabaya isabet etmesi ve sürücünün kaza yapmasına sebebiyet vermek yalnızca bir kek uzağımızda bazen. Çok saçma oldu, ha? Hayır, hayır, böyle düşünmeyin! Akla hayale sığmayacak tüm bu senaryolar pekala gerçek olabilir aslında, gelin tartışalım!

Özellikle Benjamin Button filminde bir sahne var. Sahnede onlarca insanın seçimlerinin bir insanın hayatını bir kar topu etkisiyle birleşerek hepten etkilemesi konu alınıyor. Hayat koşuşturmacası içinde insanların karşılaştıkları tesadüfler, seçtikleri yollar ve bazen de ihmalkarlıkları, hiç beklenmedik sonuçlara açılabiliyor.

Peki, yukarıda kekten bahsetmiştim, değil mi? Peki ya o keke hiç uzanmaz ve yalnızca daimi sonucu beklesek de aynı yerlere çıkamıyor muyuz? Veya keke uzanmamak, aksiyon almamak da başlı başına özgür irade sayılamıyor mu?

Her ne kadar kaderselliğe şöyle böyle inansam da bazen aklıma yatmayan şeyler oluyor. Çünkü olacağı varsa olur ya, denilerek öylece elimiz kolumuz bağlı beklemek bir bakıma kaderselliğe bir başkaldırı oluyor. Bir iş fırsatını mı kovalıyorsunuz ve kaderinizde bunun olduğuna mı inanıyorsunuz? O zaman bu düşünce tarzına göre yalnızca oturup onun size gelmesini beklemeniz gerekiyor. Ancak bence bu durum tam olarak böyle değil. Bana kalırsa tüm bu kargaşanın içinde insanların gerçekten özgür iradesi var. Sliding Doors filminde seçimler neredeyse aynı yere çıksa da gerçek hayatta böyle olmuyor. Hiçbir olayın sadece çift seçeneği yok çünkü. Birçok seçim, dallanıp budaklanan köklü çınarlar gibi. Bazen dalları kırılabiliyor, çıkmaz sokaklara ulaşılıp geri dönüş yolları aranıyor. Bazen ise ağaç hepten yerinden sökülüyor, tüm köprüler yakılıp yıkılıyor.

Peki, onlarca farklı gerçekliğe savrulabileceğimiz bu evrende bizimle beraber var olan paralel dünyalar olması mümkün mü? Bambaşka versiyonlarınızın olduğu çok başka yaşamlarınız olabilir mi?

Evren dediğimiz kavram adeta sonsuzluğun diğer adı. Haklarında bilimsel bulgular bulunamayan şeylerin var olduklarını kanıtlayamayacağımız, doğru bir düşüncedir. Ancak bilinmeyen kanıtlanamaz ki zaten! Evrenin sınırlarıyla kapışan aklın sınırları için bunu anlamı, aslında paralel evrenlerin var olabileceğidir!

Peki, nasıl işliyor bu teoriler? Bu konu üzerine yapılmış bir dolu araştırma var. Havaya attığınız paranın yazı ve tura gelmesi durumu gibi ufak bir olayda bile yeni paralel evrenlerin oluştuğunu savunan teoriler var. Fakat bu doğru olmayabilir. Belki de seçimlerle değil de, tıpkı Rick an Morty dizisinde olduğu gibi her şeyden bağımsız zaman akışlarıyla da var oluyor olabilirler.

Ancak tüm bunların yanında tartışılan tarihin tekerrür etme durumu da var. Mesela, birçoğunuz Hitler'in iki defa ölümden dönme hikayesini bilirsiniz. Birinde çocukken bir trenin önüne düşüp bir kadın tarafından kurtuluyor. Şimdiyse bu teoriyle arasındaki bağlantıya gelecek olursak karşımıza şöyle bir soru çıkıyor: Eğer Hitler o gün ölmüş olsaydı, Yahudi soykırımı yine gerçekleşir miydi? Tarih ve zaman, aradaki boşlukları kapayıp kadere teslim olur, olması gereken bu, mentalitesiyle her şey aynı şekilde ilerler miydi?

Veya siz, bir dahakine bir kek yediğinizde, eğer ben size kekten hiç bahsetmemiş olsaydım, onu camdan atmayı gerçekten de düşünür müydünüz?