Metafiziğin Dünyası: Bilinmezin Şiirsel Yolculuğu – İkinci Bölüm

Metafizik şiirin büyülü dünyasında, bilim ve soyut düşüncenin kesiştiği noktaya yolculuğun ikinci bölümüne doğru.

Metafizik şiirin temaları genellikle soyut kavramlara odaklanır ve sorgulayıcıdır. Ancak bu şiir türü, fiziksel dünyadan uzak durmaz. Aksine, bu şiir türü için fiziksel dünya, soyut dünyayı meşrulaştırmanın en etkili aracıdır. Gelin birinci bölümde kaldığımız yerden temalarla devam edelim.


Bilimle Birlikte Soyut Dünyayı Keşif

Bu meşrulaştırmayı metafizik şiirde en verimli kullanan temalardan biri, bilimle anlam arayışıdır. Bu temada şairler, astronomi, fizik, matematik gibi farklı alanlardan terimler kullanarak soyut kavramları anlamlandırmaya çalışır. Bilimsel terimlerin bu eserlerde yer alması, metafizik şiirin rasyonel ve analitik yönünü güçlendirir. Artık amaç yalnızca sanatsal bir ifade arayışı değil, aynı zamanda bilimsel gelişmeleri takip edip bunları şiirle harmanlamaktır. Buna örnek olarak John Donne'un "A Valediction: Forbidding Mourning" şiirindeki dizelere yer verebiliriz:


"If they be two, they are two so

As stiff twin compasses are two;

Thy soul, the fixed foot, makes no show

To move, but doth, if the other do."


Bu dizelerde, ayrılık bir pergelin iki ucu arasındaki harekete benzetilir. Pergelin bir ayağı sabitken diğeri hareket eder, ama her iki ayak da birbirine bağlıdır. Bu teknik bilgi kullanılarak, iki sevgilinin fiziksel olarak ayrılmış olsalar da ruhsal olarak birbirlerine bağlı oldukları anlatılmak istenir.


Metafizik şiir ile bilim arasında gözlem ve analiz yöntemleri açısından önemli bir benzerlik bulunmaktadır. Metafizik şairler evren, aşk, ölüm gibi temaları sorgularken, bilim insanları da aynı şekilde doğayı anlamaya çalışmak için sorgulama yapar. Hem metafizik şairleri hem de bilim insanları, dünyayı anlamlandırmak için gözlem yapıp çıkarımlarında bu gözlemlerden faydalanırlar.


Bu temanın bir diğer temel unsuru, zaman ve mekan algısıdır. Bu soyut düşünce şiirlerinde, zaman fiziksel dünyada algıladığımızdan farklı bir şekilde ele alınır. Metafizik şiirde zaman ve mekan, bilimsel bir bakış açısıyla sorgulanır ve soyut, sınırsız kavramlar olarak değerlendirilir. Metafizik şairler, tıpkı bilimdeki görecelik kavramında olduğu gibi, zaman ve mekanın mutlak gerçeklikler değil, fiziksel dünyanın ötesinde esnek yapılar olduğunu düşünürler. Örneğin, aşk veya ruh gibi soyut kavramlar aracılığıyla, insan ruhunun zaman ve mekan sınırlarını aşabileceği fikrini ele alırlar. Bu bağlamda, metafizik şiir, zaman ve mekanı katı gerçeklikler olarak görmeyerek Einstein’ın izafiyet teorisine sanatsal ve felsefi bir bakış kazandırır. (İzafiyet teorisi metafizik şiir döneminden çok daha sonradır. Sadece duruma günümüzde baktığımızda benzer yaklaşımlara sahip olduğunu vurgulamak istedim.)



Ölümün Algılanışı

Diğer tema ise ölümün bütün yanlarıyla sorgulanmasıdır. 17. yüzyılın varoluşsal kaygıları ve dinsel inançları doğrultusunda, metafizik şairleri ölümü, insanın kaçınılmaz sonunu ve çürüme fikrini derinlemesine sorgulayıp ölümün hem fiziksel hem de ruhsal anlamda sonuçlarıyla yüzleşmeye çalışmışlardır. Buna örnek olarak da Andrew Marvell'in "To His Coy Mistress" adlı şiirindeki şu dizeleri gösterebiliriz:


"Then worms shall try

That long-preserved virginity."


