Lirik Şiirin Annesi: Sappho

“ay battı, söndü yedi yıldızı ülkerin; geceyarısı, geçip gidiyor saatler; ve ben yatağımda yalnızım.”

Hakkındaki bilgilerin doğruluğu kanıtlanmamış olsa bile lirik şiirin en önemli figürü olan Sappho’nun MÖ. 615 yılında Lesbos (Midilli) adasında doğduğu tahmin edilmektedir. Kendisi tarihte bilinen ilk kadın şairlerden biridir ve dünyaca ‘usta’ olarak kabul edilen şairler tarafından da yazdıkları takdir edilmiştir. Günümüze ulaşan çalışmalarının çoğu Roma döneminde kullanılmayan bir dilde yazıldığı için çoğu eserine olan erişimimiz yok gibi. Bu nedenle yazdığı eserlerin küçük bir kısmına erişebiliyoruz. Aynı zamanda yazdığı eserlerin bir kısmının da yaşadığı dönemdeki din insanları tarafından kabul görmediği için yakıldığı düşünülmektedir.

Sappho’nun şiirleri büyük ölçüde duygu, aşk, doğa ve kadınlar arası bağlar üzerinedir. Şiirlerinde çoğunlukla tanrıça Aphrodite’ye yakarışlar, genç kızlara duyduğu sevgi, evlilik törenleri, doğa anlatımları yer alır. Şiirlerinde kadınlara duyduğu hayranlığı ve sevgisini ön plana çıkarmaktadır.

“Sappho’nun Lesbos’ta kurduğu düşünülen thiasos, yani genç kızlara yönelik eğitsel ve dinsel bir topluluk, onun sadece bir şair değil, aynı zamanda bir eğitici olduğunu da gösterir.” Ataerkil bir toplulukta kadınlara yönelik böyle bir yaklaşımının olması onu ilk feministlerden biri yapmaktadır. Bu yönüyle Sappho, dönemin erkek egemen dünyasında kadınların da kültürel olaylara ve etkileşimlere aktif bir şekilde katılım sağlamasını istediğini ve desteklediğini göstermektedir.

Antik çağ yazarları onu övgüyle anmış, Platon onu “onuncu Musa” olarak nitelendirmiştir. İskenderiye döneminin edebiyat otoriteleri tarafından “dokuz lirik ozan” arasında tek kadın olarak yer alması da bu değerin bir göstergesidir.

Sappho, yalnızca Antik Yunan’ın değil, dünya edebiyatının en etkileyici lirik şairlerinden biridir. Kadınların da toplumda yer aldığını ve onların da edebiyat ve sanata dair gerçekleşen etkinlik veyahut olaylarda yer almaları gerektiğini göstermiştir. Ondan geriye çok az bir şey kalmış olsa da zamana tamamen meydan okuyarak, unutulmak yerine günümüzde de yazdığı dizeler etkilerini sürdürmektedir.


“Ay battı, söndü yedi yıldızı ülkerin; geceyarısı, geçip gidiyor saatler; ve ben yatağımda yalnızım.”