Kim Ku Duk - "Boş Ev" Film Eleştirisi

Sessiz filmlerin içindeki sessizliğin anlamlı hâle gelmesi.

Kore yapımı, yönetmenliğini Kim Ku Duk’un üstlendiği Boş Ev adlı film etkili bir aşk hikâyesinin anlatımıyla bir başyapıt ortaya çıkarmıştır.

Diyalog her filmin kolaylaştırıcı ve anlatımı güçlü kılan hemen hemen her filmde tercih edilen bir yöntemdir. Ama sessiz bir anlatım ile etkiyi hiç bozmadan istenilen şeyi anlatmak zor ve uğraştırıcıdır. Oyunculuk performanslarının da etkili olduğu bu çok az diyaloglu bu film, iyi ki izlemişim dediğim bir eser oldu.

Diyalog olmadan anlatılan bir aşk temasını insan aklında biraz zor canlandırır. Ama yönetmen bunu öyle bir ustalıkla becermiş ki gerçekten hayret ettiğim ve bu kadarını beklemediğim bir eserdi. Beni cidden şaşırttı. Kadın oyuncunun sadece bir kere konuşmasına şahit oluyoruz ve onun dışında tüm film boyunca sessizliğini izliyoruz ve sadece görsel bir şölen var. Böyle bir ortamın içinde bu kadar anlamın insana bu denli başarılı bir şekilde geçirilmesi çok büyük bir yetenektir. Herkesin becerebileceği bir şey de değildir. Tamamen görsel açıdan konuşturularak hem gerçek hem de hayalî dünyayı yansıtmıştır.

Müzik seçimini de beğendim. Ortam seslerinin de bulunduğu, bazen en ufak sesin bile duyulduğu yerler de güzeldi. Oralarda müzik kullanılmadan tamamen doğal süreci görmek iyiydi. Ben süre açısından oldukça uygun buldum. Çok beğensem de her güzel şey kısa süre içinde bitmelidir. Her sahnesi ile aslında insanı tatmin ediyor. Son sahnede hayal ile gerçekliğin bir arada bulunup birbirlerine aşk ile bağlanması, kocasına sarılırken onu öpmesi ve tartı sahnesi çok duygu yüklü. O sahnenin atmosferini çok beğendim. Tartı sahnesinde aslında bize aşk için ne kadarını kaldırabileceğimiz gösteriliyor. Filmin içinde yerleştirilen bu metaforlar yerinde ve başarılı bir şekilde kullanılmış. Filmde az sayıda karakterin yer alması da sevdiğim noktalardan oldu. Çok karakter bazen filmi boğabiliyor ve sıkıcı bir film olmasına yol açabiliyor.

Genellikle oyuncuların hareketlerini takip eden çekimler ve yakın planlar sık kullanılmıştır. Işık açısından değerlendirirsem özellikle karakol sahnesindeki ışıklandırmayı beğendim. Bazı yerler aydınlık bazı yerler karanlık bırakılmış. Cezaevi sahnesinde eline çizdiği göz ile yine yönetmenin metafor kullanımını görmekteyiz.

Kurgu açısından da akış ve ilerleme yönü iyiydi. Belki de bu zamana kadar izlediğim en anlam yüklü ve duygulandıran filmlerden oldu. Ben aşk filmlerini pek izleyen biri değilimdir. Ancak böyle sessiz bir ortamda sade, yalın bir anlatımla sunulan bu filmi çok sevdim. Yönetmen, ilk kez filmini izleyen birisi olarak beğendiğim yönetmenler arasında yerini aldı. Diğer filmlerine de bakmayı ve tekrar izleyip üzerinde notlar almayı planlıyorum.