Komünizm
Komünizm nedir?
Bilimsel Sosyalizm:
Komünizm felsefesini daha iyi anlayabilmemiz için bu ideolojiyi toplumsal, ekonomik, siyasi ve din bazında yarı olarak incelememiz gerekmektedir.
Komünizm ve Toplum ilişkisi;
- Eğitim ücretsiz olmalıdır. Eğitim her yaştaki vatandaşın rahatça erişebileceği açık bir kurum olmalıdır.
- Eğer bir kadın çocuğun bakımını maddi veya manevi olarak üstlenemeyeceğini düşünmekteyse hükümet bu çocuğa bakma yükümlüdür.
- Çalışan annelere çocuk bakımı konusunda yardımlarda bulunulmalardır. Bu yardımlar ücretsiz kreşler, ücretli izinler şeklinde olmalıdır. Bir annenin çocuk sahibi olması onun aktif bir çalışan olmasında bir engel teşkil etmemelidir. Bu engelin oluşmaması için devletin bu konuda çalışan anne kesime destekte bulunması gerekir.
- Çalışan kadınların ev hayatının kolaylaştırılması için herkesin kullanabileceği çamaşırhaneler kurulmalıdır.
- Kadınların siyasete bir erkekten daha az veya daha fazla sorumluluğu olmamalıdır.
- Hükümetteki iş tanımlarının açık ve cinsiyet bazlı olmaması gerekmektedir
Bu talep ve tanımlamalar 19.yüzyıl Avrupası için çok yabancı tanımlamalardır. Sanayi devrimi ile eğitim 2. Plana atılmış ve gerekli alanlarda eğitim daha da ön plana çıkmıştır. Bu eğitim temelde usta-çırak ilişkisine dayanmaktadır.
Fakat sanayi devrimiyle birlikte değişen önemli hususlardan birisi de artık ailedeki rollerin değişimi olmuştur. Kapitalizm ve sanayi devrimi ile başlayan iş gücü (eleman) arayışı
19.yüzyıl aile yapısında değişikliklere uğramasını sağlamıştır. Artık ebeveyn olarak kadının rolü sadece anne ve ev hanımı olarak kalmamış fabrikaya giden çarkın bir dişlisi haline gelmiştir. Komünizmin gözünden sorunlardan biri de budur. Kadın ebeveynlerin omzundaki yüklerin fazlasıyla artmış olması ve çocukların da bu kapitalizm yarışına sokulmasıdır.
Komünizm ve Ekonomi İlişkisi;
Komünizm belirtiğimiz gibi tanım olarak; üretim araçlarının ve bazı zamanlarda tüketimin tüm toplum tarafından gerçekleştirilmesini esas alan hem politik hem de ekonomik düşünce biçimidir.
Bu düşünce temelli olarak Komünist rejimi benimsemiş devletlerde özel mülkiyet tanımı bulunmamaktadır. Her ürün devlet merkezli olacak şekilde üretilmektedir. Devlet bu sayede piyasayı belirleyen kurum olarak da görev yapmaktadır. Bu rejimde özel mülkiyetin olmamasıyla toplumsal sınıflarda bulunmamaktadır.
Tek var olan sınıf proleterya yani işçi sınıfıdır ve bu tanım tüm toplumu ifade etmektedir.
Çünkü tüm halk ekonomik olarak geçinmek için devletin herkese eşit olarak sunmuş olduğu iş olanlarından birinde çalışmaktadır. Bu durumun böyle benimsenmiş olması Avrupa’da uzun yıllar boyunca var olmuş sınıfsal toplum yapısının çöküşe gitmesinin bir işaretidir. Çünkü bu şekilde birçok lider ve halk sınıfsız toplumun da olabileceğini görmüştür.
Komünizm ve Din & Siyasi İlişkiler;
Komünizmde din ve siyaset bir bütün olarak ele alınmaktadır. Karl Marx’ın bu konudaki en bilindik yorumu “Din toplumun afyonudur” yorumu uzun yıllar boyunca tek bir durumu anlatmak için kullanılıyormuş gibi lanse edilmiştir. Fakat durum bundan daha köklü ve karışıktır.
Avrupa’da uzun yıllar boyunca önemini koruyan bir tören bulunmaktadır. Şarlman’la birlikte iyice önem kazanan Kralların, papadan taç giyme törendir bu tören. Bu şekilde krallar ve papalar karışlıklı olarak birbirinin otoritesini tanımaktadır. Marx’ın bu geleneğe karşı tutumu bu yorumun oluşmasında önemli bir etkendir.
Bir başka önemli bir etken ise Din adamlarının vergi vermemesidir. Marx bu durumda dinin öğretilerinin saptırıldığını savunmaktadır. Çünkü kutsal kitapta manevi zenginlik ön plana çıkmaktadır. Vergi vermeden muaf tutulmalarını sağlayan yöneticiler; Marx’ın din adamı ve yöneticilerin ilişkilerinin halkı manipüle etme üzerine olduğunu düşündürmektedir.
Bu hususlar ışığında bizler “Din toplumun afyonudur” sözünün aslında herhangi bir din veya mezhebi hedef alınarak söylenmiş bir söz olmadığını anlamaktayız. Burada açıklanmak istenen halkın manevi değerlerinin yalan ve manipüle yoluyla sömürülmesidir.
Bu sebeple yönetim ve yönetici sınıfına gerek yoktur fakat gerekli görülürse bu sınıf sadece işçilerden oluşmalıdır.
Bu düşünce akımları Avrupa’yı ciddi anlamda etkilemiş akımlardır Özellikle İngiltere ve Fransa’da gerçekleşen direnişler işçi sınıfının artık değişiklik istediğin en büyük kanıtıdır.