Metacoğrafyalar

Metacoğrafya nedir? Metacoğrafyalar ne işe yarar? Günlük hayatta metacoğrafyalar

Lise yıllarımızda coğrafya derslerinde gördüğümüz birçok terim ve kavram, belki bölük pörçük bir vaziyette de olsa hala daha birçoğumuzun aklında kendisine yer edinmiştir. Örneğin, okuldaki yazılılar veya üniversite sınavları için hazırlık yaparken, bir şekilde yedi bölgeye bölünmüş ülkemizin belirli bölgelerinde yetiştirilen ürünler, nüfus/yerleşme yapısı ve yürütülen ekonomik faaliyetlerin yanı sıra bu bölgelerin sahip olduğu fiziksel özelliklere ilişkin bilgileri, sınavlarda yüksek puan ve iyi sıralamalar yapabilmek için öğrendik ve ezberledik. Bu bilgilere sahip olmak, elbette ülkemizi yakından tanımak için önemlidir. Ancak bu bağlamda öğrendiğimiz bilgilerin çoğu, en azından benim açımdan, sınırları kesin hatlarla çizilmiş bölgelere ayrı ayrı yüklenmiş bilgilerin ötesine pek geçmiyordu. Her bir bölgeyi diğer bölgelerden ayıran, onu ötekilerinden eşsiz kılan beşeri ve fiziksel özellikler vardı ki bu tanımlayıcı bilgi anlayışı, betimleme yapmaktan öteye geçmeyip genel yasalara ulaşma gayesine de sahip olmadığı için pek bilimsel sayılamazdı (Bilgili, 2016).

Bölgelere karşı böylesi bir yaklaşım, bir bölgenin sanki diğer bölgelerin hiçbirisinde olmayan özelliklerine yapılan vurguyla öne çıkıyordu ve bu nedenle de özgücüydü, ancak genellemeye olanak vermediği için de yine bilimsel temeli zayıftı (Bilgili, 2016). Bunların dışında, bildiğim kadarıyla uzun yıllardır aynı yaklaşımla dersler anlatılmakta, böylelikle de mekânların dinamik bir doğaya sahip olduğu gerçeği de ihmal edilmektedir. Sözünü ettiğim bu dinamizm, yalnızca beşeri alanlarda etkisi göstermemektedir. Örneğin doğa veya insan kaynaklı orman yangınları ve iklim değişikliği gibi sebeplerle bölgedeki bitki örtüsünün değişimi de fiziki şartlar özelindeki dinamizme karşılık gelmektedir. Ülkemizde öğretilen bölge coğrafyası, çevresel determinizm çağrışımı yapmaktadır (Bilgili, 2016). Yani, insan hareketleri ve eylemleri üzerinde çevre faktörünün belirleyici (determinist) bir role sahip olduğu öne çıkarılmaktadır. Bu anlayışa göre, insanların yürütmekte olduğu faaliyetler ve belki de onların davranışları bile coğrafya tarafından kontrol edilmekteydi, zira insan eylemleri bu kontrole karşı verilen bir cevaptı. Tuysuz ve Yavan (2012), dünyadaki bölgeciliğin ön plana çıktığı yılların, Türkiye'de coğrafyanın akademik bir disiplin olarak gelişmeye başladığı yıllara rastlamasının ve yurtdışından gelen fiziki coğrafya kökenli uzmanların da etkisiyle, fiziki ve beşeri unsurların beraber ele alındığı bölgesel yaklaşımın Türk coğrafyasına etki ettiğini belirtmişlerdir. 2. Dünya Savaşı sonrasında ise bölgeci yaklaşım sosyal bilimlerde terk edilmeye başlanmıştır. Bilgili'ye (2016) göre Türkiye'de yapılan bölge coğrafyası ayrımı Fransa, Kanada ABD ve İngiltere gibi ülkelerde yoktur. Yazara göre 1941 yılında Türkiye'nin yedi ayrı bölgeye ayrılmasıyla bölgeler birbirlerinden koparılmış ve her bir bölge ayrı ayrı ansiklopedik bilgilerle doldurularak birbirilerinden farklı kılınmıştır (Bilgili, 2020).