İlk dizede Marvell dolaylı yoldan ölümden sonra bedenin toprak altında çürüyeceğini ima eder. ‘Solucanlar(worms)’ ifadesi, cesetlerin toprakta çürüyüşünü simgeler. Çünkü ölen bir bedenin toprak altında solucanlar, böcekler ve mikroorganizmalar tarafından çürütülmesi, ölümün ve çürümenin kaçınılmaz doğasını temsil etmek için güçlü bir mecaz olarak kullanılabilir.


Fakat metafizik şairleri için ölüm sadece fiziksel bir olgu değil aynı zamanda ruhsal bir cözümlenmedir. Yani metazifik şairleri ölümü soyut açıdan ruhun bedensel hapisten kurtulması olarak incelerler. Ayrıca zamanın geçiciliği de ölüm temasında önemli bir yer tutar. Bu türde, zamanın durmaksızın aktığı ve ölümün kaçınılmaz bir son olduğu fikri ön plandadır. Buna örnek olarak yine Andrew Marvell'in "To His Coy Mistress" adlı şiirinden bir dize gösterebiliriz:


"But at my back I always hear

Time's wingèd chariot hurrying near;"


"Zamanın kanatlı arabası" ifadesi, zamanın hızla ilerlediğini ve kaçınılmaz olarak bizi sona doğru taşıdığını anlatmak için kullanılır. Bu da bize zamanın geçiciliğe dair güzel bir örnek sunar.



Dinsel Sorgulamalar

Metafizik şiirin bir diğer teması ise dini sorgulamadır. Metafizik şiirde inançlı olmak ve inançtan şüphe duymak arasında büyük bir gerilim vardır. Şairler bir yandan sarsılmaz bir inanç içindeymiş gibi gözükürken, diğer yandan dünyadaki adaletsizlikleri ve düzensizlikleri sorgularlar. Şairlerin içlerindeki bu çelişki, aslında bir anlam arayışında olduklarını da gösterir. Yani dine karşı körü körüne duygusal bir bağlanma yoktur; entelektüel bir yaklaşım sergileyerek din hakkında her şeyi mantık süzgecinden geçirirler ve bu şekilde kabul ederler. Bu çelişkiye örnek olarak George Herbert’in "The Collar" şiirinden örnek gösterebiliriz:

"I struck the board, and cried, ‘No more;

I will abroad!

What? Shall I ever sigh and pine?

My lines and life are free; free as the road,

Loose as the wind, as large as store."


Bu dizelerde George Herbert, bağlılık ve sorgulama arasındaki gerilimi vurgular. Şair, inançla gelen yükümlülüklerin ona sadece bir tür hapis gibi geldiğinden bahseder. Bu içsel çatışma, onda tanrıdan uzaklaşıp bağımsız olma isteği uyandırır.



Kadın Figürü ve Aşk

Ele alacağımız son tema ise metafizik şiirde aşk ve kadındır. Bu dönemde, diğer dönemlere kıyasla ruhsal aşkın yanı sıra fiziksel aşk da ön plana çıkar. Hatta metafizik şairler, dönemin toplumsal normlarına meydan okuyarak şiirlerinde örtülü anlamlarla erotizme yer verirler. Buna John Donne’un The Flea şiirinden örnek verebiliriz:


"It sucked me first, and now sucks thee,

And in this flea our two bloods mingled be."


Bu dizelere göre pire önce şairin sonra sevgilisinin kanını emmiştir; şair, “kanlarının birleşmesi” metaforunu kullanarak bir fiziksel birleşme çağrışımı yapar. Kanlarının pirede birleşmesi, şair tarafından fiziksel bir birleşmeye yönelik örtülü bir metafor olarak kullanılır. Bu, metafizik şiirde erotizmin örtülü bir şekilde nasıl yer aldığını gösteren güzel bir örnektir.


Ayrıca aşk artık yalnızca romantiklikten ibaret değildir; aynı zamanda akıl ve mantıkla da şekillenir. Bu bağlamda, aşkın taraflarından biri olan kadın daha aktif ve düşünen bir rol üstlenir. Kadın, pasif bir nesne olmaktan çıkar; mantığını kullanarak sorgular ve erkeğin aklına ve duygularına meydan okur.


Metafizik şiirin ana amacı, temaları fark etmeksizin entelektüel bir birikimle okuyucuyu derin sorgulamaya iterek ona yeni bakış açıları kazandırmaktır. Yazımın bu bölümünde metafizik şiirin ele aldığı temaları ayrıntılı şekilde inceledim. Bu temaların işleniş şekillerini merak edenleri yazımın üçüncü bölümüne beklerim.