Tam da burada, yazımızın konusu olan "metacoğrafya" kavramı devreye girmektedir. Bu kavram, ilk defa, coğrafyacı Martin Lewis ve ve tarihçi Karen Wigen tarafından kaleme alınan "The Myth of Continents" (Kıtalar Miti) isimli eserde kullanılmıştır. Bu eserde, yazarlar, insanların dünyaya ilişkin bilgilerini oluştururken bazı mekânsal yapılar ve çerçeveler kullandıklarını belirtmektedirler (Bilgili, 2020). Mesela günlük hayatımızda sürekli olarak "3. Dünya ülkesi", "Batılı", gibi kavramlar kullanırken, daha bilimsel tartışmalarda "Küresel Kuzey/Güney" gibi sınıflandırmalar kullanırız. Yine psikoloji alanında "Batılı", "eğitimli", "endüstrileşmiş", "zengin" ve "demokratik" (İngilizce WEIRD diye kısaltılır) ülkelerin örneklemleriyle yapılan çalışmalara ağırlık verilmesi eleştirilirken (Henrich ve ark. 2010) "Batı" kelimesinin kullanımı da coğrafi anlamda bir çerçeve ve yapı sunduğu düşünülebilir. Sözü edilen "batı", "doğu" vb. yerlerin sınırları nerede başlar ve bitmektedir? Bizler "doğu" denildiğinde ne anlamaktayız? Şayet Greenwhich'ten geçen başlangıç meridyenini anlıyorsak, bu hattın doğusunda Almanya, Finlandiya vb. refah seviyesi yüksek Avrupa ülkeleri de vardır, ancak okuma yazma oranının daha düşük olduğu Afganistan gibi ülkeler de vardır. Dolayısıyla metacoğrafyaların dünyaya ve insanlara ilişkin bilgilerimizi sınırlandırdığını söyleyebiliriz. Lewis ve Wigen (1997, akt. Bilgili, 2020) "Ortadoğu" gibi metacoğrafyaların çoğunun "Batı merkezli" olduğunu vurgular. Nitekim metacoğrafyalar güç ilişkileri ekseninde oluşturulurlar ve bu sebeple dar bir bakış açısına sahiplerdir (Bilgili, 2020).

 


Ayrıca metacoğrafyalar, o coğrafyaya ait olduğu düşünülen insanlara birer "kimlik" biçmektedir. Muhtemelen de insanlar, söz konusu hedef metacoğrafyada yaşayan insanlara da yaklaşırlarken bu "metacoğrafyalardan" yararlanmaktadırlar. Ancak bu durum, bir önyargı gibi gözükmektedir ve bunun sonucunun selam vermemekten tutun öldürmeye kadar gidebileceği de aşikârdır.

Özetle, metacoğrafyalar aracılığıyla dünyaya ve insanlara ilişkin bilgilerimizi düzenliyor ve oluşturuyoruz. Yine metacoğrafyalar vasıtasıyla, mekânları durağan bir yapıda tasavvur ediyoruz.

 

Kaynakça

Bilgili, M. (2016). Sosyal bilimler felsefesi açısından Türkiye’deki üniversitelerde bölgesel coğrafya öğretimi. Marmara Coğrafya Dergisi, 33, 114-134.

 

Bilgili, M. (2020). Approaches to philosophy of space in geography. International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), 41, 88-102.

 

Henrich J, Heine S. J. ve Norenzayan A. (2010). Most people are not WEIRD. Nature, 466:29–9. doi: 10.1038/466029a

 

Tuysuz, S. & Yavan, N. (2012). Bölgesel coğrafya yaklaşımı ve Türk coğrafyasındaki etkileri üzerine kritik bir değerlendirme. TÜCAUM VII. Coğrafya Sempozyumu Bildiriler Kitabı içinde (s. 390-405).

 

Görsel Kaynaklar

https://pixabay.com/tr/photos/k%C4%B1talar-harita-d%C3%BCnya-co%C4%9Frafya-6819704/

 

https://pixabay.com/tr/illustrations/ai-olu%C5%9Fturuldu-pusula-harita-y%C3%B6n-8628944/